- 1868 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKİYE’DE ANAYASAL HAREKETLER ve TÜRKİYE’NİN İDARİ YAPISI-I
GİRİŞ:
Türkiye’de anayasal hareketlerin miladı olarak 1808 tarihli Senedi İttifak referans olarak alınır. Bundan sonraki aşamalar ise anayasal hareketler cihetinde, hep birer gelişme olarak değerlendirilmiştir. Senedi İttifak evvelinde de mühim bir takım gelişmeler yaşandıysa da bunlar birer ıslahat hareketi olarak kalmıştır. Islahat hareketleri köklü değişimlerden ziyade eskiyi yâd ederek o dönemi yeniden inşa etme amacını taşımaktaydı ve ayrıca bu yenilikler daha çok kişisel girişimler olup devamı bir takım vak’alarla sekteye uğramıştır. Ancak tüm bunlara rağmen bu ıslahat hareketleri havada kalmamış, sosyal olayların birbirinin uzantısı olması ilkesinden hareketle Türkiye’de anayasal hareketlerin başlamasına temel teşkil etmişlerdir.
Şimdi Türkiye’de anayasal hareketlere geçmeden evvel maziye göz atmak her zaman faydalı olacağından cihetle Senedi İttifak öncesine az da olsa değineceğiz. Tabii burada önemli olan sosyal olayların birbirinin takipçisi olacağından yola çıkarak zincirin halkalarını koparmamalıyız. Evvela Türk tarihini bilmemiz icap etmekle beraber buna tesir etmiş bulunan medeniyetleri de tanımamız gerekecektir. Şöyle bir tasnif yapmaya kalkarsak; İslam öncesi Türk idari yapısı, Arap İslam devletinin idari yapısı, İran medeniyetinin idari yapısı, Doğu Romanın idari yapısı, Selçuklu idari yapısı ve nihayet Osmanlı klasik idari yapısı hakkında fikir edinmemiz günümüz idari yapısını anlamakta bize fayda sağlayacaktır..
2007- İstanbul
A) OSMANLI MEDENİYETİNİ ETKİLEYEN UYGARLIKLAR:
İSLÂMİYET ÖNCESİ TÜRK İDARİ YAPISI:
Türklerin atayurdu olan Orta Asya’nın sınırları doğuda Kingan Dağları, batıda Hazar Denizi ve Ural Dağları, güneyde Hindukuş Dağları, kuzeyde ise Sibirya ile çerçevelenmiştir.
Tarihte bilinen ilk Türkler, Hunların ataları olan Hiong-Nou kabilesidir. Bunlar ordu biçiminde örgütlenmiş ve hareket hâlinde olan kavimlerdir.
Türk sıfatını taşıyan ilk devlet Hunların bir ölçüde yerleşik düzene geçmiş kan varisleri olan Gök-Türkler’dir. Bundan sonra da bu ad aynı kandan gelen toplulukların genel adı olarak anılmaya başlanacaktı. Göktürkler’den sonra kurulan Uygurlar’ın yıkılmasından sonra Türk aşiretleri özellikle de Oğuzlar yoğun biçimde batıya göç ettiler.
Devletler boylar federasyonu şeklinde örgütlenmişlerdir. Bu ise devlet yapısında kırılgan bir yapı yaratmakta ve ülkeyi zayıf düşürmekteydi. Cemiyet kan bağı ve dayanışma üzerine kuruludur. Ekonomi daha çok hayvancılık ve İpek yolu’nu kontrol etmenin üzerine oturmuştu.
Toplum yapısı; oğuş (aile), urug (soy), boy (siyasal birlik) ve boyların birleşmesinden oluşan budun (millet-halk) şeklinde örgütlenmiştir.
Siyasi yapı; İl denilen devlet, başında hakanın buyruğunda bulunduğu en büyük siyasi yapıdır. Hakimiyetin Gök-tengri tarafından ‘’kut’’ denilen bir yetki ile hanedan üyelerine verildiğine inanılırdı. Dolayısıyla yönetim hanedan mensuplarına aitti ve ‘’kut’’ kan yoluyla geçerdi. Yönetimin hanedan üyeleri arasında paylaştırılması usulü Fatih dönemine kadar devam edecektir. Devlet idaresinin hanedan üyeleri arasında paylaştırılması ülkenin uzun ömürlü olmasını mani olmuştur.
Hükümdarın Ünvanları; han, hakan, kağan, il-teber, yabgu.. Hakan halkını savunmak, çoğaltmak, doyurmak ve giydirmekle mükellefti. Hükümdarlık sembolleri otağ, tuğ, taht, davul, yarlıg..
