- 3037 Okunma
- 50 Yorum
- 0 Beğeni
ULUDAĞ ANISI
ULUDAĞ ANISI
Yaz bitmiş. Çok yorucu bir kamp dönemi geçirmiştik.
Artık dinlenme ve tatil yapma sırası bizlere gelmişti. Komutanlık bana
Kışın Uludağ tesislerinden yararlanmam için bir haftalık dönem tahsis etmişti. Sevinçle hazırlıklara başladık. İlk defa Uludağ’ı görecektim. Kampçı olarak bir kampa gidiyordum. İçim içime sığmıyor bayağıda heyecanlanıyordum. Gün geldi. Beş saatlik yolculuktan sonra Bursa’ya ulaştık. Teleferiğin önündeyiz. On beş kişiyle hareket ettik. İlk defa biniyorum. Aldı mı bir korku, yükseliyoruz teleferik kendini çeken çelik tel bağlantılarından atlama yaparken bende yürek Selanik. Elimi sıkıca tutan eşim, bana korkma der gibi bakıyor ama korkmamak elim demi içimden
’’oğlum senin buralarda ne işin var bakma aşağı ya düşerse’’Allah daha da yükseldi anam, anam içim çekiliyor ağaçların tepelerini görüyoruz, herkes tedirgin ama ben daha berbatım. Korkuyorum arkadaş korkuyorum.
Mutlu olmadığım bir yolculukla tesisin önüne geldik. Kusursuz bir karşılama, odamdayım. Dinlenip kıyafet değiştirerek etrafı tanımak için eşimle her tarafı geziyoruz. Mükemmel bir kış kampı her şey en ince ayrıntılarına kadar düşünülmüş. Personel eğitimli, kibar, disiplinli
Elimizde kampın yedi günlük programı var. Okuyup inceliyoruz. Kayak kursu, karda mangal partisi, erlerin ve sakinlerin kayak gösterileri, telesiyejle zirveye çıkış, sucuk ve sıcak şarap, sunumu veda yemeği, kapanış
Uludağ’ın eteklerine bakan gazinonun cam kenarında öğle yemeğindeyiz. Mütevazı soframızda kuru fasulye pilav, turşu ve ayran var. Dışarıda doyumsuz bir manzarayla karşı karşıyayız. Kar bembeyaz bir örtü gibi çökmüş. Çam ağaçları dalları sarkık, sarkık kar kütleleriyle dolu tüm çirkinlikleri örten kar doğanın gücünün göstergesi, yeşille beyazın karışımını kusursuz sunan bir tuval içindeki resim gibi gözler önüne seriyordu. Alabildiğine güzellik, sonsuzluğu çağrıştırıp kişinin yazma isteğini dürterek yürek gel, git ler içerisinde, coşkusunu sürekli artan vuruşlarıyla belli ediyordu. İçim cıvıl, cıvıl bu gün her şey çok güzeldi.
Telesiyejle zirveye çıkılacak mini gazinoda sucuk ve sıcak şarap partisi var. Bütün konuklar toplandı. Karşılıklı birer kişi alan telesiyeje bindik. Gülümseyerek hanımla bakıştık.
Eşim ve benden başka herkes kayak kıyafetleri içindeydi, hanımda kalın manto, bende kalın kazak üstüne giydiğim palto vardı. Hareket başladı tatlı bir heyecan birazda merakla karışık duygular içinde yükseliyoruz.
Boşlukta çeşitli renkler bolluğu tek, tek sıralanmış, uzunlamasına büyük bir tespihi andırıyordu.
Bir farklılık yaşamanın çeşnisi ikimiz ide besbelli heyecanlandırmıştı.
Yüksek dağ yamaçlarına tırmanırken kendimizi birdenbire tipi fırtınasının içinde bulduk. Aman Allahım yer gök birbirine karıştı. Göz gözü görmüyor. Kıyamet koptu. Yüzümüze çarpan sayısız kar taneleri sert rüzgârla birleşiyor, bir kırbaç gibi şaklıyor bizi per, perişan ediyordu. Sesimizi ne duyan ne bir yardıma gelen vardı. Zamanı kaybetmiş çaresizlik içinde debelenip duruyorduk. El, aman vermeyen fırtına gitgide şiddetini artırıyor. Soğuk diş etine vurulan morfinin etkisi gibi vücudumuza yayılıyordu. Keçeleşme süreci hızlanmış hareketlerimizde fark edilen
Bir yavaşlama başlamıştı.
Her tarafımız karla kaplı üşüyoruz. Donma derecesinde uykumuz var’ki sorma, sonumuz bu galiba diye hayıflanırken bir karartı halinde çocuklarım gözümün önüne geliyor. İçim daralıyor öfke doluyum, boğazıma düğümlenip kalan tortuyu atmak isterken gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Bir çıkmazdayız’ ki sorma, ben inanıyorum’ ki eşimde aynı duygular içerisindeydi.
