- 598 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
MÜEBBETLİK HAYATIM - 4
Harmansonuymuş doğduğum mevsim, ay ve gün. Annem-babam imam nikâhlı olduklarından kimliklerimiz zamanında çıkarılamamış. Yıllar sonra çıkan bir af kanunu sayesinde gayrî meşruluğumuz affedilmiş. Kafadan gün, ay ve yıl verilerek alınmış kimliklerimiz. Bir Ocak olarak kutlarımız doğum günlerimizi ablam ve ben. Tüm dünyanın yılbaşı olarak kutladığı gün. Aslında ne kadar güzel. Annesiz birine tüm annelerin sahip çıkması gibi güzel bir şey bence.
Ablama veremden ölen Mukaddes annesinin adını vermişti ya babam, bana da çok sevdiği Halil dayısının ismini vermek istemiş. Annem her nedense hiç karışmamış. Ablamlar girmiş devreye : ’ Fikret koymazsan bakmayız ! ’ demişler. Çok da ısrar etmişiler ve babam da pes edip kabullenmiş.
Annemin beni emzirmediğini duydum ama inanmıyorum. Doğru olsa bile sebebi vardır deyip anlayışla karşılıyorum. Yoksulluktan, hastalıktan da sütü olmayabilir insanın. Sadece ’ Çiğ süt emmemiş bir insan oğluyum ben !’ diyorum. Bunda da bir hayır arıyorum üstelik.
Sevilmişim herhalde ben de bebekliğimde. Ne günahım var ki benim ; neden sevmesinler ?
............................
İmam nikâhlı evliliklerinin dördüncü yılı kavgalar, gürültüler, bizim bebekliğimizle gelmiş çatmış. Babam sığırtmaçlığa devam etmekte. Mevsim yaz. Okullar tatil. İki ablamı yanında yardım etmeleri için otlağa götürüyor babam. Onlar da
istemeye istemeye de olsa gidiyorlar. Ama yapacaklarını da yapıyorlar babama.
Sürüden uzaklaştığını gördüğü bir hayvanı çevirmelerini istiyor babam ablamlardan. Hemen Arnavut damarları devreye giriyor. Omuz silkiyorlar ikisi birden. Israr ediyor babam. Onların inatları, babamın ısrarı devam ettikçe, öfke de artıyor.Çok sert bir tokat patlatıyor babam, büyük ablama. Eli biraz fazla ağırdı rahmetlinin. ’ Eli ağır olan, dul kadın alır ’ derlerdi bizim oralarda..
İki ablam ağlaya ağlaya köyün yolunu tutuyorlar. Büyük ablamın ağzı burnu kanlı. Annem onları gördüğünde paniğe kapılıyor.
Sığırları köye getirdiğinde, hayatının en kötü günü bekliyor babamı. Ondört yaşındaki , babamdan dayak yiyen ablamın isteklisi ve köylüler sapıklıkla itham edip dövüyorlar babamı. Üvey kızına saldıran sapık, damgası yiyor babam ! ’ Yemin ederim, öyle bir şey yapmadım. Alın şu parayı, doktora götürün, muayene ettirin isterseniz ! ’ diye yalvarıyor ama dinleyen kim ?
Kötü bir damga ve hayvanca bir dayağın sonunda, paltosu eline verilerek kovuluyor ekmeğini kazanmak için geldiği Tepeören köyünden ve üç çocuklu dul anneme imam nikâhlı iç güveysi geldiği, iki de çocuk sahip olduğu kerpiç evden.....
(Devam edecek )
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Fikret Bey yazınızı okuyunca merakım daha da arttı.Geriye dönüp tüm bölümlerini okudum ilginç ve zor geçen hayat hikayenizin.
Yeni bölümleri artık dahada merak etmekteyiz.
Başta da yazdığınız gibi,hayatınız tam bir roman.Kurgusuz gerçek bir roman.
Roman olarakta yazsan fena olmaz.Güzel bir eser çıkar ortaya.
Çekilen eziyetlerde boşa gitmemiş, esere dönmüş olur mu yoksa?.
Kolay gelsin bekliyoruz.
Paylaşımından memnun kaldım.
SAYGILARIMLA.