- 549 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
EY AŞK NEREDESİN ? 56
Vakit geç olmaya başlayınca Halime huzursuz hissetti ve gitmek üzere hazırlandı. Kamil, onu eve bırakmak için üzerini giyerek onunla çıktı evden. İkisi de çok mutlu hissetmişlerdi bu akşam. Üstelik, ağabeyi Kemal de Halime ile Kamil’ in ilişkilerine sıcak bakmaya başlamıştı.
Halime, Kamil ile çok mutlu olacağını düşünüyor ve bu işin resmiyete dökülmesini istiyordu bir an evvel. Çevresi bu tür bir ilişkiye uzun süre tahammül göstermeyecek ve dedikoduya başlayacaktı. Bu durum da onu zora sokacaktı. Ama bunu nasıl söyleyeceğini bir türlü kestiremiyordu. Açıkça konuşmalıydı.
“ Kamil ! İstersen sen dön artık buradan. Şimdi komşular görüp, dedikodu etmesinler. “
“ Ederlerse etsinler Halime ! Onlar, dedikodu yapacaklar diye evleneceğim kızı evine bırakamayacak mıyım yani ! Zaten, başka bir şey bilmezler. İşleri güçleri dedikodu. Boş şetlerle uğraşmaya bayılırlar. Halime ! Ben de seninle bu konuyu konuşacaktım. Biliyorsun, benim burada kimsem yok. Yapayalnızım. Bir kuru canım, bir de Allah’ ım var. Tarık daha yeni geldi. Onun gelmesini bekledim. Bir de kiminle gelip, seni ağabeyinden isteyeceğimi bilemedim. Tarık’ ın Annesi burada şimdi. Epey de kalacak sanırım. Biraz adetlerimize ters ama onunla gelsek seni istemeye uygun olur mu ? “
Bu sözleri duyunca, kafasında planladığı konuşmaya gerek kalmamıştı. Bir an düşündü. Adetlere göre bir erkek isterdi her zaman. Peki, yakın akrabalarından ya da babası olmayanlar ne yapıyordu ? Mutlaka erkek mi olması gerekiyordu ? Olabilirdi de pekala.
“ Neden olmasın Kamil. Önemli olan senin beni ailemden istemen. Bu tür şeyler benim için hiç önemli değil. “
“ Birkaç gün geçsin, hemen gelip seni isteteceğim Allahın izniyle. Önce bir söz keseriz. Sonra da belki nişan, sonra da düğün. Olmaz mı ? “
“ Söz yeter bence. Sonra da nikah kıyarız. Senin de benim de durumumuz belli. Milyarlarımız yok ki, har vurup harcayalım. Düğünde harcayacağımız parayı, evimize bir fazla eşya alırız. Ben, sade bir nikah istiyorum. “
Halime’ nin bu sözleri Kamil’ i duygulandırmıştı. Bir kadın, varlığı da , yokluğu da bilecekti. Hayat, her zaman güllük gülistanlık olmuyordu. Hele de bu zamanda. Geçim sıkıntısının had safhada olduğu zamanımızda, lükse gerek yoktu. Çoğu kişinin yaptığı hataydı bu. “ Ayağını, yorganına göre uzatmak “ Tabiri çok doğru kullanılmıştı. Üstelik, her şeyin tam olduğu evlerde mutluluk olacak diye de bir kural yoktu. Bir şeylerin eksikliği olmalıydı ki, diğerlerinin değeri bilinebilirdi.
“ Çok anlayışlısın Halime. Seninle çok mutlu olacağım. “
Tam da evin önüne gelmişlerdi. Kapının önünde, iyi geceler dileyerek geri döndü Kamil.
Emel Hanım, odanın birine Nihal ile kendine yatakları hazırlamıştı bile. Yorgun oldukları içinde yatmışlardı. Tarık ise uzun zamandan sonra televizyonun keyfini çıkarmakla meşguldü. Kamil içeri girince.
“ Ağabeyim, seni çok mutlu gördüm. Çok sevindim böyle gördüğüme. “
“ Sağol kardeşim. Daha da mutlu olacağım inşallah. Sen hele iyice bir iyileş de. “
“ İnşallah ağabeyim, iyileşeceğim. “
O gece, gecenin geç saatlerine kadar sohbet ettiler. Uykuları geldiğinde de yorgun bedenlerini, uykuyla buluşturdular.
DEVAM EDECEK !