- 831 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ACI BİR ÖLÜM
1950 yılının 16 Kasım günlü gazeteleri her zaman olduğu gibi iç ve dış haberlerle doluydu.Ve yine o gün ki gazetelerin yoğun haberleri arasında bir ölüm olayı da gazetelerin birinci sayfasında yer alıyordu.Ölen Orhan Veli’ydi.Gazetelerin birinci sayfalarında iri puntolarla yer alan ölüm haberi şu baskılarla veriliyordu:”EDEBİYATIMIZIN KAYBI:ŞAİR ORHAN VELİ VEFAT ETTİ.”
Ölüm 14 Kasım 1950 gecesi olmuştu.O gece Şişli Hasat Sokağındaki 36 numaralı apartman dairesinden çıkan Orhan Veli, Çarşı kapı’da oturan yakın bir arkadaşına yemeğe misafirliğe gitmişti.O gece çeşitli içkilerden çok fazla içki alan Orhan Veli bir can kurtaranla Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırıldı.Koma halinde bulunan şaire yapılan tıbbi yardımlara karşın Orhan Veli kurtarılamamış ve gözlerini dünyaya kapatmıştı.
Orhan Veli içiyordu.Evde içki içmezdi.Babasının önünde içmezdi, ondan giderdi meyhaneye.Herkes gidiyor, ben niye gitmeyeyim diye.Meyhaneler o zaman klüp gibiydi.Evde olanak olmayınca arkadaşlarıyla buluşmak için meyhaneye giderdi.Oktay Rıfat,Melih Cevdet en yakın, ta çocukluktan beri arkadaşlarıydı.Onlar evlenince, yaşam biçimleri değişince daha az bir arada olmaya başladılar.Yalnızdı Orhan Veli.Meyhaneye gidiyordu…Başlangıçta her gençlikte, arkadaşlar arasında olduğu gibi çok içmek bir şeçkinlikti…Sonradan alışkanlığa dönüştü…Ancak daha sonraları Orhan Veli herkes kadar içmeye başladı.Kimseden fazla değil.Ama babası Veli Bey, bu işi çok kötüledi, çok propagandasını yaptı ve Orhan Veli’nin adını çıkardı.
Orhan Veli nerede doğmuştur ?..Çocukluğu nasıl geçmiştir ?..Gençlik özlemleri, yetişmesi, yakın çevresi kimlerden oluşmuştur?..Yaşam anlatılmaz yaşanır.Gelin şimdi tüm bu soruların yanıtlarını yaşayan kişi olarak Orhan Veli’den, O’nun kaleminde izleyelim:
“1914’de doğdum.Bir yaşında kurbağadan korktum.9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak saldım.13 de Oktay Rıfat’ı, 16 da Melih Cevdet’i tanıdım.17 yaşında bara gittim,18 de rakıya başladım.19 dan sonra avarelik devrim başladı.20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim.25 de başımdan bir otomobil kazası geçti.Çok aşık oldum…”
36 yaşında, çok genç yaşında ölen Orhan Veli, hayatının ilk 25 yılını Muvaffak Sami Onat’a gönderdiği mektuplarından birinde böylece özetlemişti.
Ama aynı Orhan Veli öz yaşamını 15.8.1942 de “BEN ORHAN VELİ” başlıklı şiirinde şöyle anlatıyordu:
Ben Orhan Veli
"Yazık oldu Süleyman Efendiye"
Mısra-i meşhurunun mübdii..
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela adamım, yani
Sirk hayvanı falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Bir evde otururum,
Bir işte çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevaziyim,
Ne de Celâl Bayar’ın
Sabık ahır usağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Oktay Rıfat’la Melih Cevdet’tir
En yakın arkadaşlarım.
Bir de sevgilim vardır pek muteber;
İsmini söyleyemem
Edebiyat tarihçisi bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz
Sadece üdeba arasındadır.
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?
Onlar da bunlara benzer.
14 Kasım 1950 akşamı ölen Orhan Veli’nin cenazesi tüm sanat severlerin kaldığı, içten, görkemli duygulu bir cenaze töreniyle 17 Kasım 1950 günü toprağa verildi.Cenaze törenini o günkü basın şöyle yansıtıyordu:
“Cenazenin kaldırıldığı Beyazıt Cami’inin önündeki kahveler saat 11:00 den başlamak üzere yavaş yavaş dolmaya başlamış saat 12:00 de çok yoğun bir kalabalık öbek öbek gruplar halinde caminin önünde toplanmıştı.Başta şairin babası Veli Kanık, kız kardeşi, yakın aile çevresi bulunuyordu.Onların ardından Basın Yayın ve Turizm Genel Müdürü Halim Alyurt olmak üzere Türkiye’nin çok seçkin sanat, fikir ve bilim adamları törende hazır bulunmak üzere gelmişlerdi.
Bu arada İstanbul Belediyesi Şehir Meclisi Üyeleri, Şehir Tiyatrosu ve Ses Tiyatrosu sanatçıları,Üniversite ve akademi üyeleri, basın mensupları: genç , yaşlı pek çok şair, ressam, heykeltıraş, müzisyen ve yazarlar, üniversite öğrencileri törendeki yerlerini almışlardı.
Cenaze, saat 13:00 e doğru yavaş yavaş önce elle üstüne, sonra omuzlar üstüne, sonra başlar üstüne yükseldi.Hiç bir programa bağlı olmaksızın, hiçbir resmi törene uyulmaksızın kendi kendine oluşu veren tören Orhan Veli’nin kişiliğine yakışır bir onur içinde başlamıştı.Tabut büyük bir kalabalığı peşinden sürükledi.Önde Çelenkler vardı.En başta büyük şairin büyük bir emek ve sabırla uzun zaman yayınladığı “YAPRAK” dergisinin çelengi arkada sanat dostları derneğinin.Telif Haklarını Koruma Derneğinin, Türk Editörleri Derneğinin, Demokrat Partinin, Yeni İstanbul, Yeditepe ve Varlık’ın çelenkleri … Ve arkasında Türk şiirinden yeni sesler ve olanaklar getirmiş olan şairin, Orhan Veli Kanık’ın başlar üstünde dalga dalga yürüyen tabutu.”
Şimdi yamaçta bir tümsek altında yatan şair, bir eski anıda gene bu Sırtlarda idi ve şöyle söylemişti:
“Urmelihisarında oturmuşum
Oturmuşta bir türkü tutturmuşum:
İstanbul’un mermer taşları
Başımada konuyor aman martı kuşları:
Gözlerimden başanır hicran yaşları.”
YORUMLAR
En sevdiğim şairin ölümünü hatırlamak üzücü olsada,anlatımınız güzel ve ustamız Orhan Veli'yi hürmetle anıyor,Rabbimden rahmet diliyorum ayrıca daha önce söylediğim gibi en sevdiğim şairimizi acıda olsa birkez daha sayenizde anmış ve o güzel dizelerini hatırlatmış oldunuz...Sizede Saygılar....Teşekkürler....Tebrikler...
En sevdiğim şairin ölümünü hatırlamak üzücü olsada,anlatımınız güzel ve ustamız Orhan Veli'yi hürmetle anıyor,Rabbimden rahmet diliyorum ayrıca daha önce söylediğim gibi en sevdiğim şairimizi acıda olsa birkez daha sayenizde anmış ve o güzel dizelerini hatırlatmış oldunuz...Sizede Saygılar....Teşekkürler....Tebrikler...
Orhan Veli Hayranı
Asudezeynep