- 1903 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
295 - ES SEMİ
Onur BİLGE
Gecenin sessizliğinde; Allah’ın, insana bahşettiği en önemli nimetlerden olan konuşabilme, duyabilme ve anlayabilme yeteneğini düşünüyorum.
Konuşmadığını ve işitmediğini zannettiğimiz varlıkların bile konuştukları mucizevi şekilde görülmüş. Hazreti Süleyma’a, bütün hayvanlarla ve cinlerle konuşabilme yeteneği bahşedilmiş. Efendimizden rivayet edilen hadislerden, ona da bu konuda bir takım benzer farklı yetenekler verilmiş.
Bir rivayete göre, mescidin minberi yapılmadan önce, hurma ağacından yapılan bir sütuna dayanarak vazettiği, cemaat kalabalıklaşınca, herkesin rahatça görebilmesi için, yapılan minberde konuşmaya başladığı ilk gün, hurma kütüğünden ağlama sesleri geldiği, orada bulunanlar tarafından işitilmiş, Peygamber Efendimizden ayrı kalmaya dayanamadığına karar verilerek, yerinden alınıp, minberin altına gömülünce o ses kesilmiş.
Yine, kendisine nübüvvet gelmeden önce dahi yanından her geçişinde bir kayanın:
“Esselamü Aleyle Ya Resulullah!” diye selam verdiği, onun da bu selamları aldığı rivayet edilmektedir.
Canlı cansız her yaratılan ses çıkarır ama bizim ayarı kısık kulaklarımız o sesleri duyamaz. Her canlı, kendi lisanıyla konuşur ve Allah’a, bizim anlayamadığımız biçimde ibadet eder.
Canlı cansız bütün varlıklar, hücrelerden ve atomlardan meydana gelir. Yaratılışın en küçük parçasının içinde dahi bir çekirdek ve etrafında, daimi hareket halinde elektronlar ve onların çıkardığı sesler vardır.
Gökyüzündeki her hareketli ses çıkarır. O kadar ki göklerde adeta çeşitli orkestralar vardır ve sürekli müzik yapılmaktadır. Dünya da kendi etrafında ve güneşin etrafında dönerken bir ses çıkarmaktadır. Topacın dönerken çıkardığı ıslığa benzer ses gibi çıkmakta olan o sesleri işitmemiz mümkün değildir.
Damarlarımızdaki kanın atışının, nehirler gibi çağlayışını işitemeyiz. Dış sesler, iç sesleri dengeler. İşitebilmiş olsaydık, hiç birimiz sağlıklı kalamaz, aklımızı kaçırırdık! Bazı tansiyon hastalarında, o ses artarak, dayanılmaz hale gelir. Bu kişiler, intihar etmek isteyecek kadar canlarından bezerler. Bazıları:
“Kulaklarımın içinde buzdolapları çalışıyor!” Bazıları da:
“Kulaklarımda ırmaklar akıyor!” diye şikâyet ederler. Şizofrenler:
“Kulağıma sürekli bir şeyler söyleyen birisi var. Bana bazı olaylardan haber ve komutlar veriyor. O kadar çok konuşuyor ki onu dinlemekten usanıyorum! Ancak ilacımı içersem, biraz rahat edebiliyorum. Konuşması azalıyor.” gibi akıl almaz şeyler söylerler.
Allah, işitme yeteneği verdiği gibi her şeyi işitmememiz için de önlem almıştır. Yaşanan madde dünyasında mana âleminin seslerini de algılamakta olsaydık, melek, cin ve şeytan sesleri de diğer seslere karışacak, trafik iyice sıkışacaktı. O zaman iman mevzuu da orijinalitesini kaybedecek, mesela herkes meleklerin varlığını kabul edecekti. İnsan, duyduğuna ve gördüğüne kolayca inanır. Bunların dışındakilere şüpheyle bakar. Algılayamadıklarını yok saymaya meyilli olduğu için bazıları, gabya imanı gerektiren dinimizi, şeksiz şüphesiz kabul edemez. İman etmemiz gereken hususlar Amentü’de belirtilmiştir. Onlardan bir tanesini inkâr, tamamını inkâr etmek; yani dinden çıkmak demek olup, son derece sakıncalıdır.
Kulaklarımızın ayarı, iman edinceye kadar kısık kalır. İnsan, sarsılmaz bir iman sahibi haline gelince; Allah, ona sır kapılarını açıp, hak edene, hak ettiği kadar, esrarını seyrettirebilir. O, herkesin görmediklerini görmeye, duymadıklarını duymaya başlar. Bu kişilere; ‘salih kullar, veliler, erenler evliyalar’ denir. Kura’n-ı Kerimde, bu gibi kişilerin, Allah’ın koruyucu kubbesi altında oldukları bildirilmiştir.
