- 1393 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
Anne Yüreği (52)
Ayşe, yeniden odaya gidip, elinde açılmamış bir poşetle geri gelmişti.
“Ablam, benim eşofmanlarım ile idare edebiliyor. Bunlar da senin.”
“Daha var mı bunlardan?”
“Üç takım almıştım. Bir takım daha var. Diğeri gri. Sen siyah ve maviyi seviyorsun. Onun için bunu verdim”
Can, eşofmanlarını giyip gelmiş,
“Ben markete kadar gidip geliyorum. Bir şey ister misiniz çocuklar?”
Diyerek çıktı gitti. Geri geldiğinde eli kolu dolu idi. Çocuklara deriden eldivenler, başlarına kapşol, yiyecek bir şeyler ve bir de tavla almıştı. Ablası tavlayı biliyordu. Ayşe bilmiyorsa ona da öğretebilirdi.
“Teşekkür ederiz Can abi. Bu eldivenlerden kar suyu geçmez daha iyi kartopu oynarız, ellerimiz de üşümez”
“Yenilmeye doymuyorsun değil mi can, tavlada.”
“Bu defa yeneceğim seni abla. Ayşe, sen biliyor musun tavla oynamayı?”
“Bilmiyorum. Bir kaç defa Yasemin ile muhtar abi oynarken izlemiştim ama hiç oynamadım.”
“Öğrenebilirsin tavlayı. Çok zevklidir. Bu akşam da buradayız. Sana öğreteceğim. Aslında ablam çok güzel oynuyor. O da öğretebilir”
“Öğretiriz tabi ki. Çok zor değil Ayşe, bırak işleri gel bakalım buraya.”
“Yemeğimizi yiyelim. Çocuklar acıktılar abla. Ondan sonra oynarız. Olur mu?”
“Bana da bak. Özür dilerim canım. Evet, yemeklerimizi yiyelim. Ondan sonra oynarız. Gece çay içmeye Hayriye hanımları çağırabilir miyiz?”
“Çok endişe ediyorum onlar için. Can biliyor olayları. Yasemin’i yalnız bırakmamaları gerek. Yasemin gelirse onlarda gelirler. Muhtar abi, çocuklar ile olduğunda çok mutlu oluyor. Bir iki gündür görmüyorlar. Onlar için de iyi olur aslında.”
Onlar sohbet ederken, Sıla mutfakta siniyi hazırlamış, Can beyin getirdiği poşetleri boşaltmış, sofra bezini sermek için odaya geçmişti. Ayşe yerinden kalkıp, kızına yardım etmek için mutfağa giderken, Can da onlara yardımcı olabilmek için ekmekleri kesiyor, tencereleri odaya taşıyordu. Hep birlikte beş dakikada sofrayı hazırlamışlardı. Yemeklerini yiyip, siniyi kaldırmışlar, bulaşıkları toparlamışlardı. Saat, akşamın yedisi olmuştu. Ayşe, muhtar beyleri davet etmek için, Hayriye hanımlara gitmiş, doktor bey ile ablasının kendisinde olduğunu söylemiş, onları eve davet etmişti.
“Yasemin gelirse biz de geliriz Ayşe, Onunla konuşalım. Tamam mı canım?”
“Tamam abla, ben gidiyorum” diyerek tekrar evine gelmişti. Saat sekiz olmuştu ki kapı vurulduğunda, muhtar, Hayriye hanım ve Yasemin gelmişlerdi. Muhtar bey ile Can tavlaya tutuşmuşlar, Can muhtara da yenilmişti. Gecenin ilerleyen saatlerinde, tekrar evlerine dönmüşlerdi.
Onlar gittikten sonra, Can, Ayşe’ye tavla öğretmeye başlamıştı. Biraz uğraştıktan sonra, Ayşe tavlayı çözmüş, kimseden yardım almadan Can ile oynamaya başlamışlardı.
Ayşe, Can ile aralarındaki münasebeti, Hayriye hanımlara söylememişti. Yasemin yine sessizliğinin içine gömülmüş, kimse ile sohbete girmemiş, arada bir çocuklar konuşturmayı başarmışlardı.
Muhtarlar gittikten sonra, Ayşe’ler de Yasemin hakkında çok konuşmamışlar, işi oluruma bırakmayı yeğlemişlerdi. Can, Yasemin’in durumunun sanıldığından daha vahim olduğunu söylemişti. Bu da Hayriye hanımı korkutmuştu.
O akşam da çok güzel bir gece olmuştu hepsi için. Ertesi gün kimse erken kalkmayacağıı için geç saatlere kadar oturmuşlar, sohbet sohbeti açmış, hepsi yorgun bir şekilde yataklarına girmişlerdi.
Can, yine Serkan ile yatmış, Ayşe de, Hacer hanım ile çekyata uzanmıştı.
“Kardeşim kader’i çok özeldim Hacer abla. Gül hanımında işi yoğun olmalı, yoksa Kader’i getirirdi buraya. Hava güzel olsa da, onu görmeye gidebilsem.”