Ülke idaresi sağ-sol, batı-doğu şeklinde ikiye bölünür, kağan sol yanda ya da merkezde oturur, ülkenin diğer yarısı ise yabgu denilen şehzade tarafından yönetilirdi. Hakanın hanımları içinde muteber olanına hatun denilir ve yönetimde söz hakkı bulunurdu. Ayrıca ülke yönetimde hanedan üyesi olan tigin ve şad denilen valiler bulunurdu.
Yönetim:
Hakan: Babadan oğla geçen hakan devletin başında bulunurdu.
-Hanedan üyeleri: Yabgu, Tekin, Şad gibi isimlerle anılır ve devlet idaresine karışırlardı. Doğrudan hükümdara bağlı idiler.
-Toy (Kurultay): Danışma niteliğindedir. Önemli konuları ve han seçimleri görüşülürdü. Hakan, hatun, hanedan mensupları, yöneticiler ve boyların temsilcilerinden oluşuyordu.
-Hakana bağlı yüksek yöneticiler:
Aygıcı: Uluğ Hacip ya da başvezirdir.
Buyruk: Vezir
Tamgacı: Hariciye
Tarkan: Subaşı
Apa: Kapıbaşlar
Tudun: Vali
Ağılığ: Maliye
Bitikçi:
Hukuk, töre denilen yazısız normlardan oluşmaktaydı.
Ordu, on kişiden başlayarak en büyüğü olan on bin kişiye kadar ulaşan tümenlere kadar örgütlenmişti.
ARAP İSLÂM MEDENİYETİ:
İslâm devletinin tarihi 622 Medine ile başlar. Hz. Muhammet bu devletin ilk devlet başkanıdır. Daha sonra yerine Hz. Ebubekir geçti.
Hz. Ömer devrinde devletin hudutları Arap Yarımadasını aşarak imparatorluk halini aldı. Ayrıca bu dönemde devlet teşkilatı tam olarak oturtuldu. Kurumsal örgütlenmeye gidildi. İlk düzenli ordu teşkilatı kuruldu. Hz. Osman devrinde ilk donanma kurularak seferlere başladı. Emevi hanedanlığı döneminde ise devlet en geniş sınırlarına ulaştı. Abbasiler döneminde divan teşkilatı ve vezirlik makamı oluşturuldu. Ayrıca bu devirde İslam coğrafyası en görkemli dönemini yaşadı. Emeviler’den sonra devlet teşkilatında ve orduda başka milletlere de yer verildi. Farslar devlet teşkilatı içinde yer alırken Türkler daha çok ordu hizmetinde kullanıldılar.
İslâmiyet, Hristiyanlık’ın aksine devletin merkezinde doğduğu için iktidarla herhangi bir mücadele içinde olmamış bilakis iktidarın merkezine oturmuştur. Bu sebeple ruhban sınıfı, dünyevi ve uhrevi dünya ayrımı da olmamıştır. Din, hayatı tüm yönleri ile kuşatmıştır.
Halifelik : Halife esasta Allah’ın değil Hz. Muhammet’in vekili olarak kabul edilir. Zaten ilk zamanlarda da Hz. Ebubekir ‘’ancak hazır olmayana halef olur’’ diyerek Allah’ın vekili unvanını reddetmiştir. Hz. Ömer ise ‘’mü’minlerin emiri’’ ünvanını kullanmıştır. Halifetullah kavramı saltanatla beraber başlamıştır. İlk dört halife elit kesimin belirlemesi ile seçilmişken Emeviler ile hilafet makamı saltanatlık haline dönüşmüştür.
İslâm devlet yapısı Sasanî ve Bizans devletlerinden oldukça etkilenmiştir.
Eyalet Yönetimi : İslâm devletinin ani genişlemesi uzak bölgelere halife tarafından vali atanmasını gerekli kıldı. Abbasiler dönemine kadar valiler tam yetkili olarak halife tarafından atanırlardı. Valiler, yargıdan maliyeye kadar tüm eyalet içindeki memurları atardı. Abbasiler ile beraber valinin yanında kadılar ve maliye memurları da merkez tarafından atanmaya başlandı. Bölgeden toplanan haraç ve cizye vergileri mültezimler vasıtasıyla toplanır ve Beytülmal’a gönderilirdi. Zamanla valiler merkeze karşı ayaklanarak otonom ya da bağımsız hale geldiler. Misâl olarak Akşitleri ve Tolunları gösterebiliriz.
Ayrıca yeni memleket fetheden başka hükümdarlara halife tarafından menşur gönderilerek hükümdarlığı tasdik edilirdi. Gazneli, Eyyubî, Memlukîler gibi. Bunlar görünürde halifenin vassalı idiler.
Merkezi Yönetim:
Vezirlik: Esasen kâtiplik mesleğinden çıkmadır. Bir Sasanî mirasıdır.
