- 983 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
HİÇ ADİL DEĞİL...
Çocukluğun erken döneminde, sahip olunan ve yaşanan olgular herkesle eş değer zannedilir. Herkes aynı yaşar ve öyledir gibi gelir.
Kişiye özel farklılıklar ayrımsanmaz.
Gözün biri görmüyor ya da az görüyorsa; herkesin öyledir.
Kulağın biri duymuyor ya da az duyuyorsa; zaten öyle değil midir?
Zaman içinde ya büyüklerden biri ya da öğretmen, bunların kayıplar olduğunu söyler. O zaman, diğerlerinden farklı olduğunu anlar insan.
Bir evin olması. Anne, baba (her ikisi birden ya da sadece biri), kardeşler (varsa). Ekonomik duruma göre sahip olunanlar ya da olunamayanlar. Otomatik kabullerdir, her biri. Sorgulamasız, sualsiz.
Büyüdükçe, pencereler çoğalıp, manzaralar değiştikçe kişi, kendisi görmeye başlar bazı detay farklılıkları. Kabuller yine de değişmez. Değiştirilemeyecek olguları, kabul etmekten başka şansının olmadığı zamanlardır.
Ekonomik düzeye göre değişkendir, kabuller. Yoksa, yoktur. Varsa, var. Ama burada kantarın topuzu yokluktan yanadır. Daha ağırdır yokluğun getirilerini ve götürülerini kabullenmek. Çaresiz olsa da.
Çocuk ve ergen dünyasının garip bir bencilliği vardır. Hele ki ailenin maddi imkanları yerindeyse bu bencillik, soyutlar kişiyi, çevresinde olup bitenlerden.
Sahip olduklarını, birer ayrıcalık olarak değil de olması gerekenler diye değerlendirir.
İhtiyaç olandan fazla giysi: Elbette olacaktır.
İstenen her şeyi alabilme gücü: Tabi ki alacağımdır.
Özel okul, araba, bütün lüks: Çok normaldir.
Tüm bunlara, yaşanan evlerin, sitelerin yüksek ve aşılmasız duvarlar ardına gizlenmesi, üst seviyede güvenlik donanımının olması eklenince, görmezlik daha bir doruğa ulaşır.
Bizler ve onlar olarak bir ayırım içine girilir. Hatta itilir, kişi.
Üst varlık düzeyinde olanların, işleri hazırdır. Gelecekleri, planlanmıştır. Hiçbir şey için çok fazla çabalamaları gerekmez. Her şey, daha onlar istemeden, önlerine konmaktadır.
Onlar ise; mücadele etmek zorundadırlar. Kazanmak istedikleri her şey için. Olmak istedikleri her şey için. Yarınları için. Okumak, çalışmak ve çabalamak zorundadırlar.
Onlar, dişlerini tırnaklarına takarak bir şey olmaya çalışırken.
Diğerleri, oturdukları yerde çok şey olmuşlardır bile.
Onlar, ağır aksak adımlarla yürümeye çabalarken.
Diğerleri, koşar adımlarla geçip giderler yanlarından.
Geriye dönüp baktıklarında, geldikleri yol; bir arpa boyundan daha uzun değildir.
Ve
Hayatın bu hiç adil olmayan düzeni içinde kayıpları; bir gözden, kulaktan çok daha fazladır.
Eser Aslanlı
izmir.
YORUMLAR
Sevgili Eser, ne yazık ki sizin de dediğiniz gibi, hayat herkese eşit değil. Nasıl ki, yaşlı ve genç varsa, güzel ve çirkin varsa, Fakir ve zengin de var. Asıl acı olan, zenginlerin fakire tepeden bakması. Fakirin zengine nefretle bakmasıdır. Yoksa herkes elindekiyle yetinmesini bilse, hayat güzel olacak. Yazınız ders niteliğindeydi. Tebrikler... sevgiler...