Sıradan kişiler de bazen olağanüstü olaylara şahit olabilir, doğaüstü bazı sesler duyabilirler. Bazıları, deneyimlerine dayanarak, kulak çınlamalarıyla olayları ilişkilendirmekte, bazıları göz seğirmesini bir şeylerle bağdaştırmaktadır. Aslında bunların, tıbbi nedenleri vardır ama insanlar arasında telepatik dalgalarla kurulan bir nevi iletişim bağının varlığı da olasıdır.
İnsan beyni, sırları tamamen çözülememiş, harika bir yapıya sahiptir. Saat gibi kurulabilir, çalar saat gibi sinyaller alınabilir. İnsanlar, birbirlerine yürekten bağlandıklarında, beyinden beyne ulaşan bir takım dalgalarla sinyaller alabilirler.
Annemle aramda, genelde ikizler, ana kız ve sevgililer arasında çok kuvvetli olan telepatik bağın ne kadar güçlü olduğundan bahsetmiş, bu konuda yaşadığımız bazı olayları anlatmıştım. Bunlardan biri de, ayrı yerlerdeyken annemin ameliyata alınma anını, imtihan salonunda, kulağımın bir anda dış seslere kapanması ve düdük sesi gibi, o zamana kadar işitmediğim bir sinyalle uyarılmamla anlayışımdır. İmtihandan sonra hastaneye gittiğimde, annemin ameliyathanede olduğunu öğrenince, babama:
“Tam onu on geçe mi alındı, ameliyathaneye?” diye sorduğumda:
“Evet. Öğleden sonra ameliyat olacaktı. Bir kişi cayınca, onu tam o zaman, erken aldılar. Nerden bildin?” diye sordu.
Benzer olayları yaşayan çok kişi vardır. Allah, benim gibi sıradan kişileri de zaman zaman mesaj niteliğinde sesler ve görüntülerle uyarabilir. Bunlar, bize en gerekli olan imanımızın pekişmesine yardımcı olaylardır. Parapsikoloji, bu tür olayları çözümlemeye çalışmaktadır.
Allah’ın, Semi ismi vardır. Semi; ‘gizli ve aşikâr her şeyi işiten, işitme gücüne sahip olan ve işitme kuvveti veren’ demektir. Allah, hiçbir şart ve kayda bağlı olmaksızın duyar. Semi ismi, Kuran-ı Kerim’de kırk yedi defa geçer. Bu sıfat İslam din bilginlerince Allah’a sübutu zaruri bulunmuştur. Es Semi’ ismi, Sebe, Duhan, Hucurat, İsra gibi surelerde tek başına değil, daha çok Karîb, Basîr ve Alîm isimleriyle birlikte geçmektedir. ‘Semiu’d-dua’ ‘duayı işiten’ demektir.
Ağzımızdan çıkan her söz, her duamız, anında Allah tarafından işitilmektedir. Yeryüzünde ses, dalgalar halinde çıkmakta ve asla kaybolmamakta, işitilemez hale gelse de dolanıp durmaktadır. Ayrıca kayda geçmekte, inkâr edemememiz için hazır bekletilmektedir.
Dost düşman, herkese söylediklerimizi işittiği, Firavun’a konuşurken bile kelimelerin en tatlı ve yumuşak olanını seçmek, hakkında bilgi olmayan şeyin ardına düşmemek gerektiği; kulak, göz ve gönlün yaptığından sorumlu olduğu, Taha ve İsra Suresi’nde bildirilmiş; gözümüzü, kulağımızı ve gönlümüzü korumamız emredilmiştir.
Mü’min Suresi’nde de: “...Allah’ın ayetleri hakkında münakaşa edenlerin sinelerinde, ancak, yetişemeyecekleri bir kibir vardır. Sen Allah’a sığın. Şüphesiz O, Semi’dir, Basîr’dir.” buyrulmaktadır.
Allah, maddeden münezzehtir. O’nun duyması için kulak gerekmez. Nasıl duyduğunu kavrayabilmemiz imkânsızdır. Biz birkaç sesi birden işitebilir, birbirinden zorla ayrıştırabilirken; O, idrakimizin ve hayalimizin ulaşamayacağı şekilde, aynı anda her sesi işitir, ayrıştırır, anlar. Bazı şarkı ve şiirlerde: “Allah’ım, duy sesimi!” “Beni duymuyor musun?” “Beni duy artık!” gibi saygısızca sözler geçer. Ağzımızdan zaman zaman, düşüncesizce çıkan bu tür isyan içeren sözler nedeniyle Allah bizleri affetsin!