Divân: Bizans ve Sasanî’lerden geçmiştir.
- Divan’ül-harac: Haraç ve cizyeyi toplamakla vazifeli.
- Divan’ül-berid: İstihbarat, yazışmak, posta, ulaşım işleriyle uğraşırdı.
- Divan’ül-cundi: Askerlik işleriyle alâkalı.
- Divan’ül-hatem vel ziman: Arazi kayıtları, askeri maaşları dağıtır.
- Divan’ül-mezalim: Hükümdarın da bulunduğu son yargı mercii.
- Divan’ül-beyt-ül-mal: Hazine.
-
İslâm Fıkıhı: Kaynakları;
- Kur’an,
- Sünnet,
- İcmâ, sadece ibadet ve hukuki sorunlarda İslam ulâmasının ittifakıdır. Îtikat ve dindışı mevzularda icmâ gerçekleşmez.
- Kıyas.
Yargı: Abbasi dönemine kadar kadıları valiler atardı. Abbasiler devrinde ise Bağdat’taki Kadı’ul-kudat yargı erkini başı olup kadıların tayin işleriyle ilgilendi. Memlûkler’de dört mezhep için ayrı ayrı kadı atanırdı. Adliye binası yoktu, yargılamanın tecelli ettiği yer câmi ya da kadının eviydi. Ortaçağ Avrupası’nda olduğu gibi kadıların yargının yanında kent idaresi ve belediye ile alâkalı görevleri de vardı.
Gayri müslimler kendi inanç sistemine göre yargılanırlardı ancak talep etmeleri halinde kadılar hakem görevi yapıyorlardı.
Vergi: Zekât, öşür, haraç ve cizyeden oluşmakla beraber bir takım örfî vergiler de vardı.
SASANİ DEVLETİ İDARÎ YAPISI:
O zamanki dünyanın iki numaralı gücü olan Sasani İmparatorluğu milâdi III. asırda idareyi Arşaki hanedanından gasbetmiştir. Sasaniler daha çok Doğu Roma İmparatorluğu ile mücadele içinde olmuştur.
Sasani sistemi de Hindistan gibi kastlara ayrılmıştı; ruhbanlar, savaşçılar, kâtipler, ziraat ve zanaatla uğraşanlar. Savaşta halk ücretsiz olarak piyade sınıfına dahil olurlardı.
Merkezi Yönetim: Şehinşahın yanında en yetkili olan vazurg denen baş vezirdi. Baş vezir hükümdarın tayin ettiği memurları azledemez ve başkomutanlık yapamazdı.
Şehinşah: Devletin başkanıdır.
Vazurg: Başvezirdir.
Eranameler: başvezir yardımcısı
Hanedan Üyeleri: Ülke yönetimine katılırlardı.
Hükümdara doğrudan bağlı yüksek idareciler:
Eranpahhed: Ordu Komutanı
Aspahhed: Süvari Komutanı
Erananbaraghed: Ambar nazırı
Erandiverbet: Kitabet Şefi
Mabedan: Baş rahip, baş yargıç.
Stryashanseler: Vergi nazırı
Sasani monarşisinde diğer unsurlar;
-Dadh dibher: adalet işleri şefi,
-Şahraman dibher: devlet gelirleri ofisi başı,
-Kadhagh-amar: saray gelirleri nazırı,
-Ganz-amer dibher: hazine katibi,
-Auramar dibher: saray ahırları nazırı,
-Ataş amar dibher: ataşgede mabedlerinden galan gelirle uğraşan katip
En yüksek temyiz mercii şehinşahtı. Nevruz’un son günü hükümdar hususi adalet divanını toplardı. Şahinşah adil olmak ve adaletli yönetmekle görevliydi.
Eyalet Yönetimi: Ülke padhgos denen dört askeri idareye ayrılmıştı. Avahtar (kuzey), Horosan, Nimruz (güney), Hvarvaran (batı). Başlarında kral naibi ya da kumandan bulunurdu. Bunlar hanedan mensubu kişilerdi. Padhgosların bölünmesinden meydan gelen eyaletlere ise Marzban denilirdi. Yüksek asil sınıf tarafından idare ediliyorlardı. Eyaletler ise istan denilen birimlere (sancak) ayrılmıştı.
Vassal durumdaki ülke başkanlarına ise şah denildiğinden Sasani hükümdarı şehinşah olarak anılıyordu.
Sasani medeniyeti Abbasi, Bizans, Selçuklu sistemine tesir etmiş ve Selçuklu üzerinden de Osmanlı İmparatorluğunu etkilemiştir.
DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU DEVLET YAPISI:
395 yılında Roma’nın ikiye ayrılmasıyla hellenize olan kültür Doğu Roma ile şark dünyanın kurumlarıyla kaynaşmıştır. Bizans İmparatorluğu’nda Roma’nın dili terk edildiyse de esas itibariyle kurumları yaşamıştır.
Doğu Roma bir monarşidir. Senato var olmakla beraber bir tören kalabalığından ileri gidememiştir. İmparator batıdan farklı olarak dünyevi ve ilahi iktidarı şahsında toplamıştır. İmparator kanun koyucu, en yüksek yargıç, idarî, malî ve askerî otoritedir. Tayin ve aziller onun elindedir. Hakimiyet anlayışında Sasani etkisi görülür.
İyi bir Hristiyan imparatora itaat eden, Roma hukukuna tabî olan kimsedir, etnik kimlik mühim değildir.
-Proefectus praetorio per orientem : mareşal,
-Questar sacri palatti: adalet işleri bakanı,
-Comesrerum privatoryum: imparatorun arazilerine has ve gelirlerine bakan,
-Comes sacrorum largitrorum: maden ve vergi sorumlusu,
-Magister officiorum: Baş kâtip,
-Praefectus urbi: senator başkanı aynı zamanda başkentin yargı ve belediye hizmetlerinden sorumlu,
-Domestius scholae: Anadolu ve Rumeli için iki ayrı askeri-idari sorumlu (beylerbeyi),
-Logethotler: Ordu yargısı, maliye sorumlusu.
VIII. Asırda :
-Sacellarious toi draman: vergi toplayıcısı,
-Toi stratiotiken: ordu defterdarı,
-Toi agelon: hassa nazırı,
-Tsa visios: saray hizmeti, posta, istihbarat çavuşları.
Askerî Açıdan: İki kısımdı; birincisi sınır eyaletlerinde bulunan limitanei denen şovalyeler. Irsî olup bulunduğu toprağı ekerlerdi. İkincisi comitatenses denen hassa ordusudur.
Eyalet Yönetimi:
Önceleri iki kısma ayrılmıştı; Balkanlar ve Küçük Asya-Suriye eyaleti. Başlarında preofectus denen sivil vali ve magister militra denen askeri kişi vardı. Maliye merkezden tayin edilen memurlarca yerine getiriliyordu.
VII. yüzyıldan sonra ülke thema denen daha küçük birimlere ayrılmıştı. Başındaki askeri valiye strategus deniliyordu. Bu Sasanilerle benzerlik gösterir. Themalar thurmalara bölünmüştü. Thera valisi piskoposlar ve merkezden yollanan casuslarla denetlenirdi. Valinin astı olan maliye ve yargının yüksek mensupları da imparator ile doğrudan yazışabilirdi.
Bizans şehirlerinde lonca teşkilatı iktisadı hayata yön vermekteydi.
Toprak rejimi ise; 1)hükümdar toprağı, 2) miri toprak, 3) Kilise ve özel mülkler.
Her çiftçi zevgaritikan denen toprak vergisi öderdi (aynî). Hristiyan olmayanlar kefaletion (cizye) vergisi öderdi. Topos, tapu resmî, ippoforsi, at resmî, ennomion, otlak resmi, mandriotiken, ağıl resmi, portnofforiya denen gerdek resmi.
Toprağı kontrol eden büyük toprak ağaları zamanla derebey haline dönüştüler.
SELÇUKLU İMPARATORLUĞU’NUN İDARÎ YAPISI:
Oğuzlar’dan gelen Selçukluların Horasan’ı ele geçirmesi bir boyun yaşamını sürdürmek için hayvanlara otlak bulmak zorunluluğundan kaynaklanmıştır. Asya’dan göç eden çok sayıda Oğuz kabilesinin Selçukluların açtığı yoldan Horasan’ı doldurması Gazneli Devleti’ni harekete geçirmiştir. Göçebe istilasından ülkesini korumak isteyen Gazne sultanı Mesut 1040 tarihinde yapılan Dandakan Savaşı’nı kaybetti. Bu olay Oğuzlar’a batı yolunu açmış oldu. İran, Selçuklu hakimiyetine girdi.
Selçuklu Devleti’nin idaresi başından beri Sasani ve Gazneli bürokratların eline geçmişti. Bu bir ölçüye kadar da olsa devleti merkeziyetçi yapıya sokmuştur. Yirmi üç Selçuklu vezirinden yalnızca bir tanesi Türk olup diğerleri Farisi kökenlidir. Alparslan’dan sonraki Selçuklu hanedan üyeleri de Farisi adlarını alacaklardır.
