- 660 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KİME NİYET, KİME KISMET ?!!!
Fadime Teyze, Borlu Yabacı köyünde oturan, tutulduğu şeker hastalığı sebebiyle, gözleri uzun süredir görmeyen ve bir yıldır yatalak hale gelmiş bir ihtiyar nineydi. Ramazan Bayramı’nda iyice ağırlaşmış, ölüm (sekaret) halindeydi. Annesinin bu halini gören Selami onu Borlu’daki evine getirmiş, orada bakıyordu. Annesini yatalak halini gördükçe, oğlu Selami’nin içi parçalanıyordu. Bazen annesiyle şakalaşırlardı.
- Anneciğim, bizi bırakıp gidecek misin yoksa ?
-Yok kuzum! Ben seni hiç bırakıp gider miyim? Önce sen, ardından da ben!
Annesinin gittikçe ağırlaşmakta olduğunu gören Selami, cenaze hazırlıkları yapmaya başlamış, kefen, havlu, gülsuyu, sabun, vb. cenaze için gereken malzemeleri almış ve torbasıyla sandığın bir köşesine koymuştu. Selami, ara sıra sandıktan kefeni çıkarır, için için ağlardı. Bir gün, eşi Naime gelin üzerine geliverdi Selami’nin.
- Selami, hayrola niye ağlıyorsun, bir şey mi oldu? O torbada ne var ?
- Annem için kefen almıştım da!
- Yahu, sen benim kefenden korktuğumu bilmiyor musun? Niye eve getirdin onu, dükkanda bir yere koysaydın ya!
- Niye celallendin hayatım? Hem kefenden niye korkuyorsun ki? Hak vaki olduğunda, hepimiz kefene sarılmayacak mıyız? Ya ben ölüp de bu kefene sarılsaydım, o zaman ne yapardın?
- Aman, ölürsen öl canım! (Şaka yaptı)
Şakanın üzerinden yirmi gün bile geçmemişti ki acı olay gerçekleşti. Selami, her zamanki gibi annesinin, suyunu içirmiş, bütün ihtiyaçlarını gidermiş ve helâlleşerek kendi odalarına geçip yatmıştı.4 Ocak 2002 Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece yarısıydı, Naime bir süre sonra hırıltı ile uyandı, ses Selami’den geliyordu.
- Selami, Selami, uyan Selami uyan!
Selami ses vermeyince, yataktan fırladı telaşla.
- Selami kalk, Selami! Ne oldu sana hayatım, kalk!
Selami’nin çenesi kısılmış, Naime ağzını açmaya çalıştı başaramadı, telaşla dışarı çıktı, komşularına haber verdi, doktor çağırıldı.
- Başınız sağ olsun, Selami’yi kaybettik! Allah geride kalanlara uzun ömürler versin! Elimden bir şey gelmez, Takdir-i İlahi, Allah taksiratını affetsin!
Doktorun bu sözlerinden sonra, evde kızılca kıyamet koptu, ağıtlar, ağlaşmalar, Borlu’nun öbür ucundan bile duyuluyordu. Anası da öğrenmişti oğlunun acı haberini ve ellerini açmış yalvarıyordu.
- Yarabbi! Oğlumu yanına aldın! Ben oğlum olmadan yaşayamam, ne olur beni de yanına al! Hem sana hem oğluma kavuşayım, ne olur Allahım!
Allah, Fadime Nine’nin duasını kabul etmiş olmalı ki oğlunun ölümünden iki gün sonra, 6 Ocak 2002 Pazar’ı Pazartesi’ye bağlayan gece sabaha karşı, kelime-i şahadet söyleyerek Hakk’ın rahmetine erişmiş, oğlu Selami’yi fazla bekletmemişti. Selami, annesi için aldığı kefene kendisi sarılmış, dualar kabul ve şakalar gerçek olmuştu. Bu ibretlik elim olay, şu güzel hikmetli sözün doğruluğunu bir defa daha ispat etmişti: Kime niyet, kime kısmet?
Kaynak: Ali Aksakal.Salihli Hikâyeleri-Salihli: Sanayi ve Ticaret Odası,2008.96 s.