Havasız ortamda sesin iletilmesi mümkün değilse de, içimizden geçenler dahi işitilmekte, beynimizden geçenler bile kayda alınmakta, amellerimiz ve hatta ibadetlerimiz bile niyetlerimize göre değerlendirilmektedir. Söylediklerimiz kadar söylemediklerimiz de önemlidir. O nedenle, kalbimizden geçenleri de kontrol altında tutmalıyız.
Rüyalarımızdaki konuşmalarımızın; hava, ses dalgaları ve konuşmayı sağlayan ağız, dil, diş, ses telleri, gırtlak, akciğer gibi organlara; işitmemizin de kulağa bağlı olmayışı, mana âlemindeki işitmeye küçük bir örnektir. Bizim duymamız cüzi, Allah’ın duyması külli, mutlak ve sonsuzdur. Yani, her sesi birlikte işitir.
Bizim işitmemiz, mesafeyle, engelle sınırlıdır, belli frekanslar arasına sıkıştırılmıştır.
Ağzımızdan çıkan her sözün işitildiğini aklımızdan çıkarmazsak, konuşabilme yeteneğimizi en akılcı şekilde kullanır, ya güzel söz söyler ya susar, salihlerden olmaya çalışırız. Dil, insanı cennete de cehenneme de götürebilir. İbadetlerin çoğu dille olur. Günahların çoğu da dille işlenir. Dille günaha girmek en kolay olanıdır. Bir gıybetin günahı, otuz altı zina günahına eşittir.
İşitmek, sadece kulağa bağlı değildir. Öyle olsaydı, Gülbeyaz gibi doğuştan sağır olan kişiler, ezanın okunacağını birkaç saniye önceden hissedemezlerdi. Rüyada ve trans halinde işlevini yapmaya başlayan kalp gözlerimiz gibi kalp kulaklarımızın olduğu da bir gerçektir. Her insanda biraz bulunabilen bu tür algılama, bazı salih kişilerde derece derece artış göstermektedir.
İsa Aleyhisselam: “Allah’ın izniyle kalk!” dediği zaman, ölüye hitap ediyordu. Demek ki ölü de duymakta... Bazı hadisler ve talkın verilmesi de bunu doğrulamakta... Tıbben de işitme, en son yok olan yetenek... Yıllarca önce ölmüş, bedeninin tamamı toprağa karışmış kişinin duyması, ancak ruh kulağıyla mümkün...
Dünyadaki olaylar fiziki sebeplere bağlanmış. Maddi âlemin madde insanı, her konuda maddi bağlantı aramakta... Makineleşme ve robotlaşma arttıkça, maneviyattan yeteri kadar nasibini alamamakta... Ne yazık ki gelecek kuşakları daha büyük tehlikeler beklemekte.
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 295
YORUMLAR
Sevgili Yazar'ımızın uzun zamandır yazı eklemediğini görünmediğini bende farkettim.
Önce seyahate çıktığını felan düşündüm.
Habersiz yazılarına bu kadar çok ara vermezdi diye düşünüyorum.
Ve hala yok! İnşallah iyidir; En kısa zamanda haber alırız.
Konu ve anlatım yine çok çok güzeldi .
Sevgiler Onur Bilge
BUNCA ANLATILANLARIN AMACI, BU YAZININ SON PARAGRAFINDA DÜĞÜMLENMİŞTİR.
"Dünyadaki olaylar fiziki sebeplere bağlanmış. Maddi âlemin madde insanı, her konuda maddi bağlantı aramakta... Makineleşme ve robotlaşma arttıkça, maneviyattan yeteri kadar nasibini alamamakta... Ne yazık ki gelecek kuşakları daha büyük tehlikeler beklemekte."
BU GÜN TÜRKİYE'DE YÜRÜYEN İNSANLARIN AYAK SESLERİNİ DUYMAYANLAR, GAİPTEN SESLERİ DUYABİLİYORLAR NEDENSE.
Gecenin sessizliğinde; Allah’ın, insana bahşettiği en önemli nimetlerden olan konuşabilme, duyabilme ve anlayabilme yeteneğini düşünüyorum.
bunu bende hep düsünürüm.ne kadar sükretsek azdir evet.
düsünmek akil fikir Allahin verdigi en büyük nimetlerden.
cok güzeldi yine her zaman ki gibi.
yüregine saglik.
sevgim sonsuz