- 881 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Sensizliğin Birinci Günü
Utangaç ve ürkek adımlarımı sakladım yürek darbeleri sırasında. Sensizlik zamanlarında kullanabileyim diye...
Dünyayı saran nefret ve sevgisizlikle Aşk bütçemiz büyük zarar görmüştü. Mutluluk, merhamet ve Sana sevgi üreten bütün fabrikalar ardın sıra kapanıyor ve Sen merkezli tek başına iktidar olan yüreğim buna hâkim olamıyordu. Derken bütün bu olumsuzluklarımla beni Sensiz bırakıyordun. Tek bir sözle, tek bir darbeyle. Yürek darbesi...
Sensizliğin Birinci Günü: Dar sokaklardan geçerken güneşi gölgeleyen binalar sanki üstüme yıkılacaktı. İstanbul’dan hiç bu kadar nefret etmemiştim. Bağnazlığımla kilitliyordum kaynayan ve kanayan düşüncelerimi. Dünyamı düşünemiyordum Sensiz. Gökyüzü çatlayacak oluyordu kahrından. Biliyorum daralan, nefes almakta zorluk çeken göğsümden çekiniyordu. Kıskanıyordu kendinden büyüklüğümü. Ardından ve Senin ardından yıkılan bahçelerimi kim sulayacak, sararan fidanlarımı kim yeşertecek diyordum. Ahh fidanlarım! Tohumunu Seninle attığım...
Sensizliğin Birinci Günü: Güneş odama küstü. Dünyayla kucaklaştıran perdelerimi çektim sonuna kadar. Darbe tarihli gazetelerle kapattım pencerelerimi. Duvarlarımı resimlerinle süsledim. Nereye bakarsam bakayım Sen’i görüyordum. Denizden çıkarılan bir balık gibi çaresiz, denizde boğulan bir insan gibi oksijensizdim. Ve körkütük Sensiz…
Sensizliğin Birinci Günü: Hükümetim devrildi. Sevda bakanları teker teker istifasını sundular. Darbe post modernliğini gösteriyordu Yirmi Sekiz Şubat gibi. Şubat soğuğu vuruyordu, uğruyordu evime. Yorganlarımı örttüm üşümek bilmeyen bedenime. Bugün darbe günüydü. Bugün Sensizliğin ilk günü. Off! Ne kadar da ağlamıştım gidişinin ardından. Sincan’a hareket eden tanklar evime yöneliyordu ocağımı yıkmak için. Ateşini ilk seninle yaktığım…
Sensizliğin Birinci Günü: Susuyordum suçlu bir çocuk gibi ve susuyordum çöllerde Leyla’yı arayan Mecnun gibi. Derdimi ne İskender Pala’nın esrarengiz romanlarında veya Elif Şafak’ın sonuna kadar Aşk kokan kitaplarında görebilirdiniz; ne de İlber Ortaylı geçirebilirdi tarih sayfalarına. Darbeydi bunun adı. Benimle kurulan cumhuriyetimin en büyük darbesi. Yürek Darbesi…
Sensizliğin Birinci Günü: Ayrıldığımız zaman ki gözlerinin yaşlı halini düşünüyordum. Darbe kokan duvarıma astığım resmindeki görüntülerinle uzaktan yakından alakası yoktu halinin. Postallı korkular salıvermişti her bir tarafımızı. Biliyordum Sen de hazır değildin gündüzümü karartacak, Seni benden uzaklaştıracak olan darbeye. Bu rütbeli korkusu da neydi böyle? Omzunda dört yıldızı olsa da ne olacak rengi solmuş askeri kamuflaj ayrılığın? Sen benim gözümden bile sakındığım Süreyya Yıldızımdın. Dünyama en uzak olan…
Sensizliğin Birinci Günü: Vaktini şaşırdığım günün her vaktinde avucumu sahibine açtığım zaman duygu yüklü konuşma metnimi sunuyordum Yaratıcıya. Sadece Sen’i istiyordum. Ancak bu şekilde kurtulabiliyordum yaşadığım darbeden. Ancak bu şekilde evime yönelen darbe koordinatlı tankların üstüne çıkabiliyordum ve haykırabiliyordum Sensizliği. Ve Anlıyordum o zaman. Sensiz bir gün bile yaşayamayacağımı… Gidişinin ardından…