- 858 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MAVİ-BEYAZ
MAVİ-BEYAZ
Gözlerini tavana dikmiş, kireç kabarcıklarını sayıyordu.
—Bir, iki, üç… On altı, dur! Onu saymış mıydım?
Arada bir nerde kaldığını unutup tekrar başa dönüyordu. Bıkmadan usanmadan sayıyordu. Çünkü başka uğraşı yoktu. Beyaz tavanda göze çarpacak ne kadar çok kabarcık varmış meğer…
O odada sadece tavan beyaz değildi. Yastık, yatak örtüsü, duvarlar, pencerelerin çerçeveleri… Bir tek tam yatağının karşısındaki televizyon siyahtı; onu da açmadığı için başka renk gördüğü yoktu.
Tam sessizlik içine işlemişken, kapının sesiyle irkildi. Gelen Mine Hanım’dı.
—Benim güzel kızım bu gün nasılmış? dedi.
Ada, tavandan gözlerini ayırmadan:
—Hareketsiz, dedi. Gerçekten hareketsizdi. Çünkü belden altını yitirmişti.
Annesi cevap vermedi. Veremezdi. Verilecek cevap yoktu. Bir şey söylese, kızının alınması onu çok korkutuyordu. Çok hassas bir kızdı Ada. Özellikle böyle bir durumda duyacağı her şey onu incitebilirdi.
Mine Hanım, elindeki temiz çamaşır poşetini, sandalyenin üzerine bıraktı. Yatağın kenarına oturdu. Ada’nın saçlarını okşadı. Doğrulmasını ister gibi sırtına destek verdi. Nihayet Ada doğrulmuştu. Annesi büyük bir sevgiyle bakıyordu kızına.
Ada, uzun, sarı saçlarını çözdü. Saçları o kadar güzeldi ki; ona büyük bir asalet katıyordu. Ama bu, onun umurunda değildi. Düşünmesi gereken çok daha önemli şeyler vardı.
Mine Hanım, o gün beyaz giymişti. Ada için can sıkıcı bir şeydi bu.
—Neden beyaz giydin?
—“Benim güzel kızım beyazı seviyordur” diye düşündüm, dedi.
Derin bir iç çekiş:
—Üzgünüm anne. Ama artık sevmiyorum.
Mine Hanım, bu konuşmanın da uzamasını istemediği için cevap vermedi. Yine susmayı tercih etti.
Tekrar kapının sesi duyuldu. Bu kez gelen doktoruydu:
—Küçük hanım bu gün nasılmış?
—Neden herkes bunu soruyor? Bu gün de sakatım işte. Hâlâ bu hastanedeyim. Belki de bir daha asla yürüyemeyeceğim. Bunları bana söyletmek hoşunuza mı gidiyor?
Gözleri kanlanmıştı. Ama ağlamıyordu. On gün önce de ağlamamıştı, ilk ayıldığında da tek bir damla gözyaşı dökmemişti. Neden kızıyordu? Neye kızıyordu? Bunların cevaplarını biliyor muydu? Ah, hayır! Onu da bilmiyordu.
—Tamam canım. Sakin ol! En iyisi biz seni biraz yalnız bırakalım.
Annesi, doktorla beraber dışarı çıktı.
………………………………………………………………………………………………………………………………………
On gün önce…
İşte o büyük gün. Ada sahneye çıkacaktı. Beyaz tenine çok yakışan beyaz bir elbise giymişti. Sarı saçlarına beyaz bir bant takmıştı. Peri gibiydi adeta. Sahne de beyazdı. Ada öyle istemişti. Salon kar temalıydı. Sahnenin üzerine de kar kristali şeklinde dev bir duvar koymuşlardı. Biraz eğreti dursa da çok güzel görünüyordu. Piyano da beyazdı, mikrofon da…
Artık konserin başlama vakti gelmişti. Seyirciler sabırsızlanıyordu. Ama henüz Nihat Bey gelmemişti. Ada, babası gelmeden başlamayacağını söylüyordu. On yedi yaşındaydı ama çocuk gibi inatlaşıyordu. Yine gözleri kanlanmıştı. Her sinirlendiğinde, üzüldüğünde, heyecanlandığında böyle olurdu. Ve o hem sinirli hem üzgün hem de heyecanlıydı. Ağlamaksa onun doğasına aykırıydı.