Gazneliler’in yerine bu sefer Selçuklular göçebe istilası ile karşı karşıya kaldı. Selçuklular soydaşlarını İran’da tutmayarak hedef olarak onlara Anadolu’yu gösteriyordu. 1071 tarihli Malazgirt Savaşı ile de Anadolu’nun kapılarını Türklere açmış oldular. Selçuklu yönetici zümrelerinin dağıttığı iktâlar da başta Anadolu olmak üzere bir çok beyliğin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Anadolu Selçukluları da devlete karşı sık sık ayaklanan Türkmen boylarını yerleşik hayata geçirmek için büyük çaba sarfedecektir.
Sultan: Savaş ve barış ile alâkalı esas politikaları yürütür, vergileri belirler, ferman çıkarır, orduya komutanlık eder ve yüksek mahkemeye başkanlık ederdi.
Hükümdar sembolleri: Taht, taç, yüzük, sikke, hutbe ve növbet.
Melik: Sultanın vali olan erkek çocuklarına verilen unvan.
Atabey (Lala) : Sultanın erkek çocuklarının eğitmeni.
Merkez Teşkilatı:
Sultan: Ülkenin başı olup babadan oğula geçer.
Has Hacip:
Divan-ı Saltanat:
Vezir:
Emir-i Dad: Adalet
Divan-ı ıstıyfa: Maliye
Divan-ı arz: Askeri maliye
Tuğra: Yazışma
Divan-ı Israf: Denetim, casusuluk
Divan- berid: Posta ve haberleşme.
Eyalet Yönetimi:
Vali: Hanedan üyesi ve saraydan yetişmelerden oluşurdu.
Eyalette amil, reis, hatip ve kadı bulunurdu.
Amil ve reis sultan tarafından atanırlar ve vergi toplamak onların görevidir.
Ordu:
-Hassa Birlikleri: ücretli olup çeşitli ırklardan oluşur.
-Gülam-ı saray: Türk soylulardan oluşur. Üst düzey asker ve vali yetiştirirdi.
-Eyalet Birlikleri: İkta sistemi
-Türmen Birlikleri
-Bağlı Hükümet Birlikleri
Arazi: Mülk arazi, vakıf ve iktâ sitemi mevcuttu.
Vergi: Şer’î vergiler; Öşür, Haraç, Cizye. Örf’î vergilere örnek ise ağnam ve gümrük vergileri.
Hukuk: Şer’î hukukun başında Kadı’ı-kutad bulunuyordu. Örf’î hukuk sisteminin başında ise Emir-i dad ve kazasker bulunuyordu. Emir-i dad hanedan üyeleri haricinde herkesi yargılayabiliyordu.
B) 1808 ÖNCESİ VE KLÂSİK OSMANLI MEDENİYETİ
OSMANLI İMPARATORLUĞU KLÂSİK DÖNEM İDARÎ YAPISI:
Oğuzların Kayı boyundan gelen Osmanlılar, Selçuklular’ın bir uç beyliği olarak Ertuğrul Gazi idaresinde Söğüt ve Domaniç taraflarına yerleştiler. 1299 tarihinde bağımsızlığını ilân ettiği konusunda tarihçilerin büyük bir kısmı hem fikirdir.
Geleneksel imparatorlukların son örneğini temsil eden Osmanlı İmparatorluğu III. Roma olarak da anılır.
Fatih devrinde bütün şekliyle kurumsallaşan devlet, dev bir imparatorluğa dönüşmüştür. Esas itibariyle eski Türk medeniyetinin geleneğini sürdüren devlet özellikle Selçukluların tecrübesiyle Fars ve Doğu Roma medeniyetini de özümseyerek üç kıta üzerinde hüküm yürütmüştür. Küçük bir boyun nasıl olup da muhteşem bir imparatorluğa dönüştüğü ilim adamlarını hayranlıkla ilgisini çekmiştir.
Osmanlılar siyasi gelişimlerine paralel olarak o vakitler meşruiyet kaynağı olan hutbe okutmalarında da değişikliklere gitmiştir. İlk önce Yıldırım Beyazıt’ın ‘’emir’’ unvanını ‘’sultan’’a çevirtmesi olmuştur. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden sonra ‘’sultanü’l-berreyn ve hakanü’l-bahreyn’’ (iki karanın ve iki denizin hükümdarı) niteliğini buna ekledi. Son olarak da Yavuz Sultan Selim Mısır’ın alınmasının peşi sıra ‘’Hamimü’l-haremeyn’iş-şeriffeyn’’ (Mekke ve Medine’nin koruyucusu, hizmetkârı) sözleriyle bunu tamamlamıştır.
