- 800 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
-O KADIN-
-O KADIN-
‘’Son kez kollarımı dolayıp boynuna, tıpkı küçüklüğümdeki gibi sımsıkı sarılmak isterdim sana...Sonra anneme koşup nazlanmak...Elveda sözcüğünü ağzıma yakıştırdığına kızmazdım bile...Bu seni son görüşüm olurdu sonuçta, kızmak bağırmak anlamsızca...
Herşeye rağmen seni çok ama çok seviyorum demek isterdim sana, anneme çeyizim için uğraşmaktan vazgeçmesini söylerdim...
Omuzlarımda ki yükün altında eziliyorum nasılsa, artık ölüm bile bana umarsızca baba...!
ELVEDA...’’
Bu Melike’nin son mektubuydu...Kalemi masanın üzerine bıraktı, gözyaşlarıyla ıslanmış mektuba takıldı bir an gözleri.Aklı durmuştu adeta hiçbirşey düşünemiyordu, kafası boş bir levha gibiydi, ağlaması bile donmuştu sanki...Dünyaya intihar etmek için gönderilmiş bir robot soğukluğuyla ayağa kalktı...Süzgün adımlarla odasının penceresine yaklaştı, perdeyi sıyırdı aynı duygusuzlukla...Burası apartmanın 8. katıydı ve yükseklik 40cm civarındaydı...Bu defa bu ağır yükten kurtulacak, bunu başaracaktı, hiçbirşey umrunda değildi...Tek bacağını pencereden dışarı saldı sonra da diğerini.Artık hayatı tamamen kendi ellerindeydi, ellerini bıraktığı an son bulacaktı ızdırabı...Birden olmaması gereken birşey oldu.O kendisini böylesine konsantre etmişken ölüme telefonu çalmaya başladı...Dikkati dağılmıştı işte...Gecenin bu saatinde Ay ona gülümser ve adeta haydi atla artık derken, kimdi bu zamansızca arayan...
Umursamadı bir süre, duymayacak ve işine bakacaktı, buraya kadar gelmişken bu kadar hazırken geri dönemezdi..Bir kapı açıldı içerden.İşte bu hiç beklemediği birşeydi, annesi onu bu halde görmeye dayanamazdı hemen içeri atladı ve camı kapattı, tam o sırada odanın kapısı açıldı...
--Melike, ne işin var orada kızım? Neden yatağında değilsin?
--Uykum kaçtı, hava almak istedim anne..
--Kötü bir rüya falan mı gördün kızım, yanında uyumamı ister misin?
--Yoo hayır anne, inan problem yok.
--Telefonuna neden bakmadın uzun çaldı..
--Duymadım anne...
--Tamam bitanem hadi yat artık.
--Hemen yatıyorum anne merak etme.
Ayşe hanım kapıyı kapatıp çıktı, bir süre sonra kendi odasınıda kapattı.Tehlike geçti diye düşündü melike...Hemen yatağının kenarına ilişip telefonunu kaptı, düğmesine bastı...Karanlığın derinliklerindeki mavi gözleri dahada büyüdü.Telefonunda cevapsız arama falan yoktu, arama listesi boştu, mesajlar kutusu boştu...Gözlerine inanamıyordu, tekrar baktı, tekrar, tekrar, ama hiçbirşey yoktu.Kendini aptal gibi hissetti bir an.Eğer hisleri onu yanılttıysa ve yanlış duyduysa, anneside telefonunun çaldığından bahsetmişti...Korku bürüdü bir anda dört bir yanını, içi ürperdi, hemen yatağına girip yorganı kafasına kadar çekti, sabaha kadar gözüne uyku girmedi...
Sabaha karşı daldığı uykusundan annesinin sesiyle uyandı.
--Melike, kızım baban çıkıyor...!