“Belki gelirler diyeceğim ama baksana, havalar bizi bile mahkûm etti eve”
“Burada olmanız beni mutlu ediyor abla. Uzun zamandır konuğum olmadı evimde. İlk konuklarım sizlersiniz. Öyle özlemişim ki misafir ağırlamayı. Dolu dolu bir hafta geçirttiniz bana. Teşekkür ederim”
“Biz teşekkür ederiz. Benim ve Can için de iyi bir hafta sonu oldu”
Can, yattığı odadan, yine ablasına ve Ayşe’ye laf yetiştiriyor, onları uyumaları için durmadan uyarıyordu. Bir zaman sonra sesi kesilince uyuduğunu anlamışlardı. Onlar da sohbet ederek uykuya dalmışlardı.
O sabah, saat sekize doğru kalkmıştı Ayşe. Can’ın almış olduğu kahvaltılıkları hazırlamış, çayını demlemiş, işlerini toparlamıştı. “Çocuklar uyanana kadar bir bardak çay içip kendime geleyim” diye düşünüp, fincanı eline aldığında,
“Günaydın, annelerin en güzeli. Yine sabahın köründe kalkıp, neler hazırlıyormuş bakalım”
“Günaydın Can. Teşekkür ederim düşüncelerin için. Çay almaya gidiyordum, ister misin?”
“Evet isterim, seninle sohbet ederek çay içmek çok güzel çünkü”
Ayşe, fincanlara çayı doldurmuş, mutfağa getirmişti. Can’ın giymesi için hırka almıştı yanına.
“Bunu üstüne al, üşüteceksin, Mutfak soğuk”
“Düşünceli Ayşem benim. Ben senin yanında hiç üşümüyorum”
Ayşe, Can’ın sözleri karşısında kızarıyor, kelimeler boğazına düğümleniyor, söylemek istediklerini söyleyemiyordu.
“Yıllar sonra seni buldum. Bir daha bırakır mıyım?”
“Can, konuşmamız gerek”
“Lütfen hiçbir şey söyleme. Ne diyeceğini çok iyi biliyorum. “Sen doktorsun, ben ilkokul mezunu ve gündelikçiyim. Ben üç çocuklu dul bir kadınım, sen ise bekâr ve hiç evlenmemiş birisisin. Beni unut” diyeceksin. Ben, senin gözlerinden, aklını ve yüreğini okuyorum. Hiçbir şey söyleme, yalnızca sus ve bunları bana bırak. Ben, senden hiç bir şey istemiyorum. Yalnızca sevgini kendime, sevgimi de sana vermek istiyorum. Buna da sakın hayır deme. Zaman bizim için ne getirir, ne götürür bekleyip göreceğiz. Yalnız şunu bil. Seni her halinle seviyorum ve bu sevgi asla yüreğimde yok olmayacak. Sevmeye ve sevilmeye ikimizin de hakkı var. Tamam mı canım?”
“Tamam can, hiçbir şey söylemiyorum. Sen söyleyeceklerimi söyledin. Her şeyi zaman bırakacağız.”
YORUMLAR
“Lütfen hiçbir şey söyleme. Ne diyeceğini çok iyi biliyorum. “Sen doktorsun, ben ilkokul mezunu ve gündelikçiyim. Ben üç çocuklu dul bir kadınım, sen ise bekâr ve hiç evlenmemiş birisisin. Beni unut”
bAZI ŞEYLERİ ZAMANA BIRAKMAK LAZIM...dOKTOR,AYŞE İLE DUYGUSAL İLİŞKİYE GİRDİĞİNDE İLERDE PİŞMANLIK DUYAR MI ACABA DİYE DÜŞÜNMEKTEYİM...BENCE AYŞE MANTIKLI DÜŞÜNÜYOR...DOKTOR CAN AŞKININ SESİYLE HAREKET EDİYOR...
YİNE AKICI BİR BÖLÜM OKUDUM...YÜREĞİNE SAĞLIK TÜRKAN HANIM...SELAMLAR...
Evden uzak ulunca, hikayenin devamını yayınlamak güç oluyor değil mi canım. Ayşe mantığını değil, duygularını konuştursun artık. Bıraksın eğitim farkını. O zaten en güzel eğitimi yaşayarak öğreniyor.
Aşk mantığa yenik düşmemeli. Birliyorum bir çok bölümü yazmışsın ama biz okumak için beklemek zorundayız değil mi?
Öptüm canım. sevgilerimlesin
Bu bölümde de mantık mı duygular mı? diye sorduruyor bizlere. Mantık aşkın önüne geçmeli mi? Bence duygular galip gelmeli canım. Çünküü aşkı insnalar çok ender yakalayabilir.
Ayşe'nin konuşmasına bile fırsat vermiyor Can. O zaman bıraksın Ayşe, ne olacağını beklesin.
Diğer bölümü de okudum . Bilyorsun iki gündür yoktum burada. Öptün canım. Sevgiler
Ayşe Hanım, çok akıllı ve mantıklı bir kadın. Fakat, yüreğinin sesini dinlemeli bence. Sevgi, o kadar nadir bir duygu ki, yani gerçek dsevgiden bahsediyorum. Onu da buldu bence. Hiç yüreğinden çıkmayan bir sevgi. Bence kaybetmemeli. Yine güzel bir bölümdü. Zevkle okudum. Sevgiler efendim. Yüreğinin sesini dinlesin.