Bir sarsıntıyla durduk. Koşuşturmalar arasında eşim ve ben erlerin kollarında, şömine karşısındayız. Bizi battaniyelere sarmışlar, elimize tutuşturduklar çay dolu fincanla onlar bize biz etrafımıza şaşkın, şaşkın bakıyoruz. Isınmanın verdiği rehavet vücudumuza yayıldıkça gözlerimiz açılıyor yavaş, yavaş kendimize geliyoruz. Eşimle hiç konuşmadık. Yeniden hayata dönmenin mutluluğunu birbirimize karşılıklı
Bakışarak anlatıyorduk. Etrafımız bilecenlerle doluydu.
--A a a bu kıyafetlerle buraya gelinir’ mi?
---İyi ki donmamışlar kardeş
---Şaşılacak şey etrafına hiç mi bakmamışlar?
---İlk defa geliyorlar herhalde, cevap vermeden eşime bakıyorum.
Dönüş anons edilince bizde tekrar tedirginlik başladı. Erlerin getirdiği
Battaniyeler kat, kat üstümüze sarılarak, açılmasın diye etrafları palaskalarla Sıkıca bağlandı.
Eşim ve ben apartmanın üst katından iplerle aşağı sarkıtılan yorganlarla sarılı cenazeyi, Başka bir yere nakledilen sargılar içindeki mumyaları, fermuarı çekili uzun ceset torbalarını andırıyorduk. Gülsem mi? Ağlasam mı? bilmiyorum. Telesiyejin gıcırdayan sesleriyle hareket ettik.
Korku tüm vücudumuzda aynı kâbusu tekrar görecek miyim diye, merak içindeydim. Yine fırtına ama bu sefer bir şey yapamıyor. Gel hadi bak buradayız durma yap yapacağını hani nerde?
Etrafı camlarla çevrilmiş gazinonun önünde biriken kalabalığın meraklı bakışlarıyla son durakta iniyoruz. Dönüşte vukuat yok. Sargılarımız çözülmüş rahatlamış, unuttuğumuz gülümsememizi yeniden yakalamış, olmanın mutluluğundayız
Ayaklarımızın yere basma güvencesiyle sevinç içinde gazinoya giriyoruz.
Herkesin gözü bizde, küçümseyen bakışlardan eşim ve ben çok rahatsızız.
Etrafımız sarılmış. Aynı laf ebelerine yenileri katılmış daha’ da meraklı daha’ da iştahlı, soruları tekrar etmeğe başlamışlardı.
Kamp komutanı da gelmiş oda onlara beraber aynı içerikli sualleri yarı alay şeklinde bana iletmeye başlamışlardı. Dayanamadım.
Sesimi yükselterek,
--- Bir dakika hanımlar, beyler hep sizler konuştunuz. Önce geçmiş olsun denir. Bir gün hocanın evine hırsız girmiş ne var ne yok bütün eşyalarını çalmış. Duyan komşuları hocaya geçmiş olsuna gelmişler. Hepsi sözleşmiş gibi, hocam, böyle kilit olur’ mu? Kapıyı sağlam tutsaydın,
Pencereleri demir kaplatıp gerekli önlemini alsaydın, diye akıl vermeye başlayınca, hoca dayanamayıp haklısınız komşular bütün suçu bana yüklediniz, ama hırsızın hiç mi suçu yok? demiş. Evet, bizler ilk defa geliyoruz. Babam kış tatili yaptıracak kadar zengin değildi. Biz böyle durumu bilmeyebiliriz. Komutanlık neden uyarmadı. Niçin önlem almadı. Biz binerken hepiniz oradaydınız neden hatırlatmadınız? Kimse cevap vermedi. Alık, alık bakışlarıyla etrafımızdan uzaklaştılar.
Keyifle başlayan tatilimiz buruk bitmişti. Bir daha’ da gitmedik. Uludağ’ı sadece televizyondan görünce sargılı halimiz gözümün önüne gelir yüzümde şaklayan kar tanelerini hisseder gibi olurum. Duyduğumuza göre şimdi, orada kiralık kayak elbiseleri veriyorlarmış.
YORUMLAR
Büyük bir yazar notlarında şöyle diyordu ama unuttum muhteremin ismini
yıllar geçti
önerilernde bulunuyordu
diyordu ki en başarılı olacağınız edebi eser
yaşadıklarınızı anlattığınız eserdir
bu çerçeveden yola çıkarak başarılı samimi ve sürükleyicilik açısından
sizi nadide dostlarımdan biri olarak görüyorum
çok sürükleyici ve güzel buldum
sevgilerimi ve saygılarımı bırakıyorum dostum
Merhabalar Tacettin Bey,
Her zamanki gibi yine kaleminizden mükemmel bir eseri üzüntüyle okudum.Büyük geçmişler olsun.
Allah korumuş bıçak kesiği gibi bir soğuk, öyle bir anlattınız ki inanın ben burda bulunduğum yerde titredim.
Hatıratlarınız dizisini büyük beğeniyle takip ediyor kaçırmamaya gayret gösteriyorum.
Gerçektende buna değen nadide kalemlerimizdensiniz.
Tekrar bu bu değerli eserinizi kutlarım.Selam ve baki saygılarımla.