Yorum bildiren tüm dostlara teşekkür ediyorum. Önce tek tek yanıtlamak istedim ama genel bir yanıt yazmanın daha uygun olacağını düşündüm, sonradan. Yorumların hepsinde çok haklı bir tesbit var, sağlık. Çok haklı bir tesbit. Her şeyin başının sağlık olduğunu düşünürsek.
Yazımın temel amacı ailelere yönelikti. Son zamanlarda gittikçe artan entegre yaşamlaraydı. Bir kesim kendisini o denli soyutlayarak yaşıyor ki hayatı. Bundan en çok zarar gören de çocuklar oluyor. Oğlum devlet ilkokulunda okumuştu. Kızım bazı sebeplerden ötürü özel okulda okumak zorunda kaldı. Her ikisinin kurdukları dostluklar arasında, dağlar kadar fark var. Oğlumun dostlukları son derece sağlam, içten. Kızımın ise tamamen şekle dayalı ( ileriki yaşlarda bunu kendisi değiştirmiş olsa da ). Karakter yapıları etken, kabul ediyorum. Ama arkadaş çevrelerinin sosyoekonomik farklılığı çok daha fazla etken, bana göre.
Saygılar, sevgiler.
Yazıyı zevkle okudum ve okuduktan sonra düşünme aşamasına girdiğimdeyse çaresi üzerine kafa yordum.
Gerçekten adil değil... Ama o adil olmayışın kaynaklarına indiğimizde adaletin olmayışı değilde, olmayışındaki nedenler daha ürkütücü.
Zamanında çok iyi ekonomik güçteyken mirasyediler, bir hiçken zirve yapıp ne oldum delisi olup dibe çökenler, tepeden bakarak aşağılayanlar, aşağıdan bakıp imrenerek yukarıya kin duyanlar, mutluluğu sadece parada bulanlar ve daha binlerce tiplemeler...
Gerçekten ürkütücü zincirler...
Sevgiler...
Eser Akpınar
cİLTLERE SIĞMAYACAK BİR KONU.
Güzel ele almışsınız lakin biraz umut kırgınlığı var. Elbette adil görünmüyor. Zeka, güç,güzellik ve şanş eşit dağıtılmamış. Bazıları doğuştan şanslı ve önde.
Lakin dünya adalet dağıtılan (Mahkeme-i Kübra) değil. Bir imtihan salonu. Kimine fakirlik kimine ölüm vurur.
Hiç derdi olmayan insan yoktur. Numunelik ve ibretlik tüm dünyada bir kaç tane belki çıkar. Onumda ayrı hesabı vardır.
Yazı çok güzeldi. Yorumlarda iyiydi. İsmat dostum da güzel döktürmüş. Profösör gibi.
Saygılar. Selamlar.
Daha evvel okuduğum yazılarınız aksine bir hayli karamsar bir yazı okudum.
Siz "hayatın bu hiç adil olmayan düzeni içinde kayıpları; bir gözden, kulaktan çok daha fazladır" derken bende düşündüm bir insan için bir gözden, bir kulaktan, mideden, ciğerden, dalaktan, bir kol, bir bacak, bir diş vs bütün bunlardan daha fazla, daha önemli bir kayıp ne olabilirki kastettiğiniz şeyden. "Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" misali.
Gözümüzdeki bir küçük arpacık, parmağımızdaki bir küçük dolama hayatımızı zehir, zindan etmeye yetmiyormu Allah aşkınıza. Bir ufacık nezle olsak feleğimiz şaşmıyormu?
