Oyuncak Yığınlar
Farkına varamıyoruz, çevremizde nelerin olup bittiğini hala anlayamıyoruz. Kullanamıyoruz bedenlerimizi istediğimiz gibi özgürce. Duygularımız bile en derinlerde saklı çıkarmamak için söz vermişiz yığınlara. Kinlerimiz, kıskançlıklarımız, gıpta etmelerimiz bile boşuna. Daha en başında seçimsiz bir seçimle geldik alanlara. ‘Bu beden bu hayat benim seçimim değil ki?’ diyenlere sözüm var; ölümü bile seçemiyorken yaşamı nasıl seçebilelim. Hala yığınlar diyorum, benim gözümde benim gibi etten kemikten olanların başka bir şey ifade etmesi de beklenemez. Bir gün yığınlar umut köpüklerine dönecek ve teker teker sönecek Umut en ucuza satılan ve herkesin rağbet gösterdiği bir ürün, elde etmiş olanların daha fazla kazanmaları için elde edemeyenlere sattığı bir ürün. Hele bir de süslendi mi…
Herkesin istekleri, herkesin yapmak istedikleri neden benim senin isteklerin olsun ki? Neden en güzel manzaralar bile elde edildikten sonra eski büyüsünü yitirir hiç sordun mu kendine. Peki neden dünyadaki bütün zevkleri tüketenler en son ölümü de denemek ister? Hayat sanıldığı kadar cazip bir yer değil. Toplu intiharların olmaması için uydurulmuş hikayeler yumağından ibaret sadece. Yaşamının, senin olduğuna mı inanıyorsun peki? Sen, onun oyuncağısın, küçük oyuncaklar, oynanan, üstlerine kaderleri yazılan. Oyuncakların arkalarında nerede hayat buldukları yazılıdır. Senin de üzerinde tüm seçenekleri sanki senin elindeymiş gibi sunulan bir hayat var. Oysa seçenekler öyle bir kurgulanmış ki… Yaşama son vermenin neden kabul edilemez olduğunu zannediyorsun, oyuncaklar tükendiğinde oyun da biter ondan. ‘Oynayanlar’ zevk alamaz oyundan.
Hadi gidin yığınlara karışın ben de orada olacağım son kullanma tarihim gelmedi daha…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.