- 2767 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DOSTLUK BUDUR
Birgün hiç hayal etmedikleri yaşamların baş rol oyuncusu olmuş,yılların getirdikleri ikisine de bambaşka hayatların içinde,umutlar,hayal kırıklıkları,mutluluklar ve acılar yaşatmış iki eski dost deniz kenarında eskiden yaptıkları gibi buluşup hataları ve doğrularıyla,umutları ve hayal kırıklıkları ile kısacası birbirlerini görmedikleri onbeş yılın acısını cıkartmak için kendileriyle yüzleşmek birbirlerinin hayatlarının her durumunu paylaşmak için denizin umutlandıran,mutluluk veren terapi yapan yanının eşliğinde eskiyi ve eskiden beri olanları paylaşmak için hayatlarını biribirlerine yad edeceklerdi...Ve buluştular.
İki dost Zühre ve Zeynep.
Sahile ilk gelen Zeynep, çocuklukları boyunca yaşadıkları dostluğun uzun zaman sonra bile bozulmadığına seviniyordu ve hayatta hiç de Zühre’den başka dostu olmadığını farketti ama mutluydu çünkü Zühre ve onun dostluğu Zeynep için çok anlam yüklüydü ona Zühre’nin varlığı yetiyordu onbeş senedir yüzyüze görüşmedikleri halde mektuplarda anlatmışlardı tüm yaşadıklarını, birbir her acıyı ve mutluluğu birbirlerinin satırlarını hiç usanmadan okumuşlar ve cevaplamışlardı.
Zeynep bunları düşünürken Zühre karşıdan göründü,tıpkı çocukluğundaki yavaş ve öne eğilmiş yürüyüşünden ve gönderdiği fotoğraflardan tanıdı hemen Zühre’yi...Zühre’de onu gülen içten gözlerinden ve hızlı yürüyüşünden birde hiç birbirlerine göndermeyi ihmal etmedikleri fotoğraflardan tanıdı,
Bibirlerine yaklaştıklarında birbirine gönderdikleri fotoğrafların,mektupların ve birkaç kez görüştükleri telefonların gideremediği hasreti sımsıkı kucaklaşarak ve bir iki dakkika öylece kalarak gidermeye çalıştılar ilkin ve sohbetleri denize karşı bir bankta hararetiyle başladı.
Birbirlerine daha önce de mektuplarda anlattıkları herşeyi konuştular, dertleştiler,saygı ve sevgi karışık birbirlerini eleştirdiler ki hayatı birde dost gözüyle göstermek için,ağlaştılar aldanışlarına,umut verdiler birbirlerine,yapabileceklerini gösterdiler tüm acılara karşı, birbirlerini birde karşıdaki insan gibi görmeye çalışıp hatalarıyla ve doğrularıyla hayattaki tek dostunu yaşama bağlamaya çalıştı her ikiside.....Mutluydular çünkü hayat onları zamana ve uzaklığa rağmen koparmamıştı,ağlaştılar,gülüştüler ve ikiside kendini rahatlamış,hayatın tüm kötü yanlarına yanında bir kocaman güçle,sevgi dolu bir dostla,kendisini çok iyi bilen ve anlayan kendinden başka birinden güç bulmanın anlatılamaz hazzıyla karşılık verebilecek güçte hissediyorlardı.
Ve Zühre çocukken oynadıkları oyunu oynamayı teklif etti,bu oyunda iki kelime seçerler,sonra el ele tutup,gözlerini kapatırlar ve sessizce içlerinden bu iki kelimeyi karşılaştırır sonra da ortak ne bulduklarına bakarlardı....Oyun başladı.Kelimeler dostluk ve aşktı...
Ve oyunun sonunda da anladıkları gibi her karşılaştırmaları aynıydı,sanki tek yürektiler,tek akıldılar, iki insan bir bedendiler artık onlar dostluk denen sonsuz sevgi yumağında...
Aşk biten,dostluk sonsuz olandı.
Aşık olunan istendiğinde unutulabilen,dost kendini unutturmayandı.
Sevgili aldatabilen,dost sadık olandı.
