YİĞİTLİĞİM BİR ADÂVET KAHROLSUN BÖYLE ADALET!
Evvel zaman içinde, kalbur Salomon içinde Roth’u bozuk bir alımlı aşüfte, iki de bir Türkiye’ye, pardon.. Türkiye üstü Diyar-ı Bekir’e gelirdi..
Sebebi Diyar-ı Bekir’in bir enteresan Doğu vilâyeti olmasından falan değildi.. Burası sadece ‘Fransız kaşığıyla İngiliz otu’ karıştırmaya en elverişli bir memleket parçasıydı.
Peki bu Roth’u bozuk aşüfteler niye İstanbul’a falan gelmezlerdi de burasını tercih ederlerdi..?
Şundan; burası fitneliğin en iyi işleneceği, PKK dâvâsı(!)nın en güçlü solunacağı yerlerin başını çeken mahallerden birisiydi.
Onların gerekçeleri ne olursa olsun, o zamanlar bir yiğit çıkıp da; “Ulan aşüfte kızı aşüfteler! Sırplar Bosna’yı, İsrailliler Filistin’i, Amerikalılar Irak’tan yakına Seatle’nin Buffola’larını kırıp geçirirken adalet arayacağınız tek il Diyar-ı Bekir mi kaldı?” diyememişti..
Eh.. başımızdakiler de takıldıkları AB’nin kuyruğu, Büyük İskender kördüğümüne dönmesin zehabından Haçlılar İttifakı’na şirin görünme adına, gelene ağam gidene paşam demeyi adeta vazife edinmişlerdi.
Netice; bırakın Kandil’deki terörist yığınlarını, İmralı’daki küstah Apo dahi, bir kedi ürkekliğiyle geldiği ülkenin acziyetinden TC’ye kafa kaldırır olmuşlar ve kanına girdikleri binlerce şehidimize rağmen AİHM mendeburlarından, adalet ve hukuk dilenmeye başlamışlardı.
Yenikent; burnumuzun dibinde masum ve nezih bir beldeyken, Çoğlu mevkiine bir F Tipi Cezaevi tesis edildi.
Ve bu cezaevi o malûm PKKlı ve insana kıymakta üstlerine yok namlı, Apo Mangurt’u bir takım teröristlere mekân edildi. Derken bir gün, oraya, bizim Doktor Yasin’i PKKlı şifacısı olarak tayin buyurmuşlar..
Ama ne buyurma, adamı göz göre göre kendi mekânında ve kendi idarecileri önünde PKK militanlarına adeta esir eylemişler.
Nasıl mı? PKKlı’lara AİHM hakkı muzdaribliğinden kafayı yiyecek dereceye gelen doktorumuz bize bunu, bu cezaevi içinde yaşadığı biçimde yıllarca önce şöyle nakletmişti: “Bekir abi, biz bu hainlere AB eliyle öylesine ihtimam gösteriyoruz ki, bu memleketin asil ve sevdalı insanlarına lâyık görmediğimiz muameleyi eğer ki onlara göstermezsek, hemen adamlar bizi AİHM’e şikâyet ediyorlar. Bir bakıyorsunuz ki anında da AİHM tepenizde.. Sen bu mahkûmun isteğini nasıl karşılamazsın diyerek tahkir ve tacize uğruyorsun..
Meselâ geçenlerde bir PKKlı benden (.).. ilâcını istedi. Kardeşim bu ilâç bizde yok, sana nasıl temin edeyim dedim.. Bir de baktım ki AB’li müfettişler gelmişler, ensemizdeler.. Bu adamın ilâcını niye vermedin kardeşim’in hesabındalar.. İyi de ben ülkemde olmayan ilâcı önce kendi vefalı insanıma veremezken, o vefalı insanım bundan dolayı beni onlara şikâyet etmezken.. Daha doğrusu bu hâl AB’nin umurunda değilken, nasıl oluyor da bir vatan hainine böyle bir hak doğuyor?
Abi, ben bu durumu kaldıramadım ve psikolojim bozuldu..”
Evet, Roth’u bozuk aşüfteler bu memlekette sinsi destekleriyle sadece PKKlı zümrenin kafasını bozmadılar. Aynı zamanda kendi ülkemizde kendi insanımızın değerlerini ayaklar altına alma cesaretini gösterdiler ve doktorumuzu dahi delirtecek metodları uyguladılar.
..Ve biz de aciz bir tavır içinde; “size ne oluyor, ne işiniz var bu memlekette.. Defolun, adalet hükmünü ve düzgünlüğünü sizden mi öğreneceğiz!” diyerek onları kapı dışına atacağımız yerde, sanki isyancı Ermeni’lere hak verircesine Kaymakam Kemal’leri adaletimizle kahrettik.
Şimdi.. yine aynı sürüden kopmuş aynı mal, bir gurup Roth’u bozuk aşüfte beyler İmralı’ya teşrif buyurmuşlar. Niye? İmralı’daki mahkûma işkence var mı diye..
Yok beyim, bizimkiler asla böyle bir şey yapmazlar, hattâ yapamazlar, ama haydi, farz-ı muhal var diyelim..
Ne yapacaksınız? Asaletli Osmanlı’dan aldığınız adaleti, önce kendinize uygulayamazken O’nun nesline mi uygulayacaksınız?
Ne utanmazlıktır, ne riyakârlıktır ve şerefsizliktir bu?
Yani bu Roth yahnisi ve Antilye’de Türk eti yiyecek kadar aşağılık olan Kral Tafur’un Avrupalı evlâtları APO Efendi’lerine keyf vermedi diye Türkiye’yi ipe mi çekecekler?
Bunlar ki iki yüzlülüğün en utanmazlarıdırlar.. Sokaklarında can çekişen Türk ailelerine terörist muamelesi yapa yapa onları ölüme götürecek kadar zalimleşenlerin şecerelerini bakın ki, bir taraftan zulmetmedik ülke bırakmıyorlar, öbür taraftan da gelip, adaletin en hassas uygulandığı bir ülkede cezaevi tilkiliğine soyunuyorlar..
İnsanın bu durum karşısında Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in idam sehbasında haykırdığı gibi; “Kahrolsun Böyle Adalet!” diyesi geliyor. Kemal Bey’i, isyanlarından dolayı Ermenileri Yozgat Boğazlıyan’dan Suriye sınırına sürdüğü için ipe çektiren acziyet, aynı ruh ve kisveyle yine aynı sahnede, aynı rolün kesicisi..
Yani; insanın kendi ülkesinde parya olması diye buna denir.
İnsanın kendi ülkesinde ne tuhaf bir paryalığı.. Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’den bu yana alıştırıldığı biçimde ne yazık ki sürüp gitmekte.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.