Ülkemizde köylü olmak - 2
Doğu Anadolu köylerinin birinde geçimini çiftçilikle sağlayan sıradan vatandaşlardık. Az çok kazanabiliyor, kendi çapımızda karnımızı doyurabiliyorduk, Hayat şartları git-gide zorlaştı, Geçim de ona göre ağırlaştı.
Köy halkı kara kara düşünürken…
Nihayet devlet baba çiftçiyi hatırladı ve düşük faizle kredi çıkardı. Bu büyük bir destekti, hepimizin yüzü güldü.
Daha kredi çekmeden planlar yapmaya başladık. Kimimiz tarla kiralamayı, kimimiz besicilik yapmayı düşünüp işleri büyütme hayaliyle yola koyulduk.
Ben de dedim, gidip kredi çekeyim ve besicilik yapayım nasılsa devlet bize yardım veriyor, bu fırsat kaçırılmaz (,)
Sabah oldu koyuldum yola. Gerekli mercilere başvurdum. Gittim geldim. İşlemler yaptım. Kredimi çektim.
Başladım besicilik yapmaya, işlerimi düzene koydum.
Epeyce de hayvan çoğalttım. Tane başı (hayvan) güzel para getiriyordu. Aldığım krediyi ödeyebileceğim için çok sevinçliydim. Bu arada kooperatif de iki yıl vadeyle besi kredisi veriyordu. Köylünün tümü gibi ben de değerlendirmek istedim ve kredi çekip biraz daha hayvan satın aldım. Kooperatife de borçlandım. Sorun değildi, çünkü beslediğim hayvanları iki yıl sonra satıp, borçlarımı ödeyeceğim ve üstüne üstlük elimde de para kalacaktı.
İki sene sonra köylü beslediği hayvanları tam satayım derken…
BİR BALON PATLADI:
DELİ DANA HASTALIĞI
Satışlar durduruldu, piyasada olan etlerin fiyatları düştü, beslediğimiz hayvanlarda elimizde şişti kaldı.
Arkadaşlar toplandık, elimizdeki hayvanları, aldığımızın yarı fiyatına kombineye sattık. Bu bir kabustu, çünkü devletten aldığımız krediyi ödemek gerekiyordu.
Elimizde avucumuzda ne varsa hatta kolumdaki bileziklerimi de satıp, paranın üstünü tamamlayıp, devlete olan borcumuzu ödedik.
Bu arada KIRMIZI ET fiyatları düşünce, BEYAZ ET fiyatları arttı
Düşündük hemen bir tavuk çiftliği yapalım, nasılsa devlet tavuk çiftliği için de kredi veriyor. Üstüne üstlük civcivi ve yemini karşılıksız veriyor, sadece işçiliğini biz yapacağız, yarı yarıya köylüye kar kalacaktı.
Tepeden atladık.
Yine yola koyulduk, şehre gidip tavuk çiftliği için kredi çektik. Çiftliği yaptık, devlete haber verdik, devletimiz de bize söz verdiği civcivleri gönderdi.
Başladık TAVUKÇULUĞA.
İşler iyi gidiyor, tavuk eti para ediyor. Çok güzel kazancımız olacak, çok umutluyuz.
Tam işleri düzene koymuşken…
BİR BALON DAHA PATLADI:
KUŞ GRİBİ
Köy hizmetlerinden geldiler, hastalık yayılmasın diye bütün (civcivlerimizi) tavuklarımızı gırtlakladılar. Yine kaldık cascavlak…
Bu sefer de bir gün televizyonlarda devletin çiftçiye tarla desteği verdiğini duyduk. Araştırdık, doğruymuş.
Yeniden çiftçiliğe (ekme-biçme) koyulmaya başladık. Yani başladığımız yere geldik.
Mahsul fiyatları güzeldi, masrafını karşılıyordu. Fakat yıllardır hep yerimizde saydığımız için, azcık ilerlemek, durumumuzu biraz düzeltmek istedik. Tabi ki bu da devletin bize sunduğu destekle olacaktı.
Tarla desteği.
Gübre desteği.
Yakıt desteği.
Bir de mahsulün miktarına göre ton parası vermeye başladı.
