- 1241 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Dicle ve Ölüm
Terlikler, terlikler, terlikler ve ayakkabılar…
Renk renk, çeşit çeşit, boy boy, kadın, erkek, çocuk terlikleri, ayakkabıları…
Yüzlerce, binlerce belki, üst üste yığılmış orta yerde duruyorlar.
Başka bir şey yok fotoğrafta!
Bir köprünün üzerinde, sahipsiz öylece duruyorlar. Bir terlik ya da ayakkabı sergisini andırırcasına yahut bir protesto için ortaya bırakılmışçasına öylece duruyorlar köprünün üzerinde.
Sahipleri görünmüyor ortalıkta. Bırakıp gitmişler. Bir kapı önünde, bir ayakkabı mağazasında, bir cami önünde filan da değiller. Dicle gerdanında duran köprülerden birinde duruyor binlerce çift terlik ve ayakkabı.
Sahiplerinin Dicle’nin koynunda uyuduğunu öğreniyoruz sonra.
Kendilerini köprüden aşağıya bırakıvermişler.
Yüzlerce insan terliklerini, ayakkabılarını bırakıp Dicle’ye salmışlar bedenlerini.
Kadın, çoluk çocuk, ihtiyar, genç yüzlerce insan yağmur olup Dicle’ye düşmüşler. Yüzlerce insan bir yaprak gibi süzülmüşler nehrin sularının üzerine.
Ayakkabılarını, terliklerini bırakıp bir halaya yetişmek ister gibi Dicle’nin kollarına bırakmışlar kendilerini.
Ardı ardına, aceleyle, yüzlerinde donuk bir ifadeyle, sözler kursaklarında kalmış bir çabuklukla köprünün kenarından bir bir atlıyorlar.
Kadınlar, çocuklarının ellerinden tutup birlikte düşüyorlar. Burası bir sahil şeridi değil, bir havuz başında değiller, çocuklarının ellerinden tutup bir lunapark eğlencesine de koşmuyorlar.
Bir nehre atlıyor, kadınlar ve çocukları.
İhtiyarları bu kadar aceleyle, bu kadar gayretle koşturup, yorgun bedenlerini bir nehre bırakmalarına sebep olan nedir?
Hangi korku, hangi kutsal, hangi heves, hangi çaresizlik, hangi şaşkınlık, hangi bilinmezlik, hangi değer, hangi öfke, hangi acı, hangi haber, hangi karmaşa bunca insanı kadın, erkek, çocuk, ihtiyarı Dicle’nin bir köprüsünden terliklerini ve ayakkabılarını öylece bırakıp kendilerini sulara atmasına neden olur?
Geride kalan terlikler ve ayakkabılar bir iz, bir ipucu, bir mesaj mıdır?
Bir şeyler mi anlatılmak isteniyor insanlara?
Bir kutsal ritüelin parçası mı bütün olanlar?
Bir adanmışlık öyküsü veya bir mistik öğretinin son gösterisi mi?
İnsanın aklını kurcalayan soru bu; neden?
Neden, yüzlerce nefes Dicle’nin sularında donakaldı?
Neden yüzlerce can, başının Dicle’nin omzuna yaslama ihtiyacı duydu?
Onca insanı Dicle’ye sığınmak zorunda bırakan duygu nedir?
Irak’lı binlerce insan Dicle üzerinde bir köprünün üzerinden geçerken aralarında yayılan “canlı bomba var!” söylentisi yüzünden kendilerini nehre attılar. Yaklaşık 1.000 (Bin) kişi hayatını kaybetti…
Böyle bir haber geçsin ajanslar ve biz merakımızı giderelim.
“Tamam öyleyse, sebebi buymuş” deyip rahatlayalım. Anlayalım meselenin iç yüzünü.
Bin insanın ölümünün gerçek sebebini öğrenip işimize dönelim.
Kendini nehre bırakmış ölülerin hikayelerini bir haber metni soğukluğuna terk edip kendi dünyamıza çekilelim. Kısa bir şaşkınlıktan, kısa bir meraktan sonra, her gün aynı senaryonun bir çeşit versiyonu daha deyip, yarım bıraktığımız işlere dönelim.
Binlerce insanı korkudan köprüden atlamasına neden olan lanet olası bir fısıltı kulaklarımızdan gelip geçsin.
Bir fısıltının, bir söylentinin ardından geride kalan binlerce terliğe, ayakkabıya bakıp anlayalım neler olup bittiğini.
Bu kadar basit işte.
Bir fısıltı, nehre atlayan binlerce insan, bin ölü ve geride kalan terlikler…
tarık tufan ( alıntıdır)
YORUMLAR
değerli yazar ve şair dostum
çok duygulu ve bir o kadar düşündürücü bir yazı ve bir o kadarda sürükleyici
etkilenmemek elde değil dicle değince binlerce insan beni o karanlık yıllara götürdü
sanki o anı yaşıyor gibi yaşıyor gibiydim dicle nehri öylesine cansız bedenlere kucak
açmış ki sayısı hiç belli değil her türlüsüne kucak açmış bıkmadan usanmadan belki töre
belki faili (belli) !! meçhule giden onca insanın sonu hemen hepsi birde diclenin soğuk
sularıyla hayatlarının sonunu yaşadılar
oysa ban çocukluğumu hatırlattı diclede yüzdüğüm yıllara götürdü
yürekten kutlarım
sevgi ve saygılarımla