Yavaşca yerinden kalktı, hazırlandı, tesadüfen yüzyüze geldiği aynadaki yabancıya takıldı gözleri... Ölgün bir surat, kararmış gözaltları, kırışmaya yüz tutmuş alnında, deniz mavisi gözleri ışıldıyordu inatla...O en çok gözlerini seviyordu, beelkide babasıyla tek ortak noktası olduğu için. Saçlarını dağınıkça toplayıp kendini dışarı attı.Apartmandan çıktığında babasını arabada uzun uzun kornaya basarken buldu.Hızlı adımlarla arabaya yürüdü.Bir an için önce babacığının yanına geçmek istedi sonra vazgeçti, sabah sabah tatsızlk yaşamasalar daha iyiydi, arkaya oturdu.Daha kapıyı kapatmadan arabayı süren babasının kendine kızdığını anladı üzülerek...Tek kelime etmediler arabada.Duygu’ların apartmanının önünde durdular.Babası telefonu çıkartıp sekreterini aradı.
--Geldim Duygucuğum, kapının önündeyim bekliyorum.
On dakika kadar sonra apartmanın kapısı açıldı, işte nefreti geliyordu...Salına salına gelen bu kadındı herşeyin sorumlusu, bu kadındı omzundaki ağır yükün nedeni bu kadındı işte o kadın!
Gözlerinin dolmasına engel olamıyordu...Hemen toparlandı.Duygu ön kapıyı açıp ağır ağır atladı arabaya.
--Beklettim Mehmet bey kusura bakmayın, dedi.
--Olsun canım, canın sağolsun.
Gözlerini Melikeye çeviren kadın yüzüne keskin bir tebessüm sardı.Arabada şirkete kadar ufak tefek tebessümlerden başka haraket olmadı.Şirkete gelince Melike, hızla arabadan indi ve masasına geçti.
Babası ve duygu bir saat sonra geldiler.Babası odasına geçerken Duygu’da yaygın tebessümlerinden birini Melike’ye göndererek masasına oturdu.
Melike için tahammül edilir hali kalmamıştı bu durumun, görmezden gelmek, çıldırmamak elde değildi artık...Birşeyler vardı bu kadında, babasının her konuda ona sahip çıkmasına neden olan birşey...Ama Melike bu sebep herneyse onu öğrenmek, yakıştırmak istemiyordu...Melike’yi çılgına çeviren tek şey, babasının o kadına karşı herzaman kendisini ezmesi, o kadına toz kondurmayışı, o kadın yüzünden daima kendisini üzmesiydi...
Günler böyle sürüp giderken, şirkete geç geldiği bir gün ortalıkta kimseleri göremeyince babasının odasına yöneldi melike.Tam kapıyı açacakken içeriden gelen sesleri duydu.Eli kapının kolunda dondu kaldı bir zaman.İşittiği ses Duyguya aitti...
Aylardır nedenini bilmediği ayrımcılığın faili, hayatını mahveden, babasının hayatında bir türlü biryere koyamadığı, sığdıramadığı o kadının sesiydi duyduğu...
--Daha ne zamana kadar saklayabilirsin? Söylesene! Bana hiç mi acımıyorsun? Artık bende şu hayatta sığınabileceğim bir yuvam olsun istiyorum baba...!Bende senin kızın değil miyim? Bunca yıl sensiz yaşayan benim onlar değil baba...!
Melike duydukları karşısında şok olmuştu.Ne yapacağını ne diyeceğini bilemiyordu, hemen kapıdan uzaklaştı.Ellerinin titremesine mani olmaya çalışıyordu ama yapamıyordu.Masasının üzerindeki çantasını kaptığı gibi kendisini dışarı attı.Nereye gittiğini, gideceğini bilmez halde akşama kadar sokaklarda yürüdü, yürüdü, yürüdü...
...Bir kapı açıldı içerden.İşte bu hiç beklemediği birşeydi, annesi onu bu halde görmeye dayanamazdı...
Bu son şansıydı...
Odasının kapısının açılmasıyla ellerini bırakması bir oldu...
Acı bir çığlık inletti yeri ve güğü...
İşte bir canda böyle heba etmişti kendini...
Ne Ayşe hanım öğrenebildi kendisini uyandıran o aramayı kimin yaptığını nede Melike öğrenebildi nefret ettiği o kadının babasının yıllar önceki birlikteliğinin mahsülü olduğunu, ne Ayşe hanım bildi Duygu’yu, nede Mehmet bey bilebildi kızını intihara sürükleyen sebebin ne olduğunu...İşte bir hayatta böyle mahvoldu...
-Yaşanmış bir olaydan alıntıdır-
Kübra OKUDAN