Bu arada gübre fiyatları dört katına,
Yakıt fiyatları(mazot) iki katına yükselmesin mi…
Üstelik arpa-buğday fiyatları düştü. Beş yüzden üç yüz yirmiye düştü.
Devletin verdiği destekler ve bizim kazancımızın toplamıyla sadece gübre borcunu ödeyebildik. Tabi ki geri kalan borçlar duruyor, haliyle evin geçimi de var, okuyan çocuklarımızın masrafları var….
Kimisi eşten dosttan aldı, kimisi de babadan kalma birkaç dönüm tarlasını satıp borçlarını ödedi. Sonunda sıfırladık… Ne sıfırı, sıfırın altına düştük.
KÖYLÜ …..EFENDİSİDİR.
Hala ses çıkartmıyoruz. Çıkaramıyoruz da…
Türkü söylüyoruz
Arpa-buğday çeç olur,
Güzeller güleç olur
Güzellerin güleci
Her derde ilaç olur
aynurca
YORUMLAR
Bir teselli olsada sonu güzel bağlanmış. Yazınızı bir çırpıda okudum. Güzeldi. Talihsizliğimiz şurdan kaynaklanıyor. Bizim her işimizde olduğu gibi Siyasi mekanizmanın başında ehliyetli, bilgili, becerikli işinin ehli insanların olmayışı faturayı hep millete çıkartıyor. Birde "Toplama su ile değirmen dönmez." diye bir ata sözümüz var. Unutmamak gerekir ki hiç sermayeniz olmadan tamamen kredi yada borçla iş yapmaya kalkıştığınızda riski her an aklınızda tutmanız gerekir. Hastalıklara gelince, ilaç firmalarının oynadığı oyunlar gibi onlarda bir oyundu. Pastadan pay kaptırmama oyunu. Saygılar.
bu konudaki serzenişlerinizde ve tesbitlerinizdeçok haklısınız efendim...maalesef son yıllarda Türk tarımı ve köylüsü çok mağdur edildi, kotalar, düşük baş fiatlı ürün alımları ve satımları adeta nefesini kesti köylünün...güzel, anlamlı ve duyarlı yazınızı kutlarım bu vesileyle efendim, teşekkürler, saygımla, selamlar...
Büyük şansızlık olmuş. Çiftçimiz çok zaman kaybediyor dolayısıyla halk, ülkemizde kaybediyor. Deli Dana, Kuş Gribi gibi Domuz Gribi de abartıldı. Dünya, ilaç şirketlerinin oyunlarına geldi. Seneye de başka bişeyler çıkar akıllanır mıyız acaba. Davidoff'un söyledikleri de dikkate değer.
İşlerinizde kolaylıklar, bolluk bereket dilerim.
Allah yardımcınız olsun.
Domuz gribi olayının şişirme olduğunun ortaya çıkmış olması ; daha önceleri çıkarılan deli dana ve kuş gribi olaylarının da şişirme olduğunun kesin kanıtıdır. Oyunun bütün kartları kapitalizmin ellerinde. İstediği zaman istediği şekilde oynuyor.
Bize de yutmak kalıyor sadece. Yutamadığımızda da gargara yapıyoruz maalesef...
Fikret TEZAL tarafından 1/29/2010 4:29:55 PM zamanında düzenlenmiştir.
ben bu hastalıkların hiç birine de inanmamıştım zaten çünkü bizimde eskiden tavuklarımız vardı hasta olurlardı biz onlarlar yine oynardık ama hiç bir gün onlardan hastalık kapmadık artı zaten hayvanları ateşe atılıp yanmaları benide yakmış gibi hissettirdi ama bakalım ahirette o içkencelerin cezalarını nasıl çekecekler sebep olanlar, öyle yanarken...bunların hepside oyun... çiftçilik öldü, dahası öldürdüler iyiylermiş gibi davranıp yok ettiler değerli olan tokumlarıda beraberlerinde, ne eski buğdaylar kaldı ne de sebzeler, orijinalleri yerlerini yapaya bıraktı. insanların aslında tüm bu oyunlara kanmamaları gerekiyor...
güzel yazıydı.
selamlar ve saygılar...