İdari yapı olarak Osmanlı’yı genel olarak üç safhaya da ayırabiliriz. Birincisi Fatih dönemine kadar olan ve yapılanmanın devam ettiği bir dönem. Birinci dönemde teşkilatlanmayı Orhan Beyin kardeşi ve veziri olan Alaattin Paşa yapmıştır. İkinci dönem ise Fatih ve Kanuni dönemleri olup devlet bu dönemde klasik olarak tabir olunan örgütlenmesinin zirvesine ulaşmıştır. Üçüncü dönem ise referans olarak 1808 yılını alacağımız Sened-i İttifak’la başlayan modern devirdir. Bu dönemde klâsik kurum ve kuruluşlar bir bir kaldırılarak modern kurumlara dönüştürülmüş ve bu süreç günümüze kadar davam edegelmektedir.
1878 yılına kadar monarşik ve 1924 (23 Nisan 1920 daha gerçekçi) yılına kadar teokratik yapı devlet idaresinde hakimdir.
Devlet Yönetimi:
-Yönetim şekli: 1878 yılına kadar mutlak monarşi, 1878 yılından sonra Meşruti Yönetim. Ülke merkezi yönetim tarzına göre idare edilir. Egemenlik anlayışı; Osmanlı hanedanının, padişahın ve ekber ve erşet usulü (I. Ahmet’le).
Padişah; yasama, yürütme ve yargı gücünü elinde bulunduruyordu.
Şehzade: I. Ahmet zamanına kadar sancaklarda vali olarak eğitime tabi iken bu dönemden sonra ekber ve erşed ilkesi doğrultusunda kafes usulü benimsendi.
Vezir-i Azam (sadrazam) : Padişahın mutlak vekilidir. Padişah sefere çıkmadığında Serdar-ı Ekrem ünvanı ile orduya kumandanlık ederdi. Fatih Sultan Mehmet ile Divan-ı Hümayun’un da başkanı oldu.
Şeyhü’l-islam: İlmiye sınıfının başkanı olup ve fetva yayınlama yetkisi vardır.
Kubbealtı Vezirleri (Divan-ı Hümayun üyeleri) : Sadrazama bağlı olup bugünkü bakanlar kuruluna özdeştir.
-Nişancı: Padişahın tuğrasını çeker, tapu, kadastro ve dirlik dağıtımından mesuldür.
-Kazasker: Adalet ve eğitim işlerinden mesul.
-Defterdar: Maliyeden sorumlu.
-Kaptan-ı Derya: Donanma komutanı.
-Reisü’l-küttap: Dışişlerinden sorumlu.
-Yeniçeri Ağası: Padişahın, sarayın ve İstanbul’un güvenliğinden sorumlu.
Divan-ı Hümayun:
-Osmanlı merkez hükümetidir.
-Fatih Sultan Mehmet’le meclis başkanlığı sadrazama bırakıldı.
-Topkapı Sarayında toplanır.
-Kararlar padişaha arzedilir.
-Danışma niteliğinde kararlar alabilir.
-En yüksek mahkemedir.
Diğer Divanlar:
-Ayak Divanı: Padişahın askerlerle ve halkla doğrudan görüştüğü divan.
-Galebe Divanı: Asker ulufeleri dağıtılırken ve elçi kabulünde toplanır.
-Sefer Divanı: Seferberlik zamanında toplanır ve beylerbeyi hazır bulunurdu.
-İkindi Divanı: Veziri azamın sarayında toplanırdı.
-Cuma ve Çarşamba Divanı: Veziri azam ve kazasker başkanlığında toplanır ve yargı işlerine bakar.
Eyaletler:
1)Merkeze Bağlı (Salyanesiz): Başta Anadolu ve Rumeli vardı sonradan sayısı artırıldı. Başında askeri-mülki idareci olarak beylerbeyi bulunurdu. Tımar sistemi uygulanırdı. Sancak, kaza ve köylerden oluşuyordu.
2)Özel Yönetimli Eyaletler (Salyaneli): Merkezden uzak eyaletlerdir. Mısır, Bağdat, Yemen, Cezayir ve Tunus gibi. Tımar uygulanmaz. Yıllık olarak vergi veririler. Vergi iltizam usulü uygulanırdı.
3)Bağlı İmtiyazlı Eyaletler: İçişlerinde serbesttirler. Bey, han, şerif, voyvoda gibi ünvanlı eyalet valileri vardır. Erdel, Kırım, Boğdan, Hicaz gibi. Eyalet valisini padişah doğrudan atar. Yıllık vergi verirler. Hicaz vergiden muaftı. Kırım ise vergi vermez asker verirdi.
