Günbegün Notlarım 3
...............................................
1.
Şubat ay’ı da geldi. Hoş gelmiş kendisi. Bu şubat’ı oldum olası severim. Severim çünkü 29 günü aştığı yok. Çabuk eser her yanımdan. Soğuğuna biraz itirazım olsa da, çabuk akıyor, hızlı kaçıyor diye sesimi çıkartmam...
2010 Şubat’ı ise 28 gün... Düşünüyorum da, 29 Şubat günü doğanlar, 4 yıl bekledikten sonra doğum günlerini kutlayabiliyorlar ancak. Gerçekten yerlerinde olmayı, hiç arzu etmezdim. Ben, 5 Temmuz sıcağında doğmuşum iyi ki...
2.
Ruh halim dingin. Hayatı yavaştan karşılamaya çalışıyorum. Yaşamı daha iyi anlamak için, özen gösteriyorum derin derin nefes alıp vermeyi...
Aceleye gerek yok. Acele edince ben, habire şeytan karışıyor iş(im)e. Dişe dokunur bir şahsiyet olmak için, taşa şekil verecek zat sıfatını kazanmak için kendimi her gün değil; her an terbiye etmeliyim. Etmek zorundayım. Artık kendi kendimle çelişmek istemiyorum. İstemiyorum tutarsızlığıma gülsünler insanlar. istemiyorum karaladıklarım bana sırt dönsün ben yalnız kaldığımda. Ben tek başıma kaldığımda, istiyorum doğrularım beni kucaklasın, beni yarınlara taşısın...
İstiyorum dokunduğun ne varsa, mutluluk görsün ellerimden. İstiyorum yaklaştığım ne ağaç varsa, yaprakları gür kalsın selamımdan ve kelamımdan sonra. İstiyorum itici değil, çekici olmayı her platformada, her mecliste ve her kalabalıkta...
3.
Kış günlerini seviyorum içime çekmeyi. Nedeni, kar tanelerinin lapa lapa yağmasından ziyade kendimi bu mevsimde sıcak hissetmem olsa gerek. Ve biliyorum her iklimde can değişiyor. Bukalemunlar gibi renkten renge giriyor bedenler, değişik havalarda...
Hak da veriyorum hava durumun daim kendini yenilemesine. Zira aynı hava, aynı frekansta olsaydı; sıkıcı olurdu varlığı...
4.
Attığım adımların iz bırakmasından hoşnut kalıyorum. Bu kendimi övüyor anlamına gelmesine kesinlikle. Sadece kendimle barışık bir herifim. Tembel olsam da çoğu zaman, bir sonraki adımları nasıl atacağımı sezebiliyorum. Sezmekten ziyade, altıncı his neden bir duyguya sahibim galiba.
Galiba ben kendimi sevdikçe, ben kendime anlam kattıkça, İNSANLIĞA HİZMET ETMİŞ OLACAĞIM...
...........................................
Mehmet Selim ÇİÇEK
1 Şubat 2010,,,12.06
Mardin
YORUMLAR
Galiba ben kendimi sevdikçe, ben kendime anlam kattıkça, İNSANLIĞA HİZMET ETMİŞ OLACAĞIM...
İşte, işin özü bu çok anlamlı sözde yatıyor. Evet, siz, ya da biz, ya da hepimiz ne zaman kendimizi sevebilecek kadar güzel meziyetlere sahip olursak, iş o zaman insanlık namına güzel meyveler vermiş olacağız.
Çok güzel bir paylaşımdı. Usta kalemi tebrik ederim.
Acelecidir temmuz da doğanlar ve pek çok tezatlığı barındırırlar içlerinde.
aceleci ve sabrsız oldukları içinde şubat ayının kısalığı cezbeder.
acelececi sabırsız ve tembeldirler..işte böyledir tezatlıkları...yazında da vardı sevgili meselci bunlar..
kış mevsimi benim kabuğuma çekildiğim bir mevsimdir.
şubat ayı ; ilkbahar'a az kaldı ayımdır.
mart ise her defasında hayalkırıklığı ayımdır.
neyse uzatmayayım:)
Seni okumayı seviyorum...
Tebriklerimle
3 adım geri döndüm ve bugününüze geldim, sizinle baraber. Yazmanın gücü dedikleri bu olsa gerek. Kaçırdığınız ve geçmiş olmuş zamanları geri getirebiliyor, yakalayabiliyorsunuz. Muhteşem bir duyguymuş...Keşke gerçek hayatta da olabilse....!!!
Herneyse olamayacak duaya amin demeyelim boşu boşuna..Geçmiş günlerinize ait sözlerimi, geçtikleri için pas geçiyorum ben de. Ahmet Altan'ın edebiyatçılığına takılmıştım birazcık...Biraz da Taraf gazetesine ama..dediğim gibi düne dönmeye gerek yok...:-)
Keyifle okunuyorsunuz. Sade ve duru anlatımınız, cümle aralarına saklamıyor, düşüncelerinizi. İnsan kendisini sevdikçe ve çoğalttıkça önce insan olmasının gereğini yerine getirmiş olur..Bunun huzurunu, mutluluğunu ve dinginliğini çevresine yansıtır...Gerisi de çevrenin sorunudur..Ya alır bu yansıyan görüntüyü ya da geri çevirir..
Saygılar, Mehmet bey. Gününüze 1 kişi daha eklendi..:-)