Aslında şımarık bir kız değildi. Hatta ağır başlı ve mütevazı bir kızdı. Fakat konu babası olunca her şeyi yapardı.
Sahnenin arkasına geçti. Kendini hiç iyi hissetmiyordu. Elleriyle yüzünü kapadı. Yere çöktü. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu.
İşte ne olduysa o an oldu. O büyük, kristal şeklindeki duvar sahnenin arkasına doğru yıkıldı. Işıkların kabloları kopuyor, patlayan ışıklar insanların gözünü alıyordu. Herkes çığlık çığlığaydı; ama bir tanesi fazlasıyla acı olmuştu. O koca duvar adanın bacaklarına düşmüştü…
……………………………………………………………………………………………………………………………………….
—Psikiyatrist desteği için ne düşünüyor, dedi doktor.
—“Ben deli değil sakatım” diyor. Yürüme ihtimali olduğuna inanmıyor.
—Mine Hanım, artık kızınızın geleceği sizin ellerinizde. Biz ameliyatta elimizden geleni yaptık. Düzenli egzersizlerle ve inancıyla eski haline dönebilir. Anlıyorsunuz değil mi?
—Anlıyorum doktor. Teşekkürler.
O sırada, koridorun sonunda Nihat Bey göründü.
—Ada nasıl?
—Şimdilik iyi. Ama biraz sinirli. Girmesen iyi olur. Dinlensin biraz. Hem belki…
—Merak etme. Ben onu sakinleştiririm, dedi babası. Elinde bir paket vardı. Maviydi.
……………………………………………………………………………………………………………………………………..
Annesi içeri girdi:
—Tatlım baban burada.
—Lütfen içeri gelsin! dedi heyecanla. Babası içeri girdiğinde ikisinin de gök mavisi gözleri birbirine bakarak sevgiyle titriyordu.
Babası onun durumunu anlıyor gibi gayet renkli giymişti. Bu Ada’yı mutlu etmişti.
—Gözün gönlün açılsın istedim, dedi babası.
—Çok iyi düşünmüşsün.
Babasına sarılırken zorlanıyordu. Ama belli etmemeye çalışıyordu. Geri çekildi. Ellerini kavuşturup öylece ellerini seyretti.
—Bir daha asla yürüyemeyeceğim.
Nihat Bey sadece gülümsüyordu.
Ada kendini o kadar çaresiz hissediyordu ki, konuşmaya ihtiyacı olduğunu düşündü.
—O gün her şey güzel olmalıydı. En ufak bir hata olsun istemiyordum. Her şey tamamdı ama bir tek sen eksiktin. Seni beklemek istedim.
—Geleceğimi biliyordun.
—Evet! Ama bir saniyesini bile kaçırmanı istemiyordum.
—Düşünceli kızım benim, dedi Nihat Bey.
Ada başını pencereden tarafa çevirdi. Hava pırıl pırıldı. Ama onun yüzü umutsuzluktan solmuştu. Yine bir iç çekiş…
—Belki de beyaz benim için koca bir boşluğu ifade ediyordur. Tıpkı hayatımın geri kalan kısmı gibi…
—Bak şimdi! dedi babası. Artık konuşma sırası ondaydı...
—Benim hayat dolu prensesim, hayata mı küsüyor yoksa? Bu sana göre bir şey mi Ada’cığım? Sen kendine karamsarlığı yakıştırıyor musun?
İki çift mavi göz birbirine kenetlenmişti. Nihat Bey devam etti.
—Beyaz senin en sevdiğin renk değil miydi? Üstelik sen benim gibi bir adamın kızısın nasıl olurda böyle düşüncelere kendini teslim edersin? Bana tek tek bunların cevabını ver bakalım.