Sevgili hisleri ve davranışları sınayan,dost her halimizde yanımızda olandı.
Aşk mantığımızı alan,dost mantığımızı çalıştırandı.
Aşık daha güzele bakabilen,dost her güzelde bizi görendi.
Aşığın gönlü kayarken,dostun gönlü sımsıkı bağlıydı...
Evet Zühre ve Zeynep iki sıkı dost,Zühre’yi Zeynep’te,Zeyneb’i Zühre’de bulabilirsiniz,eğer ki sizinde söyleyeceğiniz cümleyi doğru tamamlayabilen,olaylarda sizin yerinizi sizden önce tahmin edebilen dahası sizin hislerde ve düşüncelerde siyam ikiziniz olmuş dostunuz ve dostluk diyebileceğiniz anılarınız varsa...
O gün Zühre ve Zeynep oturdukları banktan kalkıp oynadıkları oyunun sonucunun eskisi gibi yine aynı şeyleri düşünmüş olmaları onlara ilginç gelmemişti,onlar çok iyi biliyorlardı.İkiside birbirini çok iyi bilen ,anlayan,seven,saygı duyan ve uzun zaman ayrılığa rağmen ve birlikte geçirdikleri çocukluk ve gençliğe verdikleri değerle onlar iki DOSTTU.....
Beraber deniz kenarından ayrılıp eskisi gibi sinemaya gitmeye karar verdiler.Kavşaktan karşıya geçmek için beraber beklediler ve sıra yayalara geldiğinde ikiside aynı adımlarla ilerlerken yolunu şaşırmış uykusuz ,acemi bir sürücü sonradan da anlaşıldığına göre freni bozuk olduğunu bildiği halde arabayı kullanıyordu ve aynı anda ikisine çarptı.İkiside bilemezdi sonlarının aynı anda geleceğini ve bilemezlerdi orada buluşmaya karar verdiklerinde herşeyi,geride kalan hayatlarındaki herkesi bırakıp hayatlarının tek dostuyla, tek sırdaşıyla hayata göz yumacaklarını.
İkisinin cenazeleri çocukluklarının geçtiği,birbirlerini tanıdıkları sokaklardan cenaze arabalarıyla son kez geçip hayatlarının onbeş yılının geçtiği Bursa ve İzmir’e yol almıştı ve yerlerine vardıklarında iki ayrı şehirde, iki dostun iki ayrı cenazesinde ikisininde aileleri,akrabaları ve arkadaşları üzgündü, cenaze, mevlüt ve herşeyleri usule göre yapıldı.İkisinin de sevenleri ağlıyor,üzülüyordu.Fakat bilmeleri gereken birşey vardı onlar hayatta rastlanması zor ,herkesin gerçek anlamda yaşamak istediği herşeyiyle tam ve gerçek dostluğu yaşamışlardı otuz yıllık yaşamlarında.
Ve umutla böylesi gerçek dostluğu yaşayan herkesin ölümü mutlulukla tatmasını ve tabi ki herkesin yaşamında gerçek anlamda dostluğu yaşamasını diliyorum
AsudeZeynep
(Çiğdem)
YORUMLAR
Sevgili kardeşim; öncelikle söylemek gereken şey " cümlelerin çok uzun ve virgüllü cümleler yine virgülle birbirine bağlanıyor."
Ne gereği var? Parağraf uzunlığunda cümlleler kurmanın. Luzumsuz uzatmalar yapma. Yazı anı deneme arası bir şey olmuş.
Aslında öz olarak güzel. Şeklen biraz özen göster.
Kendine güven ve fazlaca ele mihnet etme. Her şeyi yazıp hevesini kırarlar.
Buradan yazı okumaya çabala. Eleştiriler bile faydalı.
Yazmayı sakın bırakma. Şekil hatası her yazar yapar. Onları toplarsın sonra. İyisin gerçekten. Güzel ve bilgili olduğun konuda yazmayı tercih et.
Benim yazılarımı oku. Süslü yazmam, kolay anlaşılır yazarım o açıdan....:)
İDT'yi oku bakalım ne anlatıyor?
Sevgi ve selamlar.