:) Komutanım neden buruk olsun, eminim ki, o gülenlerin öyle bir günü olmuştur..En azından birkaç kişinin...Evet şimdilerde elbiseler kiralanıyor lakin kiralamaya gücü yetmeyenin eğlenmeye hakkı yokmu? diye bir soru işareti takıldı aklıma....Gülmek sadece seviye tespit eder...Dağ Allahın dağı kar Allahın karı...Şimdi elbise ve kayak takımı kiralayamıyor diye mahcupluk edip eğlenmekten mahrum mu kalsın insanlar...Bence etraf çok da önemli değil,Eğlenmek herkesin hakkı gücü yettiği boyutta, gülen de kendine gülsün...Ne hoca suçlansın nede hırsız...Herkes mevladan bahşedilen ikrama razı olup hayatın anlamını böyle maddiyata düşürmeden yaşasın...Günümüz insanını ne güzel dile getirmişsiniz...Sevgi yüreklerde var oldukça burukluklar da geçer...Bursa da size ve eşinize otel şıklığını sunmasada yuva sıcaklığı sunacak bir kardeşinizin olduğunu hatırlatmak isterim...
DOSTUM ÖNCELİKLE GEÇMİŞ OLSUN DER,ANINIZI KALEME ALDIĞINIZ İÇİN SAĞOLUN VAR OLUN.
ALLAH KURTARMIŞ,YİYECEĞİNİZ EKMEĞİNİZ VARMIŞ...SİZ OLMASAYDINIZ ŞİMDİ BİR DOSTUM EKSİK OLACAKTI.....
SİZE GEŞMİŞ OLSUN DEMEDEN SUAL SORAN ZATA SÖZÜM ŞU OLSUN:...KİŞİNİN SORMA NESLİNİ,
KONUŞURKEN BELLİ EDER ASLINI.......SELAMLAR.....
mehmet ali unsal tarafından 2/6/2010 7:10:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
Çok güzel bir hatıra yazısı daha okudum sizden.
Bu konuda çok iyisiniz. Bu konuyla ilgili bir kitap yaparsanız iyi olur.
Muhterem kardeşim; her yazınızı mutlaka okurum. Lakin Gata'da annem gözünden amaliyat geçirdi. Üç dört gündür telaştayız. Şu an bir saat vaktim ancak oldu net'e girmek için. O nedenle yorumum şimdiye kısmet oldu.
Saygı ve selamlar Kardeşim.
canım ablam sen harikasın valla yazılarını zevkle okuyorumsen yine cesaretlisin ben bursada abimlerle teleferiğin önüne kadar gidipte dönenlerdenim bende yükseklık korsu var ne mümkün ben teleferiğe bineceğim hı mümkün deyil onlar gitti ben kaldım gitmemde hele bu senin olayından sonra hiç mümkün deyil ablam sizleri allah korumuş valla ya fırtınada bişey olsaydı neyse ucuz atlamışınız büyük geçmiş olsun ablam aynı sizin gibi bende erciyese çıktım aşğısı yaz yukarı bir çıktık kış kıyamet tabi düşün aşası yaz olunca ben ne haldeyim hadi donma ya insan demezmı bu kıyafetle gidilmez diye 4 araba gidiyoruz ben gariban yazlık askılı bulız üzerimde onlar biliyor kaç kere gitmişler ve mangal yapacagız :)))))))))) düşün benim halımı tabi bana bişeyler verdiler giydim ama dondum tabi kar belime geliyor valla piknık bile yapamadılar benim yüzümden ohhhhhhhhhh olsun söyleselerdi abla böyle gidilmez diye iyi oldu onlara yav ben kaç kere erciyese çıktım biliyorlar benim hiç çıkmadığımı ve bana bişey diyen yok sizin hesap işte böyle ablam benimde sizinki ne benzer bir maceram oldu bende donma tehlikesi atlattım valla:))))))))canımsın beni güldürdün unuttuğum bir anımı hatırlattın ablam seni çok seviyorum ablasının bitanesi kutlarım seni başka yazılarında buluşmak üzere dün giremedim ceryanlar kesildi çok üzüldüm ama bu gün burdayım sen yazarsında ben hiç gelmezmiyim koşarak gelirim inan bana ablam sevgilerimi bıraktım kır çiçeklerimle hoşçakal görüşmek üzere ablan seni çokkkkkkkk seviyor
siyahgecem tarafından 2/6/2010 3:38:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Komutanım yüreğine sağlık. Hüzünlendirdiniz yine bizi. Kampların hayatımızda az da olsa yeri oldu.
Benzer sorunlar hep yaşandı. Plajlarımızı da ikiye böldüler, yemekhanelerimizi de...
Aslında böldükleri yüreğimizdi.
Bir türlü bilemediler.
Belki de bilmek istemediler...
Kim bilir...
Ama biz hep var olduk tek yürek.
Saygıyla selamlarım Mersin'den.
Tacettin bey,
siz böyle askerlik anılarınızı yazıyorsunuz ya! Tabi ki önce bu erdemli ve cesaretli tutumunuz için tebrikler. Sayenizde askerliğin orasından burasından bilmediğimiz yönlerini duyuyor öğreniyoruz.
Demek ki askerler de bazen sağlıklı bir plan yapamayabiliyormuş. Demek ki onların da eksikleri olabiliyormuş.
Benim ki de laf mı ya? Tabi ya! Baksanıza, Gatası, Gülhanesi, Heryerekonu, paslaşmalar falan...
