- 847 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AKLIN EN GÜZEL VE ANLAMLI EYLEMİ
Tarihin yazılı kaydını tutan herşey, 27 Ekim 2007’yi gösterirken günlerden Pazar’dı.
Saatler ise, 12.30’u gösteriyordu.
Böyle bir girişle başlayan, bu yazının yazılmasına mekan oluşturan yer ise; o sabah penceresinde, daha güzel bir dünyaya dair ütopyaları, gerçeğe akışı engellenmiş bir dünyanın, matem rengi asılı olan Edirne’de ki evimizin oturma odası.
Ya da, benim çalışma odam.
Her pazar sabahı yaptığımız kahvaltı eşliğinde izleme alışkanlığı edindiğim, TRT1’de yayımlanan kovboy filmi az önce bitti.
Bir on beş gündür, uykuya yattığım saatler ile sabah uyandığım saatlerde, beynimde ikna güçlerini seferber eden tanıdık bir eylemci, film boyunca da taleplerini sürdürdü durdu.
İlkbahar günleriyle sonbahar günlerinde başımın belası olan, resmetme ve yazma takıntımın askeri kanat sorumlusu Sarı eylemci, yıllardır olduğu gibi, birkaç gündür düşünme yetimin büyük bir bölümünü egemenliği altına almış; özellikle kitap okurken veya film izlerken, yazma üretkenliğimi bilgisayarın başına oturtmak için inatla çekiştirip duruyordu.
Sahip olduğum insan duyarlığımın kafamda oluşturduğu konu bereketi bolluğunda daha fazla inatlaşmak boşuna...
İşte yeniden bilgisayarımın başındayım.
Yaklaşık bir yıldır uzak durduğum, daha doğrusu yazma duyarlığımın üretim faaliyetini durdurduğu için karşısına geçemediğim bilgisayarımın başında olmamın en önemli nedeni; mevsimlerin geçiş süreçlerinde duyarlılığımın aşırı hassaslaşması. Sanırım iki yıl önce ara verdiğim resim çalışmalarıma, eylül ayı ortasında yeniden başlamam bu yüzden olsa gerek.
Resme iki yıl gibi, günümüz koşullarında uzun sayılabilecek bir süre ara vermemin nedeni; yedi yıl süren yer sorunlu ve bol çelmeli sergileme koşusunun ardından, yüzleşmek zorunda kaldığım gerçeğin lanet bir yabancılaşmayı yaşayan kalabalıklarla kuşatılmış bir şekilde, gırtlağına kadar yalnızlığa gömülü bir ressam olarak resimle dolu bir atölyede sanatsal mastürbasyon yapmaktan ibaret olması.
Bu değerlendirme kimileri için abartılı yada güzel sanatlarla ilgili bir yazıda geçtiği için kaba olabilir.
Her açıdan, özellikle sanat üretimi açısından berbat koşulların hüküm sürdüğü bu ülkede, bu bölgede, sanatsal ürün ortaya çıkarma yürekliliği ve başarısı gösterenlere biraz anlayış göstermek, her insanda belirli ölçülerde var olması gereken bir meziyet olsa gerek.
Baş döndürücü ve şaşırmaya zaman tanımayan gelişmelerin yaşandığı bir dünyada öncelikle yapılması gereken, şaşırtıcı olanın insanın yaratıcı aklının bir ürünü olduğunu bilmektir. Benim sanatsal üretkenlik süreçlerinde verdiğim tepkilerim, bunu bilmenin getirdiği tavır alışlardır.
Tarımsal üretim ilişkileri ile kapitalist üretim ilişkileri arasında, en geri dinsel motifli ve kaderci bir anlayışın en iki yüzlü olanını yaşamaya koşullanan insan çoğunluğu benim çocukluğumun aile ve çevre gerçeğiydi. Ben böyle bir gerçeğin şekillendiği yaşam şeklini, hayat bilerek yaşayan ve yaşanmasını dayatan aile ve çevre koşullarında edebiyatı ve resmi tutunacak dal bildim.
Her saat başı pes etmeyi dayatan öylesine zorlu koşullarda, güç dengesi bir hayli eşitsiz bir şekilde mücadele ederek, edindiğim yetenek gelişiminin elbetteki bilincindeyim.
Zorun, kişi inadını ve mücadele azmini bilediğini yaşarak öğrenenin yegane seçeneği, sanatsal üretkenliği kısa soluklanmalarla da olsa işler halde tutmaktır.
Bu tip koşullarda, düşe kalka çıkış yolu bulma seçeneksizliğiyle yaşamak zorunda olan, benim kuşağımdan binlerce insan olabilir. Bunların büyük bir bölümü o koşulların zorlu barikatlarını başarıyla aşarak, edebiyat ve resim alanında önce yurt içi daha sonra yurt dışı başarılara imza atmış olabilir.
Yerli işbirlikçileri kullanan küresel eşkiyaların, yolsuzluklarla yozlaştırarak yoksullaştırdıkları halkımızın o başarılardan habersiz olması ne acıdır ki, ülkenin küresel eşkiyaların bol kazanç getiren Pazarı olmasından başka bir işe yaramıyor.
Politika cücelerinin halkların iyiliksever babalarını oynadıkları günümüzde, bir çok sanat adamı ve hatta zor koşullarda yetişmiş olanları bile, sanatın politikadan özenle uzak tutulması ve sanatçının da uzak durması gerektiğini buyurmaktadırlar. Sanatın elit olması ve öyle kalması gereğini işleyen bu muhteremlerin bu şekilde konuşmalarının nedeni elbette ki çoğunlukla, parası olana yaranma kaygısı duymalarıdır.
“Politika yapmak sanatın işi değil” diyenlere verilecek karşılık; sanatın insan aklının en güzel ve anlamlı eylemi olduğunu haykırmak...
Hayatı ve insanı dönüştürme etkisine ve yetkisine sahip olduğunu vurgulamak olmalıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.