Demokrasi Kuvvetleri Komutanlığı
Tarih: 27 Mayıs/12 Mart/12 Eylül/28 Şubat/27 Nisan/1 Mayıs/ 14 Mart/ 367 - 201?
Yer: Patagonya Muz Cumhuriyeti, Başkent Tamkara
Flaş flaş flaş…!
Patagonya Muz Cumhuriyeti bugün itibariyle yeni bir döneme giriyor. Artık kimse Patagonya Muz Cumhuriyeti’nde demokrasinin önündeki en büyük engel asker ve asker vesayeti diyemeyecek! “Bu ülkeye demokrasi gelecekse onu da biz getiririz!” diyerek asker olaya el attı ve yeni bir komutanlık kurdurdu: Demokrasi Kuvvetleri Komutanlığı.
Patagonya Anayasasına değiştirilemez ilk üç maddeden sonra dördüncü bir korunmuş maddenin eklenmesine yol açan süreç şöyle gerçekleşti: Devlet Partisi milletvekilleri Parlamentoya askeriye bünyesinde bir Demokrasi Komutanlığı kurma ve tüm demokrasi tartışmalarına son verme teklifiyle geldi. Bendeniz Bakkal’a göre bu komutanlık tamamen demokratik olacaktı, çünkü bu yeni kuvvet Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olacak ve halkın seçtiği milletvekillerince onaylanan Milli Savunma bakanının sözünden çıkamayacaktı.
Bu yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 411 ret oyuyla kabul edilmedi. Bunun üzerine kabul edilmeyen yasa tasarısı Cumhuriyet tarihinde ilk kez Anayasa Mahkemesine götürüldü. Anayasa Mahkemesi kabul edilmeyen yasanın 12 Eylül Amayasasının RUHUNA ve laiklik ilkesine son derece uygun olduğunu, böyle bir yasa tasarısını reddetmenin anayasaya aykırı olacağını açıkladı ve bu tasarının yasalaşmasına karar verdi. 10 evet oyuna karşılık 1 ret oyuyla Anayasa Mahkemesince kabul edilen ve yürürlüğe koyulan yasanın gerekçesi ise yasanın kabul edilmemesinin iptalinden iki hafta sonra açıklandı: “Ne yani! Siz Anayasa’yı bizden daha mı iyi bileceksiniz LAN!!!” oldu.
KakParti’nin “Biz bu oyuna gelmeyiz, bize siz bu komutanlığının başkanını da seçtirmezsiniz zaten!” açıklamalarının ardından Genel Kurmay Başkanlığı internet sitesinden oldukça sert bir bildiri yayınladı. Bildiride artık demokrasinin resmi ve hukuki savunucusunun asker olduğu açıklanırken ulusal yayın yapan kadrolu akrediteli üç-beş gazetenin dışında bu bildiri tam metin olarak bütün gazetelerin ilk sayfalarının tümünde yayınlandı. Bu gazetelerin ilerici, laik, çağdaş, ak, pak, müthiş ap aydınları tarafından ortaklaşa bir şekilde 12 Eylül’ün bir Demokrasi Bayramı olarak ilan edilmesi istendi.
Anayasa Mahkemesi ve Devlet Partisi’nin bu yeni yasasına ek olarak ayrıca Kadim ve pekmuhterem Anayasamıza “Milli Şef” ve “Milli Hukukçu” ünvanları eklendi. Sayın Bendeniz Bakkal Milli Şef olarak ilan edilirken Hazreti Sabit Kapakoğlu da “Milli Hukukçu” oldu. Bu ünvanların bu kişiler hayatlarını kaybedene kadar bu kişilerde kalacağı belirtildi. İktidar Partisinin “Bu uygulama Cumhuriyet rejimine ters.” itirazlarına karşılık, Devlet Partisi “Sen Cumhuriyeti bizden daha mı iyi bilecen LAN!!!” diye cevap verdi.