Elinize, yüreğinize sağlık.
dün akşam okuynca gülümsedim..hatta bir kaç anım ı da paylaşmak istedim ama klavyenin başına bir kaza gerlince bundan mahrum kaldım...
hayatta böyle anılarımız oluyor işte
bilmeden hataya düşmek
yada geç farkedebilmek...
uludağ da kışın keyfini çıkaracağım diye donma tehlikesi ile karşı karşıya kalmak...bu duyguyuda yaşamak gerek değil mi ağabey...
sevgiler saygılar bırakıyorum sayfana...
Burada yengeye acıdım,hani bir tatili yapayım dedi neredeye donduracaktı..
Senin görevim,iyiki yazlık kıyafetlariyle gitmemişdin..Hani soğuk bize ne yapar misali
Bazen gafil avlanıorız,gerçekten soğuğun şakası olmaz,hele tipi.....Neyse yinede yılarca akıldan çıkmayacak bir anı
...Güzel hoş,sabah sabah gülüsettin...
Kutlarım sevgiler dost
Hocam hiç öyle kışlık tatil anılarımız olmadığı için sayenizde sebeplendik. Siz anlatınca bazı Türk filmlerindeki Uludağ sahneleri canlandı gözümde.
Şunu açık yüreklilikle söyleyeyim hiçte hevesim olmadı öyle bir yerde tatil yapmaya. Sebebini bilmiyorum, ne olabilir diyorum kendi kendime. Acaba diyorum, o ortamda kendimi sınıf atlamaya meyilli bir sonradan görme gibi hissederim endişesi olabilir mi? Belki. Belki de “kedi uzanamadığı ciğere mundar der” atasözünün esbabı mucibince bastırılmış komplekslerimin dışa vurumu mudur bu duygu?
Öyle veya böyle sakin bir deniz kenarını veya mütevazı bir yayla seyahatini tercih ederim. Ula kış günü sana nerden bulalım yaylayı, deniz kenarın diyeceksiniz haklı olarak. O zaman varsa bir “Abant” alayım ağabeyciğim, şöyle gözlerden ırakta olsun. Eyvallah, teşekkürler
Şaka bir yana canım Türkiye’m cennet, cennet
Hani deriz ya dünyada bir eşi benzeri yok diye. Ne alakası var, hâlbuki dünya üzerinde ne cennet gibi yerler vardır oysa. Olsun “kargaya yavrusu şahin gözükür” derler ya bizimkisi de o hesap. Hepten de haksızlık etmeyelim şimdi, Allah vermiş, öyle ki bir günde dört mevsimi yaşarsın. Emme ve lakin ah biz yok muyuz biz, bize ne gerek cennet. Hemen hallederiz, icabına bakarız “anadın mı”?
Bir Almancı dostum gelmişti senelik iznini geçirmek için bu yaz hocam, o anlattı bir anısını da güldük acı, acı. Bu dostum eniştesinin küçük teknesi ile balık avlıyorlarmış boğazın kıyıya yakın bir yerinde. Bizim ki demiş ki eniştesine “Aa enişte denizanalarına bak ne kadar güzeller”, eniştesi gülmüş oğlum onlar denizanası değil “prezervatif”. Temel fıkrası gibi değil mi?
Aslın da bir de kar kalktıktan sonra gitmek lazım Uludağ’a bahara doğru, prezervatifler çiçek patlatmaya yakın. Rengârenk.
Tebessümlerle başladığım yazının finalini, içim buruk bitirdim. Aslında yorum yapılacak bir sürü husus var bu kıymetli küçün yazının içinde. Acemilik...Hepimizin her konuda, her yerde başına gelebilecek bir durum. Gönül isterki böyle durumlara düşüldüğünde ve düşen kim olursa olsun, hoş karşılamak, empati kurabilmek. Çünkü hepimiz ilk tecrübelerin arafesinde acemiyi değil miyizdir? Bu arada öyle samimi anlatmışsınız ki, pencerinin kenarında pilav ve fasüyle yerken dışarıda ki o muhteşem manzara, ve ardından telesiyejde yaşadığınız korkulu anlarının kareleri hala gözlerimin önünde. Zaten okunan yazıyı etlili kılan da galiba bu samimiyet içtenlik ve gereksiz bir abartının olmayışı.
Sizi okumak güzel, sizinle aynı siteyi paylaşıyor olmak onur verici....
Saygılarımla.
ya abim ne desem bilmem ki...
kendini beğenmiş çok şey bildiğini zanneden ukala insanlar ne kadar çok etrefımızda
hayatın her bölümünde vardır bölesi sahneler...
eleştirmek tamam iyi güzelde ya rakadaşım yapıcı eleştir değilmi yol göster vurma hemen hatamı yüzüme şöyle yapsan daha güzel olur desen ya...
güzel bi yazı okudum içeriği alınması gereken derslerle dolu aslen...
saygımla abim...
"Okunacaklar" listemde,eski yeni yazılarla hep varsınız.
Okunma sayısı,içtenlikli yorumlarla pek çok edebiyat dostu da gönül listesine katmış.
-Tacettin Bey'in yazısı...
