- 593 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİL BAKALIM BEN KİMİM?
Her zamanki gibi Bostancı çay bahçesinde oturmuş, okuyup yazıyordum. Bir dostum “bostancı ay bahçesi” der buraya…Gece, ağaçların arasından ay ışığı süzülür, eski İstanbul’a götürür beni. Ah, İstanbul, O sevilesi kedi nasıl da hırçın, bakımsız, yoksun…
İstanbul’u usulca bir kenara koyup elimdeki notlara baktım.
Yazdıklarım iyi bir öykü sonu olacak mı acaba? “Kristal, incecik, üfleme bir bardak gibi vişne rengi ısıtan bir sıvıyla (sıvı mı sahi?) doldurulabilecek bir zaman aralığını elleriyle ördüğü yarı saydam bir hücrede yakınmalar, kızgınlıklar üreterek yok etmişti. Gözlerinde hep o intikam komandoları...
Ayakta kalmayı, kendisiyle barışık olmayı uzun uğraşılar sonunda öğrenmiş bir başkası bu hücreye baktı baktı ve hiçbir şey göremedi. Kendini inatla, ısrarla tüketip yok eden birinden artakalan bir buğu seziliyordu yalnızca.”
Off olmamıştı .Gereksiz betimleme. Gereksiz uzun cümle. Yine de güzel imgeler vardı içinde. Yazdıklarımdan pek de hoşnut olmamıştım. Bir çay söyleyip çevreyi gözlemeye başladım.
Onu yanı başımda görünce heyecanla ışıdı gözlerim, gözlerimiz. Gelip yanıma oturdu. Uzun zamandır karşılaşmamıştık. İlk sevinç anı geçince içimi sızlatan bir şey fark ettim. Ne kadar da zayıflamıştı. Yaşama yenik düşmüş gibiydi. O güzel gözlerinde tekmelenmiş köpek yavrusu ifadesi...
Kısa bir suskunluk anında, sözün eylemsiz kala kaldığı o anda gözüm bahçeye giren güzel bir kadınla kızına ilişti. Çok şirindi küçük kız. Kucağındaki minik kedi yavrusuyla bıcır bıcır, mırıl mırıl konuşuyordu. Kadın mağrur bir sarışın. Birden onun ateşle buz arasında gidip gelen sesiyle irkildim. Çaycı çocukla konuşan sesteki o buyurgan edayı nerede duymuştum? Ve neden bu kadar aşinaydı yüzü.
Kadının kimliğini hatırlamaya çalışmakla o kadar meşguldüm ki içinde bulunduğumuz an silinmişti. Kimdi bu kadın. Kimdi bu küçük güzel kız? Masa arkadaşım dalgınlığımı fark edip nereye baktığımı anlamak için bakışlarımı izledi. Gözleri büyüdü bir an. Ve o büyülü saniyede anladım birden. Onlardı tabii. Onun ailesi. Her karşılaşmamızda bana duyduğu sevgiye karşın büyük bir heyecanla koşardı yanlarına...
Küçük kızla annesi aynı anda fark ettiler bizi. Çocuk, kediyi annesine uzatıp fırladı yerinden. Annesi çocuğun kolunu tutup gıcırtılı bir sesle otur! Komutu verdi. Kız gözleriyle,yüzüyle, gözyaşlarıyla direndi önce ama kediyi almadı anne ve küçük kız yenildi.
Gördüklerimden utanarak baktım ona: Heyecan... sevinç... hüzün... yaralanmışlık... hüzün...incinmişlik...hüzün... gelip yerleşti bakışlarına. Başını çevirdi. Yüzüme baktı. Biliyordum artık hazırdı. Gel desem...Kal desem...Anladım canım dedim. Anladım. Merakla baktı yüzüme. Üzülme HARDAL , güzel gözlü güzel köpek . Hadi evimize gidelim.
ASLI DURAK 23.ŞUBAT. 2003
YORUMLAR
Çok güzel.... Duygusal... Ben çok beğendim. Okunası bir öykü. Selam ve saygılarımla...
aslı durak
Çok hoş final.
İlk parağrafa aynan senin gibi bir yorum geliyordu benden de. Ne eksik ne fazla içimi okudunuz. Ve kendinizi eleştirdiniz sağlıklı bir şekilde.
Doğru tesbitlkeriniz yetkin olduğunuzu gösteriyor zaten. Çok beğendim.
Kutlarım.
Selamlar.
aslı durak
yorumunuza teşekküe ederim.