- 800 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Gül ağacından Takvim
Gün, bir savaşın sonu gelir gibi dumanını bırakarak gidiyor. Ardı sıra başlayacakları umursamadan. Sis alıyor yerini usul usul karanlığın üstünde ve üst üste hayatların gecelemesi dolduruyor karanlığın boşluğunu.
Sokağın başını görmen lazım. O çatlak sesli kadınlar yine çekemedikleri ne varsa çekirdekten çıkartıyorlar hırsını. İç açılarının toplamı bin beş yüz iç acısı eden o kadınlar, yine bir acıklı şarkıya yaslıyorlar olduramadıklarını. O seni çok seven sarı oğlan peşimde boyuna. Nasıl alıştırdıysan dolapta şekerlerin yerini de ezberlemiş. İlla almadan gitmiyor. Olsun. O da bana seni hatırlatan şeylerden biri olsun. Alıştık zaten birbirimize. Bir o atıyor ağzına bir ben. Muhtarlıktan aradılar evvelisi gün. Kaybolan kimliğin bulunmuş. Bana veremezlermiş kendi gelsin dediler. Elim titreyince ahize düştü , elimden içime bir şeyler yutak bir dehlize düştü. Tutuluverdim. Ne desem bilemedim. Yarım kaldı üst kattakinin ufaklığa diktiğin elbise. O da dudağını büzüp isteyip duruyor. Annesi de ne zaman duysa ikimizi konuşurken ağlıyor iç çekişini duyabiliyorum. Bilirsin camın kenarında oturup sigarasını tüttürür sürekli. Kocası yine uğramaz olmuş, kime dert yanacağını bilemez halde. Senin teskinlerini o da arar oldu anlayacağın. Geçen gün gar dolabı kurcalıyordum bir de ne göreyim; sen o boncuklu aynayı hala saklıyormuşsun meğerse. Arkasına tebeşirle yazdıklarımın birazı silinmiş. O heyecanla tahtanın kenarındaki tebeşir geçmişti elime, onla yazmıştım hiç unutmam. Lise defterime yazdığım o şiiri hafızama kazımıştım. Sana nasıl okutsam bilemiyordum. Bir de baktım sıranın altına bu boncuklu ayna. Yazdım arkasına. Ne de iyi etmişim. Dile kolay 42 sene kahrımı çektirdim. Şimdi çektirme sırası sende farkındayım. Evin bir odasını kiraya verecek oldum ilk zaman, sonra içim el vermedi. Hep bir öğrenciye faydamız olsun derdin. Ama ben senden bir parçayı kiralar gibi oldum. Olmaz dedim kestim attım. Ah ah ah az daha unutacaktım. İncir ağacını budadım. Kuru dalları da Hayriye hanım teyzenin odunluğuna koydum. Bugün de ben ölürsem bahçeye bir gül ağacı dik demiştin onu diktim. Suladım. Kızma ama çok ağladım bu gün yine. Atkını kokladım, sarıldım. ‘Gül ağacı büyüyecek , hepsi kırmızı gül açacak. Sadece bir tanesi beyaz açtığında’ Hala kulağımda söyleyişin. ‘Ve o beyazı solunca yanıma geleceksin.’ Bu daha bugün ekildi sevgilim ne zaman büyüyecek ne zaman beyazı açacak? Ne zaman diken tutacak? ... Akşam üstü kızımız geldi. Bir sen kaldın babacım ne olur sağlığına dikkat et dedi. Kızın bile alıştı sevgilim ben nasıl dayanacağım? Saçımın beyazından kestim gül ağacının dibine gömdüm. Olurda bekleyemezsem beyaz gülün açmasını kavuşalım diye. Şu elimin titremesi de yeni başladı. Neyse sevgilim. Bu akşamları senle sohbet olmasa çekemezdim yokluğunu. Elime daha fazla mukayyet olursam yine yazarım. Şimdi neredeysen orda huzurda kal , hoşça kal.