- 672 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞADIĞIM GERÇEK
1972 senesinden beri boğazda yaşıyorum. Gençliğimde umursamadığım olaylardan birini anlatacağım.
Zaman zaman boğaz sahillerinde yanında birkaç köpekle, iteledikleri el arabaları ile, perü perişan görünümleri ile dolaşan kişiler görürdüm. Bazı geceler sıcacık yastığıma başımı koyduğumda, yumuşacık yorganımı üstüme örttüğümde aklıma bu insanlar takılırdı. Düşünürdüm: ’ Acaba neden?... niye?... Bu hallere gelmelerinin sebebi nedir?... ’ Bende hep acaba oldu!...
Bir gece karar verdim; uzun zamandır sahil boyunda köpekleri ve el arabası ile perü perişan gezen bir insanla dertleşmeye. Karar verdiğim gece bir markete gittim; hem onon dostlarına, hem de ona dosthane bir ziyafet çekecek ve muhabbet edecektim.
Can dostlarımıza hediyelerini, derdini dinleyeceğim beye ve kendime de yiyip içebileceğimiz nevalemi aldım. ve Tarabya koyunda bu beyin yanına gittim. Kendisini arabama davet ettim. Kendisi ile hiçbir art niyetim olmadan, şu anda ona anlattıklarımın çok uzun olacağı için kısa kesiyorum. Onunla dertleşmek istediğimi söyledim. Bana güvenmiş olacak ki; kabul etti ve arabanın önüne sandıklardan bir masa kurduk. Aldığım tüm mezeleri çıkardık, hem yedik içtik hem söyleştik. Onu saatler sonra anlamaya başladım.Dünyaya küsmüş, yaşama küsmüş, onu yaratan Allah’ına küsmüş, insanlardan nefret eden, yuva denilen şeyin yalan olduğuna karar veren, herkesten kazık yemekten bıkan, dostluk denilen birşeyin olmadığını anlayan, insanların riyakarlığından bıkan, geçmişinde çok güzel bir aileden olan haza bir beyefendiyle karşı karşıya geldim.
Muhabbetine doyum olmuyordu. Sabah olmuştu, ben arabamda uyumaya karar verdim oda duvar kenarına çadırını kuracağına, benim arabamın yanına çadırını kurdu. Ve onun can dostları ile hep beraber uyuduk.Gün aydınlanmıştı; ön camıma yapışan iki el gördüm. uyandım... Can dostlarımız o iki eli parçalayacakmış gibi kovdular. Bana o kadar sahip çıktılar. Sonra benim can dostum beyefendi tüpte çay demledi; bende gidip poğaça aldım, beraber kahvaltı ettik.
Benim için makul olan bir yardım teklif ettim kendisine. Verdiği cevap bana çok acı geldi ’ keşke senle dertleşmeseydim, ben kimseden birşey beklemiyorum. Sen kim oluyorsun ki; benimle dertleştin diye bana maddi yardımda bulunmayı teklif ediyorsun’ dedi ve devam etti ’ bana en fazla edebileceğin yardım; köpeklerime çiğ olan hiçbir şeyi yedirmediğim için bir tüp alabilirsin. Ama sen bana öyle bir teklifte bulundun ki o tüpü bile sana; bana alma hakkını vermiyor, sakın bir daha benim yanıma gelme, ben dilenci değilim... Ben hayat vurgunu yemiş bir beyefendiyim, sakın bunu unutma!... Boğazdan geçerken beni gördüğünde sakın bana acıyarak bakma!... Birgün ben sana acıyabilirim, bunu sakın unutma!...’
rürü
( YAŞANAN GERÇEK başlıklı yazı Rümeysa TOPPARE
YORUMLAR
Evet cok guzel surukliyice ders alaninasi bir yaziydi paylastiginiz icin tesekkurler.
Seneler once Bakirkoyde bir hanimi rahmetli annem bize davet etmis kibarca .hanima bizde kal
gitme diyince kusura bakmayin ben bu sekilde kalamam cocuklariniza fransizca ders vermek sartiyla kalabilirim demis .
Cok zengin bir ailenin kiziymis fransalarda lise ve Sorbon uni...mevzun olmus .esine olan aski bu hale getirmis .
o geldi aklima .
Saygilar ,sevgiler.