- Tacettin ağabey yazmış...
-Komutan ne demiş bugün...
Sevgili ağabey bu kadar sevilmeyi nasıl başarıyorsunuz?
Asker dediğin;
yalınkılıç
bağıra,çağıra
kıra,kıra...
Ama, sırrınızı biliyorum,ben.
Samimiyet...
Varolun hep.Selam,saygı.
Sizin kaleminizden yazdıklarınızı okumaya bayılıyorum.Şiir,yazı ne olursa.Yazdıklarınız tamamen yaşanmış dahi olsa.başından geçenleri böylesi ustaca bir uslüpla kalema almak herkesin harcı değil.Anılarınızın yer aldığı bir kitabınız var mı bilmiyorum ama olsa ilk okumak isteyenlerden biri benim.
Kutluyorum değerli kaleminizi.Eksk olmasın nadide varlığınız selamlar ve en derin saygılar...
Vakit darda
Gönül yârda
Yürek harda, Tacettin'im..
Bir itibar Hazan'ının sürüklediği yaprak liflerimizdeki jipeg böceklerinin meziyet vermez şarkıları bizdeki sesleri boğmakta.
..Ve ziyadesiyle kendimizi bir izbeye çekilmiş, üstüne de dünya kahrıyla çökülmüş bulmaktayız..
Nedendir ki bizim hikâyelerimizi beşeri bir mukaddesle okuyamazlar ki..
Nedendir ki bizden aldıkları reyin hakkını hırlaşmak ve zırlaşmak cambazlığıyla şarlatanlık mesabesine çekerler ki..
İnsanı aşağıdan yukarıya alıp götüren bir teleferik malzemesi kadar mukavim olamayan çürüklük, bütün maharetini adeta demir çubukların kenetlenişinden hâsıl yükselmeyi idrak noktalarına yerşetirmedikçe, sağlam hâl almayı asla beceremeyecek..
Esas korku, insanın bedeni hasara uğrayacağı korkusu mudur?
Böyleyse halkalarındaki kopukluğun aşağı istikâmete sürüklediği insanın ilk söyleyeceği veya bağırtısına yerleştireceği ifade nedir?
Zahiri korkular.. imani zaafın bir eseri..
Deruni korkularda mutlak bir Rabb'e sığınış var ki, en nezih tarafı teslimiyette olmaktır..
İşte kargaşaların bizi bir Hazan yaprağına döndürdüğü Allah'tan korkusuz bir devir içindeyiz..
Eğer ki o müsebbibleri olan bizler onlara Teleferik kadar korku veremiyorsak, bizliğimizin bir kıymeti var mı?
Acaba, ben bu teleferik meselesini tamamen yanlış mı telâkki etmekteyim..
Aklım ve fikrimde bir karışıklık var..
Zira, teleferiklerin dahi tamir edildiği ülkemde, teleferik kadar sıfat taşıyamazların bozukluk hırgürleriyle öyle bunalmaktayım ki..
Sormayın Tacettin kardeşim..
Dualarımla
Yaz bitmiş. Çok yorucu bir kamp dönemi geçirmiştik.
Artık dinlenme ve tatil yapma sırası bizlere gelmişti. Komutanlık bana
Kışın Uludağ tesislerinden yararlanmam için bir haftalık dönem tahsis etmişti. Sevinçle hazırlıklara başladık. İlk defa Uludağ’ı görecektim. Kampçı olarak bir kampa gidiyordum. İçim içime sığmıyor bayağıda heyecanlanıyordum. Gün geldi. Beş saatlik yolculuktan sonra Bursa’ya ulaştık. Teleferiğin önündeyiz. On beş kişiyle hareket ettik. İlk defa biniyorum. Aldı mı bir korku, yükseliyoruz teleferik kendini çeken çelik tel bağlantılarından atlama yaparken bende yürek Selanik. Elimi sıkıca tutan eşim, bana korkma der gibi bakıyor ama korkmamak elim demi içimden
’’oğlum senin buralarda ne işin var bakma aşağı ya düşerse’’Allah daha da yükseldi anam, anam içim çekiliyor ağaçların tepelerini görüyoruz, herkes tedirgin ama ben daha berbatım. Korkuyorum arkadaş korkuyorum.
Mutlu olmadığım bir yolculukla tesisin önüne geldik. Kusursuz bir karşılama, odamdayım. Dinlenip kıyafet değiştirerek etrafı tanımak için eşimle her tarafı geziyoruz. Mükemmel bir kış kampı her şey en ince ayrıntılarına kadar düşünülmüş. Personel eğitimli, kibar, disiplinli
Elimizde kampın yedi günlük programı var. Okuyup inceliyoruz. Kayak kursu, karda mangal partisi, erlerin ve sakinlerin kayak gösterileri, telesiyejle zirveye çıkış, sucuk ve sıcak şarap, sunumu veda yemeği, kapanış
Uludağ’ın eteklerine bakan gazinonun cam kenarında öğle yemeğindeyiz. Mütevazı soframızda kuru fasulye pilav, turşu ve ayran var. Dışarıda doyumsuz bir manzarayla karşı karşıyayız. Kar bembeyaz bir örtü gibi çökmüş. Çam ağaçları dalları sarkık, sarkık kar kütleleriyle dolu tüm çirkinlikleri örten kar doğanın gücünün göstergesi, yeşille beyazın karışımını kusursuz sunan bir tuval içindeki resim gibi gözler önüne seriyordu. Alabildiğine güzellik, sonsuzluğu çağrıştırıp kişinin yazma isteğini dürterek yürek gel, git ler içerisinde, coşkusunu sürekli artan vuruşlarıyla belli ediyordu. İçim cıvıl, cıvıl bu gün her şey çok güzeldi.
