- 679 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ŞİİR VE ŞAİR
Şiir denince; duyguların zaman, mekân ve konu etkisiyle beyinde oluşan birikim akla gelmelidir. İlham olarak kabul gören bu birikimin, aynı anda veya daha sonra şair tarafından ince bir hesapla kâğıda aktarılmış halidir. Bu aktarma esnasında önce hatırlanan duygular veya o anki olaylar şairin beyninde matematik hesaplarla toplanır. Bilgi ve yetenekle süslenerek hamuru karılır. Karılan hamurun içine, halk edebiyatının kuralları olan beş ana maddeyi (Hece ölçüsü, Durak, Uyak, Redif, Ayak)serptikten sonra özü olan kompozisyon hazırlanır. Macun kıvamına gelene kadar çapraz kafiye birimi diye tabir edilen (a-b-a-b) tadındaki ana giriş dörtlüğüne veya benzeri olan(a,b,x,b) ya da manilerde kullanılan(a,a,b,a)şeklindeki değişken biçimlere dikkat edilir. Dörtlük bütünlüğüne, konu bütünlüğüne, tümcelerin ve zaman ölçütlerinin doğru kullanılmasına özen gösterilir. Tümceleri kurarken; Devrik olmamasına, anlamlarının yitik olmamasına, ler ve lar eklerinin redif sayılmayacağına, den ve dan eklerinin de tümce yapılarına göre değişken olduklarına, bağlaçların yerinde ve doğru kullanıl-masına, aynı dörtlükte veya şiirin tamamında aynı sözcükleri kullanılmamasına gayret gösterilmelidir. Kullanılan tümcelerin ve imgelerin konuyu saptıran başka anlamlara da gelmemesi için felsefi bir yaklaşımla temizleyip ayıklanmalıdır. Bunları yaptık-tan sonra pişirime hazır hamurumuzu, kısacası bitirdiğimiz şiirimizi bir ustamızla paylaşarak doğruluk derecesini öğrenmeliyiz.
Şiir kimine göre; yaşanmış, yaşanan ve yaşanması gereken bir duygudur. Bu duygular içerisinde iyi ve kötü, güzel ve çirkin, doğru ve yanlış, savaş ve barış, kin, nefret, sevgi, dostluk, kardeşlik, ayrılık, aşk, acı, ağrı gibi kavramlar yer alır. Acı ile ağrı kavramları şiirsellikte gerçeği yansıtmalıdır. Acı düşünsel ve hayali bir kavramdır. Şairin kalbi sızlayabilir veya acı çekebilir ama ağrıma-malı. Diş veya bir yara ağrır. Ağrı; elle tutulabilen, gözle görülebilen veya hissedilebilen bir kavramdır. Kalp ve yüreğin farklı duyular olduğunu düşünenler, gurbet ile sılanın da aynı olduğunu sananlar vardır. Benzeri şiirsel süslemelerde, gönül ile kalbin aynı duyular olduğunu ya da yürek ile sine (Döş, Bağrı)’nin aynı olduğunu düşünerek yazan şairlere rastlamaktayız.
Şiir kimine göre de; yaşamak için gerekli olan nefes gibidir. Hava, ekmek, su gibidir. Mutluluğun adı veya bir yaşam biçimidir. Bu biçimi yakalamak için şair, şiirini özden almalıdır. Susuz toprak tabiat için nasıl bir anlam ifade ediyorsa, şiirdeki biçim’siz öz de şaire böyle bir anlam ifade eder. Öz ile Biçim ayrılmaz bir bütündür. Öz şiirin kendisidir. Şair; yaşadığı toplum için ürettiği, yol gösterici veya örnek alınması gereken bir öğreti tablosu-dur. Bu tabloda halkın sevgi, acı, hasret ve özlemlerine, örf adet ve geleneklerine, yaşanmış ve yaşanmakta olan öykülerine de yer vererek bunları gelecek nesillere akta-rılmasına vesile olmalıdır. Şiir; “Ben Ayşe’yi seviyorum.”, “Ayşe pencereden bana el salladı.” Demek değildir. Şair, öz denen gerçekleri şiirine aktarırken toplumunun milli duygularını, dini duygularını, dilini, tarihini ve kültürünü de unutmamalıdır. Bu özün şerbeti olan biçimi de özden ayırmadan vermelidir. Saygı ve muhabbetlerimle
Mansur Ekmekçi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.