Bir Vehbi Koç vardı, o kadar servete rağmen aç öldü rahmetli. Evet aç öldü, zira sağlık sorunları nedeniyle yıllardır sıkı perhizde idi, kuru ekmek "layt" tarafından peynir, yoğurt vs. Garibim bir tutam tuza parmak batırıp yalamayı hayal ede ede rahmetli olmuştu. Ya kızı o büyük servetin varislerinden kızı "Suna Kıraç" hanımın şu anki rahatsızlığı "ALS". Tıp literatüründe tanımı kısaca şöyle; "merkezi sinir sisteminde ve beyin sapı adı verilen bölgede motor hücrelerin (nöronlar) kaybı nedeniyle ortaya çıkıyor. Hücre kaybı kaslarda zaaf ve erimeye yol açıyor. Kaslardaki zayıflık ellerde ve bacaklarda ağız yutak bölgesinde ya da dilde başlayabiliyor ve sürekli ilerleyerek yayılıyor. İleri devrelerinde solunum yetersizliğine de yol açabiliyor. Hastanın zihinsel foksiyonları ve belleği hiç bozulmuyor."
Aman Allahım dikkat edin bütün bu rahatsızlıklara karşı zihinsel fonksiyonlar yerli yerinde. Ey büyük Allahım ne büyük mesaj, ne büyük ibret alınası manzara. Allah şifa versin, Allah kimselere vermesin. Amiiiin
Ya Sakıp Sabancı kendisi itiraf etmemişmiydi "keşke bu servetim olmasada, oğlum(engelli) bana bir kere baba diyebilse idi" diye.
Mahalemizden hatırladığım bir kaç arkadaşım var hemen, hemen aynı maddi şartlarda, aynı olanaksızlıklarda büyüdüğümüz. Bakın sayayım şu an ne yapıyorlar; bir tanesi oto tamircisi diğeri Mahmutpaşada esnaf bir diğeritıbbi sekreter, ithalat-ihracatcı, mali müşavir, eczacı, ev kadını ve bir tanede profösör evet yanlış duymadınız profösör.
Aynı şartlarda büyümüştük oysa. Ya hepimiz profösör olsa idik mazallah arabamızı kim tamir edecekti, tüccar olanımızın muhasebesini kim tutacaktı.
Saygılar,selamlar
AŞAĞIDA KİLER VE YUKARIDA KİLER
sanıyorum bu şablon hiç bir tarihte silinmeyecek...
acıda olsa bu adaletsizlik hep var olacak tüm evrende...
büyük balık küçük balığı yiyor doğanın dengesinde bakarmısınız demek ki bu elim kural hiç birmeyecek..
duyarlı yüreğinizi öpüyorum arkadaşım.
Selamun Aleykum evvele bu güzel yazın için teşekür ederim.Birkaç kelime musadenizle bende eklemek istedim ; Adil olmayan dunyanın düzeni degil yürgimizin hislerimizin benciligidir, dmek istedigim bu faktörlerden kaynaklanan bir esintidir sadece bir maddi imkanları vast olan birde üst seviyede olan birini ele alalım onları karşılaştıracak olursak vasat derecede olan kişi ile yüksek maddi imkanlara sahib olan birinin hayyatan aldıgı haz aynı olamaz evet belkide görünüşte denilebilir maddiyatan öte olmyan bu dunyada sahip olamayacagı hiçbirşey yoktur ancak bir ekmege yada bir eve sahip olmak hangisini daha çok sevindirir tabi bu dunyevi olan yönü birde farklı bir göz ile görmek istersek söze bile gerek kalmaz hayatın sınavdan ibaret oldugunu vede hayatın asıl amacının bilindigi bu evrede bizlere verilen imkanlrı düşünelim bir sahip oldugun bir ipin bile hesabının bile yıllarca sürdügünü göz önunde bulunduracak olursak..fazla söze ne hacet
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. (r.a.)
(Marifetnâme)
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Ârif anı seyreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Sen Hakka tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle ve râzı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Geh kalbini boş eyler
Geh hulkunu hoş eyler
Geh askina dûş eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Bu nâs ile yorulma
Nefsinle dahî kalma
Kalbinden ırâg olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler
Erhan Ali Savsak tarafından 1/28/2010 9:21:28 AM zamanında düzenlenmiştir.