Telesiyejle zirveye çıkılacak mini gazinoda sucuk ve sıcak şarap partisi var. Bütün konuklar toplandı. Karşılıklı birer kişi alan telesiyeje bindik. Gülümseyerek hanımla bakıştık.
Eşim ve benden başka herkes kayak kıyafetleri içindeydi, hanımda kalın manto, bende kalın kazak üstüne giydiğim palto vardı. Hareket başladı tatlı bir heyecan birazda merakla karışık duygular içinde yükseliyoruz.
Boşlukta çeşitli renkler bolluğu tek, tek sıralanmış, uzunlamasına büyük bir tespihi andırıyordu.
Bir farklılık yaşamanın çeşnisi ikimiz ide besbelli heyecanlandırmıştı.
Yüksek dağ yamaçlarına tırmanırken kendimizi birdenbire tipi fırtınasının içinde bulduk. Aman Allahım yer gök birbirine karıştı. Göz gözü görmüyor. Kıyamet koptu. Yüzümüze çarpan sayısız kar taneleri sert rüzgârla birleşiyor, bir kırbaç gibi şaklıyor bizi per, perişan ediyordu. Sesimizi ne duyan ne bir yardıma gelen vardı. Zamanı kaybetmiş çaresizlik içinde debelenip duruyorduk. El, aman vermeyen fırtına gitgide şiddetini artırıyor. Soğuk diş etine vurulan morfinin etkisi gibi vücudumuza yayılıyordu. Keçeleşme süreci hızlanmış hareketlerimizde fark edilen
Bir yavaşlama başlamıştı.
Her tarafımız karla kaplı üşüyoruz. Donma derecesinde uykumuz var’ki sorma, sonumuz bu galiba diye hayıflanırken bir karartı halinde çocuklarım gözümün önüne geliyor. İçim daralıyor öfke doluyum, boğazıma düğümlenip kalan tortuyu atmak isterken gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Bir çıkmazdayız’ ki sorma, ben inanıyorum’ ki eşimde aynı duygular içerisindeydi.
Bir sarsıntıyla durduk. Koşuşturmalar arasında eşim ve ben erlerin kollarında, şömine karşısındayız. Bizi battaniyelere sarmışlar, elimize tutuşturduklar çay dolu fincanla onlar bize biz etrafımıza şaşkın, şaşkın bakıyoruz. Isınmanın verdiği rehavet vücudumuza yayıldıkça gözlerimiz açılıyor yavaş, yavaş kendimize geliyoruz. Eşimle hiç konuşmadık. Yeniden hayata dönmenin mutluluğunu birbirimize karşılıklı
Bakışarak anlatıyorduk. Etrafımız bilecenlerle doluydu.
--A a a bu kıyafetlerle buraya gelinir’ mi?
---İyi ki donmamışlar kardeş
---Şaşılacak şey etrafına hiç mi bakmamışlar?
---İlk defa geliyorlar herhalde, cevap vermeden eşime bakıyorum.
Dönüş anons edilince bizde tekrar tedirginlik başladı. Erlerin getirdiği
Battaniyeler kat, kat üstümüze sarılarak, açılmasın diye etrafları palaskalarla Sıkıca bağlandı.
Eşim ve ben apartmanın üst katından iplerle aşağı sarkıtılan yorganlarla sarılı cenazeyi, Başka bir yere nakledilen sargılar içindeki mumyaları, fermuarı çekili uzun ceset torbalarını andırıyorduk. Gülsem mi? Ağlasam mı? bilmiyorum. Telesiyejin gıcırdayan sesleriyle hareket ettik.
Korku tüm vücudumuzda aynı kâbusu tekrar görecek miyim diye, merak içindeydim. Yine fırtına ama bu sefer bir şey yapamıyor. Gel hadi bak buradayız durma yap yapacağını hani nerde?
Etrafı camlarla çevrilmiş gazinonun önünde biriken kalabalığın meraklı bakışlarıyla son durakta iniyoruz. Dönüşte vukuat yok. Sargılarımız çözülmüş rahatlamış, unuttuğumuz gülümsememizi yeniden yakalamış, olmanın mutluluğundayız
Ayaklarımızın yere basma güvencesiyle sevinç içinde gazinoya giriyoruz.
Herkesin gözü bizde, küçümseyen bakışlardan eşim ve ben çok rahatsızız.
Etrafımız sarılmış. Aynı laf ebelerine yenileri katılmış daha’ da meraklı daha’ da iştahlı, soruları tekrar etmeğe başlamışlardı.
Kamp komutanı da gelmiş oda onlara beraber aynı içerikli sualleri yarı alay şeklinde bana iletmeye başlamışlardı. Dayanamadım.