Tımar Sistemi: Bir kısım asker ve devlet görevlilerine belirli bölgelerden vergi gelirlerinin tahsil edilmesi ve ona karşılık onlardan devlet hizmeti beklenilmesi üzerine kurlu bir sistemdir. Vergi kaynağına dirlik denilirdi. Vergiler aynî olarak alınıyordu. Tımar yıllık geliri 20000 akçeye kadar olan yerlerde görev karşılığı vergi toplama hakkıdır. Tımar sistemi değişik şekillerde doğu Roma’da pronora, Abbasilerde katia, Selçuklularda ikta olarak görülmüştür.
Ordu:
1)Kapıkulu: Yeniçeriler, Cebeciler, Topçular, Top arabacılar ve Altı Bölük Halkından oluşuyordu.
2)Tımarlı Sipahiler
3)Yardımcı Kuvvetler
4Donanma
Toprak:Mülk, vakıf ve miri araziden oluşur.
Miri Arazi:
1)Dirlik:
-Has
-Zeamat
-Tımar
-Yurtluk
-Ocaklık
-Paşmaklık
2)Mukataa:
Vergi: Şer’i (öşür, haraç ve Cizre) ve örf’i (ağnam, avarız, ispenç, çift resmi, derbent resmi, çift bozan) vergiden oluşur.
Enderun: Topkapı sarayının içindedir. Saray mektebi olup devlet bürokratlarının yetiştirildiği bir mülkiye okuludur. Eğitim dili Türkçe olup dünyada ilk mülkiye mektebidir. 1909 yılında kapatılmıştır. Acemi Oğlanlar Ocağındaki başarılı gençler buraya alınırdı. Başta yalnızca devşirmeler alınırken zamanla Türk ve diğer Müslüman unsurlar da alınmaya başlanmıştır.
Islahat Hareketleri:
Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk kapsamlı ıslahat hareketini padişah II. Osman yapmak istemişti. Tecrübesiz olan genç padişah bunu Yedikule zindanlarında hayatıyla ödemek zorunda kalmıştır.
Gerek bazı padişahlar gerekse bazı devlet adamları bir takım olaylara şiddetle yanıt vermiş yani sorunların kökenine inilmediğinden geçici ve kişisel çabalarla yetinilmiştir.
Osmanlı Devleti’nde ıslahat hareketlerine karşı en çok direnen Yeniçeriler olmakla beraber ulema sınıfı da yer yer bu hareketlerin karşısında olmuştur. Bu hareketlerin karşısında olan yeniçeriler II. Osman’ın teşebbüsü ile kaldırılmak istenmişti (1620) ancak bu ilginçtir ki ancak 1826’da Vaka-i Hayriye ile kaldırılabilmiştir.
1652’de sadrazam olan Tarhuncu Ahmet Paşa hazine açığını kapatmak, yolsuzluğu önlemek ve hazineye gelir sağlamak için bir dizi önlemler aldı. Gelir ve gider hesapları için bir kurul oluşturdu ve ilk kez bütçe defterini hazırlattı.
1757’de tahta çıkan III. Mustafa askeri alanda Avrupa’yı takip etti. Fransa’dan kuşkulandığı için Macar uzmanlardan yararlandı. Modern topçu dökümhanesi yaptırdı. Deniz Harp Okulu ve Teknik Üniversite onun devrinde açıldı.
Askeri yeniliklere I.Abdülhamit döneminde de devam edildi. 1776’da Tersane Mühendishanesi açıldı. Fransa’dan uzmanlar getirildi.
Koçi Bey Risalesi: 1631 yılında IV. Murat’a sunduğu risale;
-Kapıluların sayısının artırılmasının sakıncaları ve tımar sisteminin bozulduğundan,
-Memurların ehliyet ve liyakattan yoksun olarak işe alınması,
-Memurlarun hizmet güvencesinden yoksun olduğu,
-Padişahın güçlü olması ve idareyi sıkıca elinde tutması gerektiğinden bahsetmiştir.
Katip Çelebi Risalesi: Katip Çelebi 1653’te ‘’Düsturu-l Amel-i Islah-ı Halel’’ (Bozuklukların Düzeltilmesi İçin Rehber) risalesinde;
-Hazine darlığı için acil çarelerin aranması gerekliliği,
-Devletin ve toplumun genel niteliği bilinerek çarelerin aranması,
-Meselenin kökenine inilmesi gerektiğinden bahseder ve insan vücudu ile devlet arasındaki bağa işaret eder.
Köprülü Mehmet Paşa: 1656’da sadaret görevini üstlenmeden önce;
-Saray bürokrasisinin ayak oyunları hazırlamasına karşı önlem,
-Sorumlu olmayan kişilerin yönetime karışmaması.
Lale Devri (1718-1730): Pasarofça Antlaşmasından sonra Sadrazam ve damat Nevşehirli İbrahim Paşa öncülüğünde hakim olan devre denir.