Genel Kurmay Başkanı’nın tüm kuvvet komutanlarını da arkasına alarak yaptığı ve belirli gazetececilerin kabul edildiği basın toplantısında, Genel Kurmay Başkanı
“Neymiş efendim, asker işine bakmalıymış! Neymiş efendim, madem çok biliyormuşuz, biz önce sınırları koruyup PKK’yı bitirmeliymişiz! Neymiş efendim, yoksa PKK’nın bunca senedir hayatını sürdürmesinde acaba bizim de mi bir parmağımız varmış! Neymiş efendim, Cumhuriyet kazanımlarını korumak bize mi kalmışmış! Sevgili milletim, müjdeler olsun! Biz, bir hukuk devletinde yaşadığımızın ve çağımızın gereklerinin farkında olan büyük ve güçlü bir kuvvet olarak, bütün tartışmalara son verdik ve yasaların bize verdiği haklar çerçevesinde, büyük Milli Hukukçumuz Sabit Kapakoğlu hocamıza da danışarak, dünyanın en demokratik kurumunu kurduk. Adı üstünde yahu, bakın: Demokrasi Kuvvetleri Komutanlığı. Bundan böyle
• demokrasinin kavramının tanımını, kapsamını ve uygulama yöntemlerini belirlemek başta olmak üzere,
• siyasi partilerin üyeleri, amaçları, örgütlenme yer ve şekilleri,
• laiklik kavramının tanımını ve uygulanma biçimini,
• seçimlerin aralığını ve seçimde kullanılacak zarfların şeffaflık derecesini,
• gerekli görülecek her türlü vs.yi,
komutanlığımız belirleyeceltir. Bu son derece demokratiktir, zaten adı üstünde bunları hukuk devletimizin yetki verdiği Demokrasi Kuvvetleri Komutanlığımız yerine getirecektir. Artık darbe de yapmayacağız, bakın bu kıyağımızı da unutmayın ha! Bundan böyle kim bu kurallara uymazsa başı vurula, derhal partisi kapatıla!” dedi.
Kimi marjinal, gerici, bölücü, kaynağı dışarıda olan ideolojileri benimsemiş, devlet düşmanı, sivil dikdatörlük yanlısı, vs. yazarlar bunun “su katılmamış bir darbe” olduğunu belirtirken, gazetemizin pek muhterem başyazarı “Olur da iktidara gericiler ya da marjinal libertanlar gelirse diye tasarlanmış, bir dış ülkenin silahlı saldırısına uğraması haline çok yerinde bir Demokrasi Tatbikat Oyunu’dur. Hem, biz zaten savaşçı bir millet değil miyiz canım!” dedi.
Pürriyet, Patagonya Patagonlarındır.
T.A
2009-ağustos, 2010-ocak
YORUMLAR
Bir devleti ayakta tutmanın , ileriye götürmenin ,Atatürk'ün dilden dile dolaşan ilkokulda bize ezberlettikleri ve ne yazıkki hala anlamını kavrayamayan insanlarımızın olduğu meşhur sözde olduğu gibi, çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmanın tek yolu hükümet ve ordunun birlikte çalışmasıdır diye düşünüyorum.Ama ne yazıkki aynı amaç için ülkeye hizmet etmeyen iki kurum nasıl olur da aynı ülkeyi çağdaş uygarlık seviyesine çıkarmak için mücadele verir???
Bunun içindir ki , bir zamanlar Sivas Kongresinde olduğu gibi ne zaman kurumlar tek çatı altında toplanarak yani aynı özgür düşünceleriyle , aynı amaç için birlikte hareket ederek mücadele verirler , işte o zaman biz millet olarak laik oluruz.Orduyla hükümet arasındaki diyaloğu kavrayabiliriz.O zaman da hiç kimse darbeden bahsetmek durumunda kalmaz değil mi?
Tebrik ederim gündemle mizahı aynı anda çok güzel vermişsiniz...
yine dolu dolu felsefik ironik sorgulayan sorgulatan düşünceler sel düşsel TunçAYca bir öykü düş/realist...:)
bizim adımıza düşündükçe hep başkaları arapsaçına döndük...güya asil bizdik onlarsa vekil...vekillerimiz bozdukça asaletimizi kendimizden utanır olduk...utanır olduk gençliğimizden geleceğimizden......bozuldukça kafamız...
"vatan elden gidiyor ! dediler
ayağa kalktık bir de baktık ki yerimize oturmuşlar "
ki çözümsüz de değiliz...kördüğümü ata öğüdüyle yine bizler çözeriz...
/muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda../
değerli yazar sevgili TunçAY düşündüren harika paylaşımdı..kutlarım yürekten ..
sevgim saygımla her daim..
:))
Cumhuriyetin "Laik" yapısını iç hizmet kanunundan aldığı yetkiyle koruyan bir ordumuz çok şükür ki var.
Ancak, zaman zaman Cumhuriyetimizin "Laik" ilkesini ve cumhuriyetin bizatihi kendisini koruyan ordumuz,yine Cumhuriyetimizin "Demokratik" ilkesini korumak için iç hizmet kanunundan aldığı yetkiyi kullanmıyor.Yani demokrasiye ara veren, askıya alan darbelere, cuntalara karşı görevini yeteri kadar iyi yapamıyor ki bu kadar darbe cunta muhtıra vs. olabiliyor.Cumhuriyetimizin "Demokratik" yapısını kim koruyacak peki? Bunun için ordumuzdan başka kime güvenebiliriz ki?
Anayasa
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, " demokratik" , laik ve sosyal bir hukuk devletidir.