Sesimi yükselterek,
--- Bir dakika hanımlar, beyler hep sizler konuştunuz. Önce geçmiş olsun denir. Bir gün hocanın evine hırsız girmiş ne var ne yok bütün eşyalarını çalmış. Duyan komşuları hocaya geçmiş olsuna gelmişler. Hepsi sözleşmiş gibi, hocam, böyle kilit olur’ mu? Kapıyı sağlam tutsaydın,
Pencereleri demir kaplatıp gerekli önlemini alsaydın, diye akıl vermeye başlayınca, hoca dayanamayıp haklısınız komşular bütün suçu bana yüklediniz, ama hırsızın hiç mi suçu yok? demiş. Evet, bizler ilk defa geliyoruz. Babam kış tatili yaptıracak kadar zengin değildi. Biz böyle durumu bilmeyebiliriz. Komutanlık neden uyarmadı. Niçin önlem almadı. Biz binerken hepiniz oradaydınız neden hatırlatmadınız? Kimse cevap vermedi. Alık, alık bakışlarıyla etrafımızdan uzaklaştılar.
Keyifle başlayan tatilimiz buruk bitmişti. Bir daha’ da gitmedik. Uludağ’ı sadece televizyondan görünce sargılı halimiz gözümün önüne gelir yüzümde şaklayan kar tanelerini hisseder gibi olurum. Duyduğumuza göre şimdi, orada kiralık kayak elbiseleri veriyorlarmış.
değerli dostum kıymetli kardeşim çk muhteşem anını bu güzel makaleni yürekten tebrik ediyorum çok hoş bir paylaşım yazdıran yüreğini yazan değerli kalemini tebrik ediyorum.bu nedenle seni her yönüyle seviyorum sayıyorum.yüreğin dert görmesin.
Gülsem mi? Ağlasam mı? bilmiyorum.
hakikatten bende bilmiyorum.
güleyimmi aglayimmi bu yaziya.
Önce geçmiş olsun denir evet bu da dogru ve evet madem ki gördünüz niye uyarmadiniz böyle gelinirmi diye.
milletimizin bir kesimi meraklidir kücümseyerek bakmaya.bu da siniflandirmadan dolayidir.
etkileyen bir ani.yüreginize saglik degerli dost.
saygilarimla
hicbitmez tarafından 2/6/2010 12:10:13 AM zamanında düzenlenmiştir.
Yaşam ne getirip ne götüreceği belli olmayan bir muamma.Yaşam süresince insanlar imkan ilgi ve ortam yönünden değişik ortamlarda bulunabiliyorlar.İlk kez gideceğimiz bir yer dikkatimizi çeker severiz ama orada sıkıntı yaşadığımız zaman bizim için olumsuz bir anı olarak kalır. Geri kalmış gelenek görenek ve çevre faktörünün ağır bastığı toplumlarda değişik kesimler vardır.Bir kısmı imkanlardan dolayı gezmiş görmüş karışmış bilmiş ve rahat olanlar, bir kısmı ise bizler gibi yeri geldikçe gidenler.Ama bazen de ilk defa gittiğimiz bir yerde zorluklarla karşı karşıya gelebiliriz.Anılar acı tatlı yaşanır.Uludağ ve kayak kültürüde böyle birşey...Değerli Üstadım...Çok güzel dikkat çekici anılarınız var.Bunları bizlerle payşalmak ayrı güzellik.Yüreğinize sağlık olsun.Saygılarımla ..
HakanKurtaran tarafından 2/6/2010 12:05:45 AM zamanında düzenlenmiştir.
Uludağ anınızı ilgiyle okudum,sanki dün gibidir anılarımız,buruk bir gülümsemeyle hatırlarız ah ederiz,acısıyla tatlısıyla .
Herşeye rağmen yaşamak güzel be arkadaşım değil mi.
Otuz yıl evvel bende uludağa çıkmıştım,kızm küçücüktü.teleferik yarıya kadar çoktı sizten dolayı orda kaldık.bi de soğuk üzerimizde sadace hırkalar var,küçücük bebek,nerden bilseydik o kadar soğuk olacağını cahillik işte,çok kalmadık zaten tekrar tekleferikle indik aşagıya.Ama teleferikte yolculuk müthiş bir heycandı ,anlarıma döndüm arkadaşım gülümsedim.
Bizlerle paylaştıgın için sağol,sevgiler selamlar.
Genede çok güzel hatırlanacak bir anı yaşamış ve bizimle paylaştınız tabiki hepimizin ilk gittiğimiz yerlerde bilinmeyeyip yakalandığımız anlar mutlaka oluyor daha sonraları aynı yerlere gittiğimizde etrafımıza tecrübeli olduğumuzu belirtir yaklaşımlarımızıda yansıtırız. Güzel bir anlatım ile paylaştığnız için teşekkürler sevgi ve saygılarımla.