-Osmanlı süsleme sanatlarında Avrupai motiflerin görülmeye başlanması,
-Viyana ve Paris’e elçiler gönderildi. Avrupa’nın sosyal ve siyasal hayatı takip edildi,
-Türkçe kitap basan ilk matbaa kuruldu,
Partrona Halil İsyanı ile bu devir sona erdi.
III. Selim Islahatları (1789-1807):
III. Selim, Nizam-ı Cedit adında yeni bir odu kurdu ve ordunun masrafları için de İrad-ı Cedit Defterdarlığını oluşturdu. Nizam-ı Cedit yeni düzen manasında olup Osmanlı Devletinde köklü değişimlerin olacağının nişanıydı.
-1795’te devletin önemli işlerinin görüşüldüğü Mühimme Odası’nda merkezi idarenin etkinliğinin artırılması kararı çıkarıldı,
-Mühendishane-i Berri Hümayun kuruldu, maksat modern topçular yetiştirmekti,
-1793’te Londra’da 1796’da Paris, Viyana ve Berlin’de daimi elçilikler kuruldu,
-Bahriye sağlık teşkilatı kuruldu,
-İlk kez bulaşıcı hastalıklar için karantina uygulaması başlatıldı.
Yeniçeriler III. Selim’i tahtan indirerek yerine IV. Mustafa’yı çıkardılarsa da Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa İstanbul’a yürüyerek II. Mamut’u padişah yaptı.
Modern manada ilk reformcu padişah III. Selim’dir. Amacı yeniçeri ocağını kaldırmak ve ulemanın nüfuzunu kırmaktı. Devlet işlerinin görüşülmesi için Meclis-i Meşveret’i açmıştır. Bu meşrutiyet yönünde ilk adım olması bakımından mühimdir.
Bu dönemde gücü iyice zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu dış politikada denge siyaseti izleyecektir.
Son Dönem Merkez ve Taşra Teşkilatı: (şemalı anlatım vardı, kaldırıldı)
Kaza: Başında kaymakam bulunur. Nahiye’nin başında nahiye müdürü ve köyün başında muhtar vardı.
2007- İstanbul
Tahsin ÇAYIROĞLU
Kaynakça:
- Feodalite ve Osmanlı Toplumu, Prof. Murat Özyüksel
- Türkiye İdare Yapısına Giriş, Prof. İlber Ortaylı
- Tarih-1-2, M.E.B. Kord. Prof. K. Yaşar Kopramaz.
- Osmanlı İmparatorluğu Tarihi,J. Von Hammer,
- KPSS notları ve İ.Ü. Uluslararası İlişkiler Bölümü ders notları
- Siyasal Tarih, Prof. Toktamış Ateş,
- Osmanlıyı Yeniden Keşfetmek,Prof. İlber Ortaylı,
- Türkiye İktisat Tarihi,Tahsin Çayıroğlu
- Kamu Yönetimi,Yrd. Doç. Ahmet Nohutçu
- Anayasa Hukuku, Prof. A. Şerif Gözübüyük
- Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku, Prof. T. Zafer Tunaya
- Yakınçağ Türkiye Tarihi-I, Haz. Sina Akşin
- İlk Meclis,Ord.Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu
- Atatürk’ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri
- Siyaset Bilimine Giriş, Prof. Esat Çam
- Kamu Yönetimi, Prof. Acar Örnek
- Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, Prof. Stanford J. Shaw ve Ezel Kural Shaw
- Hukuk Başlangıcı ve Tarihi, Ord. Prof. Richard Honig, İ.Ü. Hukuk hocası
- Anayasa Hukuku ve İdare Hukuku, Prof. Zehra Odyakmaz, Ümit Kaynak. İsmail Ercan
- Siyasi partiler, M. Duvarger (çev. Prof. Ergun Ozbudun)
- Siyaset Bilimi, Prof. Ahmet Taner Kışlalı
- 1921 Anayasası, Prof. Ergun Özbudun
- Nutuk, Mustafa Kemal Atatürk
- Türk Devrim Tarihi, Prof. Toktamış Ateş
- Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950-1995), Tevfik Çavdar
- T.C. 1982 Anayasası
- İdari Yargı, Prof. Zehra Odyakmaz, Ümit Kaynak, İsmail Ercan
- 21 Ekim Halkoylaması, Tahsin Çayıroğlu
- Türkiye’nin İdari Yapısı, Prof. İsmet Giritli
YORUMLAR
Teşekkür ederim. Epey emek verilmiş ve şahsi değerlendirmelerden oldukça kaçınılmış, oldukça nesnel bir yaklaşımla kaleme alınmış bir yazı okudum. Devamında sizin düşüncelerinizi de öğrnemeyi, merakla bekiyorum.
Kolay gelsin ve başarılar dilerim.