Ada durakladı. Böyle bir şey beklemiyordu.
—Hayata küsmüyorum ama… Bana göre değil tamam da… Karamsarlık… Of… Babacığım!
—Küçücüktün daha. Beyazı çok sevdiğini söylemiştin. Ben de nedenini sormuştum. “Temizliği saflığı anlatıyor bana, babacığım” demiştin… Ben de “Tıpkı senin kalbin gibi” demiştim. Şimdi bir silkin bakalım. Şu kalbini kaplayan kara bulutları kovmamız lazım öncelikle. Hem ne çabuk vazgeçtin beyazın huzurundan? Ne çabuk vazgeçtin temiz yüreğini gördüğüm mavi gözlerinden?
Eğer huzurunu ve mutluluğunu geri istiyorsan uzak dur o karamsarlık denen canavardan . Ne maviler silinsin gözlerinden ne de beyazlar yüreğinden…
Artık sessizlik hâkimdi odaya. Baba kız susmuş, dışarıdaki kuş cıvıltıları dinmişti. Hatta bütün şehir susmuş, onları dinliyordu. Ada düşünmeye başladı. Babası haklıydı. Ne yapacaktı? Düşünmek yaşamaktan ağır geliyordu.
Birden babasının elindeki paket gözüne çarptı:
—O nedir?
Nihat Bey içinden ”Nihayet fark etti” dedi. Gülümseyerek:
—Kızıma ufak bir hediye…
Ada bekleyemeden açtı paketi. Çok merak ediyordu ne olduğunu. Mavi çerçeveli bir ayna .
—Bu..?
—Bak bakalım ne görüyorsun?
—Ne kadar solmuşum, dedi kendi yüzüne bakarken.
Nihat Bey bu kez bastı kahkahayı. Durabildiği bir anda:
—Başka? diye sordu.
Ada düşündü. Kendine bakıyordu; ama başka ne olabilirdi ki? Birden gözlerinin yansıyan görüntüsü dikkatini çekti. Gök mavisi… Ne kadar da güzeldi.
—Huzur, dedi heyecanla. Huzur görüyorum.
—Başka, dedi babası ısrarla.
Daha ne olabilirdi ki? Gözleri maviydi. Huzuru çözmüştü. Ama babası hâlâ tatmin olmamıştı.
Yüzü, beyaz teni gözüne çarptı. Pürüzsüzdü. Kirlenmemişti.
—Beyaz, dedi. Temizlik, saflık.
Zeki olduğunu biliyordu babası. “Aynı ben” diye düşündü. Alnından bir buse aldı.
—Aferin benim güzel kızım. Sen doğru kararı vereceksin inanıp inanmamak konusunda, ben sana güveniyorum. Ama kararın ne olursa olsun, istersen adımlarını beraber atarız, istersen bu odada beraber yatarız .
Ada nihayet ağlıyordu. Gözyaşları yanaklarından süzülürken, babası onu kucağına aldı. Beraber balkona çıktılar. Gökyüzüne baktılar. Babası onu yere indirdi. Tutunmasına yardımcı oldu. Ada ayakta duruyordu. Baba kız gökyüzünü seyre daldılar. Gökyüzü mavi, tutunduğu korkuluklar beyazdı…
YORUMLAR
İnanmak...büyülü bir söz.
Nereden aklımda kaldığını hatırlamıyorum,inanmak üzerine güzel bir cümle:
"Yapabilirler,çünkü yapacaklarına inanıyorlar."
Güzel bir öyküydü.Kurgusu,anlatımı,mesajları...
(Öyküdeki gibi "beyaz" a hakkını verip,beyaz zemin üzerine siyah seçerseniz,
yazınız daha rahat takip edilebilir.Naçizane...)
Selam,saygı.
aDiGe HiLaL
kutluyorum okunası güzelliklerle okudum..naif satırlarınızı..kalemin daim olsun dost..sevgiyle