Hayat, macera, unutulmayan , hafızalara kazılan anılar, yaşamın insanın karşısına çıkardığı ansızın, riskler
_________________________________________________________________________________yaşanmışlıklar
Kısacası hayattın insana kazandırdıkları, kaybettirdikleri,ve daha sonra bunların muhasebesi
Açıkçası Komutanım Muhteşemdi,
Paylaşımınız için çok teşekkürler, doyumsuz bir hayat karesi ve arif anlatım
Yürekten Kutladım
iyiki varsınz
Saygı ve selamlarımla efendim
* * * * * * * * * *
Ali Cemal AĞIRMAN
Uludağ’ı sadece televizyondan görünce sargılı halimiz gözümün önüne gelir yüzümde şaklayan kar tanelerini hisseder gibi olurum. Duyduğumuza göre şimdi, orada kiralık kayak elbiseleri veriyorlarmış.
ULUDAĞA ÇIKAMAMADIM AMA KENDİMİ BİR AN OLSUN ORALARDA HİSSETTİM.TATLI VE HOŞ BİR ANIYDI.GÜLÜMSEDİM...TEBRİKLER...SAYGILARIMLA EFENDİM...
Çok güzel paylaşım oldu severek okudum sende yiğitsin pek üşümessin ama yengem oluca biraz olur okadar ben olsaydım kıza bilirdim ve derdimki iliğime işledi tzek dumanı kok kömürü neme gerek derdim cünkü bizim sivasımızın soğugu çok olur alışık oluruzda fakat yazında bile mükemmel anlatmışın teprikler gardaş şimdi emekliligin tadını çıkar güzelbir anlatım paylaşımına çok teşekkür ederim huzurlu sevgi dolu günler dilerim saygılar selamlar,,,,
Tacettin ağabey, bende korkarım teleferik, telesiyej gibi araçlardan
Yaşadığına benzer bir olayda bir kaç sene önce benim başıma geldi İstanbul Eyup te, yukarı pier lotiye teleferikle çıkardı sağolsun arkadaşlar, ben perişan oldum korkudan. Ama arakadaşlarım bana gülmekten daha perişan haldeydiler:)))
Yine harika bir anını paylaşmışsın bizimle
kutlarım yürekten
selam ve saygılarımla
Bir solukta,okudum şair çok kötü bir durum bu,korku filmi gibi ;tavadaki patatesleri unuttum inanın,iki heyecan oldu,aldı yazınız beni 18 yaşımın ,Uludağ sefasına attı...
bahardı mevsim,mangal yapmaya gitmiştik,sizin karedeki gibi açık, telefirik bozulmaz mı aşağısı uçurum çam ağaçlarının üstündeyiz, eşim alkolün dozu kaçırmıştı, mandalını açtı ,seni burdan aşağı atsam korkarmısın diye sallıyordu açık telefiriği,bembeyaz olmuşum ,bak şaka dimi diyorum ve titriyorum o yaz sıcağında,hayır ciddi diyor ve telefiriğin mandalı açık şekilde sarsıp duruyor,düşsem paramparça olacağım,yalaşık 30 dakikayı geçmişti ,onarım yapıldı ve indik ben bitmiştim,gençlik şakasına alkol karışında acaip tuaflıklar ne kötü...
hala çok kızıyorum ,hiç birşey hatırlamıyor...
Değerli dost ,sizede çok geçmiş olsun...
saygımla...
Oya gedik tarafından 2/5/2010 10:23:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
zaman zaman manzaranın etkisi altında
zaman zaman yeşille beyazın arasında bizde bir
yolculuk ettik uludağda...
en güzelide nasreddin hoca benzetmesiyle verilen ders kısmıydı...
çok güzel anlatım. okuyanı konuların içine alıp yaşatır gibi...
tebrikler saygı değer yazarım
emeğe ve paylaşıma teşekkürler.
her dem sevgi ve saygılar..
... can adam
... mehaba güzel insan
... ne güzel senin şiirlerini
... yazılarını okumak
... ne güzel
... adını ve suretini ekranımda görmek
... ayrı bir lezzet
... ve ayrı bir dünya görüyorum
... yazılarında
... ve şiirlerinde
... iyiki varsın
... ve iyiki yazıyorsun
... allah zeval vermez inşaallah
... devamlı okuruz
... yaşam felsefelerini
... allah sana ve sevdiklerine
... sağlık sıhhat
... ve yeterince ekonomik yeterlilik bahşetsin (amin)
... sevgi selam ve saygılarımla
... modern Mevlana
... koca şair
... ve değerli ağabeyim,
... :)
harika
çok güzel dile getirmişsiniz
kısmet oldu iki kez gittim uludağa ama hep yaz aylarına geldi karını görmek çok isterim öyle telefiriktende çok korkmam
sizde yine gidin artık tecrübe sahibi oldunuz o zorluğu yaşamazsınız
işte insanlarımız ne cahil değilmi size sizi küçük düşürecek gözle bakmaları teselli yerine
saygı duydum yazan kaleme kutlarım
Çok güzel bir Uludağ gezisi yaptım sizlerele birlikte.Daha önce gördüğüm şahane manzarayı,sizlerle daha zevkli gezdim inanın...Teleferikteki halinizi ve Kat kat battaniyeler içinde ki halinizi gözümde canlandırdım bir an :))))) sanırım o an manzara çok hoş olurdu...
Güzel bir anlatım...Paylaşım için çok teşekkürler.Sevgi ve saygıyla efendim.Sevgi