- 994 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DOSTUNU İYİ SEÇMELİ
Her insan, hayatı boyunca bulunduğu ortamlarda kendisiyle neşesini, üzüntüsünü, içinde bulunduğu hâli paylaşabilecek ve kendi mîzâcını belli ölçüde taşıyan insanlarla dostluk kurmuş ve bu dostluğu da, kendi içinde bulunduğu hâlet-i rûhiye ile veya yaşamış olduğu dostluğun seviyesine göre farklı biçimlerde îzâh etmiştir.
Bâkî’ye göre üç çeşit dost vardır:
“Bir dost vardır ki, gıdâ gibidir; sen onu her gün ararsın. Bir dost vardır ki ilâç gibidir; gerektiğinde ararsın. Bir dost da vardır ki, hastalık gibidir; o seni arar bulur; başına dert açar.”
Gıdâ gibi bir dostluğun en büyük nümûnesi, hiç şüphesiz Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ile Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh-’ın dostluğudur. Zîrâ onlar birbirlerinin mutlu hâlinde sürûrlu, kederli ânında mükedder olmuşlardır.
Hazret-i Ebubekir’i bu mazhariyete nâil kılan dostluk şuurunu Fethi Gemuhluoğlu Bey şöyle tavsif eder:
“Dost ol kişidir ki, Yâr-ı Gâr’dır. Kucağında, mübârek bir emânet vardır. Bütün delikleri elbisesinden muhtelif parçalarla tıkar, son deliğe tabanını dayamıştır. Kucağındaki mübârek emânet, uyumayan uyanıklık içinde uyur görünmektedir. Oradan Ebûbekir’i bir yılan sokar. Dost son deliğe tabanını, taban gibi görünen gönlünü uzatan, dosta gelebilecek her tehlikeyi gönlü ile tıkayandır.”
Demek ki dostluğun bir sırrı da, dostunu her hâlde korumak ve gözetmektir. Yoksa, dostluk deyince akla, kuru kuru muhabbet etmek, sadece konuşma ihtiyacı gidermek gelmemelidir. Gerçek dost, insana daraldığı anlarda Hızır gibi yetişen ve herhangi bir karşılık beklemeden yardımcı olandır. Dostunun canı için canını, malı için malını göz kırpmadan fedâ edendir.
Dostlukta iki yüzlülük olmaz. Olduğun gibi görünmek ve göründüğün gibi olmak vardır. Yâni dost, hem iyi görünen, hem iyi olan insandır.
İnsanın, iyi dost veya dostlardan mahrum kalması da, kötülük olarak ona yeter. Ayrıca dostsuz kalan bir şahsın durumu, bir eli felç olmuş tek elli kimse gibidir/noksandır.
Hayatta her insan, âilesini, kendi isteğiyle seçmemiş, bu hâdise bir takdîr-i ilâhî netîcesinde gerçekleşmiştir. Fakat dostlar öyle bir âiledir ki, onun fertlerini yalnız şahsın kendi seçer. Ve iyi bir ağaca sarılan da gölgesiz kalmaz. Yâni iyi dostlarla kurmuş olduğu muhabbet netîcesinde kendisi de onlar gibi güzelleşir.
Dost kazanmanın bir tek yolu vardır, o da dost olabilmektir. Çünkü dostluk, dost olabilmeyi gerektirir.
Son söz Yavuz Sultan Selîm Hân’ın:
Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sâdıkâne belki ol âlemde bir dildâr olur
Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.