- 1286 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İşte Bu!
İŞTE BU!
Saklambaç adlı öykünün devamıdır. Bayan A anlatılmaya devam ediliyordur.
Onu ortağı yapmağa karar verdi. O zevkin ticaretini yapacak kendiside aynı müşterilere hak ve adalet yolu gösterecekti. Önemli olan yolculuktaki yol arkadaşları idi. Amazonlar şehveti kötülük saymazlar mutluluk ve iyilik olarak sayarlardı. Beden ve ruhların kendi kendilerine keyiflenmelerine erdem derlerdi. Korkaklar bu mutlulukları yaşayamayanlardı! O halde korkmamalıydı bu adamdan şehvetten! Birden gözlerini yavaşça kapadı. Genç adamın vücudunda gezinen ellerini tenine dokunan dudaklarını hissetmeğe başladı. Genç adamın çekiştirdiği ipek külotunu sıyırmasına ses çıkarmadığını, her şeyini onun gözleri önüne sermekten de suçluluk duygusu duymayacağını hissetti. Hiç beklemediği anda duyduğu temasın onun dudakları olduğunu kavramasıyla boğazında bir şeylerin düğümlendiğine aldırış etmediğini dilinin kavurucu dokunuşlarıyla etinde anahtar gibi döndüğünü gözlerini araladığında da kendini onun uyarılmış bir halde erkeklik organını içine almak isteğiyle yanıp tutuştuğunu fark ederken buldu. Keşke yanında olsaydı şimdi! Şimdiye kadar hiç kimseye duymadığı bu duyguyla içi mutlulukla doldu. Bu mutluluklar kişilerle şimdiyi geleceğe bağlayan köprülerdi. Amazonlar ağzının tadını bilmeyi, damaklarını ve midelerini sevmeyi öğretirlerdi tüm insanlığa. Soyluluğun geçmişinizden değil gittiğiniz yoldan geliyor mesajını vererek tüm kadınları geleceğin ekicileri olarak görürlerdi. Babalarınızın çocukları olmak yerine sizin yaratacağınız güçlü dünyanın çocukları olun diyen kadınlar yetiştirmekti amaçları. Üremeyi ve seksi seven kadınları arayıp bulmak ve onları ruh ikizleri ile birleştirmekti. Din, ülke, marka, banka, işçiler ve ekonomide dahil tüm insanlık (Birleşin) Sloganıyla titriyordu. Çocuk yaratmak için üremek gerekti. Üremek içinde şehvet ve iyi seks yapmak gerekirdi. Birçok insanın canı sıkıldığı için seks yaptığını da söylemişti ortağı, hatta yalnızlıktan da kurtarırdı insanı. Tam bir baş belasıdır o! Dünyayı seks öldürecek gör bak! Demişti! Ben çok iyi seks yapmasını biliyorum! Unutma ki çok iyi seks yapanlar en şanssız olanlardır hayatta. O kadar ustayım ki kendime göre bir eş bulamıyorum? Arıyorum! Bu yüzden de bütün dünyadaki kadınları nerdeyse deneyeceğim sen hariç demişti. Çok para kazanıyorum bu zevk ticaretinden, bakireliğinden korkma! Seni satmayacağım! Seninle de yatmayacağım! Sen benim karanlık işlerimi adaletinle aydınlatacaksın. İnan benim gibi bu konuda düşündüğünü söyleyen çok az insan var dünyada. Gerektiği kadar bilinmiyor değerimiz hiç konuşmadığımız için, bir gün sayılarımız da fazlalaşacak! Dünyanın bu kepaze suskun hali böyle devam edemez demişti. Nasıl oluyor bu seksin ticareti? Sorusuna cevap vermemiş gülmüştü! Aman kız sen de insanda seks ticareti ve seks yapacak, iştah mı bıraktın! Demiş, kahkaha atarak hızla uzaklaşmıştı! En ufak bir tebessüm dahi gösterememiştim. Onunla olmayı şu an çok arzuladığımı hissettim. Zamanın da özellikle de çocukluğun da, çok yalnızlık ve sıkıntı çektikten sonra paraya, üne ve toplumsal bir statüye kavuşan insanlarda görülen türden, bir gün kaybedeceğini hatırlatan katı bir gerçeklik duygusu idi bendeki gülememek. Çok erken yaşlarda hatta daha çocuk bile olmadan hayatın kaskatı gerçekleriyle oyunsuz ve şakasız bir biçimde yüz yüze gelmiş insanlarda görülen gerçeklik duygusu idi bu. Ürperiyor ve akabinde donma derecesinde üşüyordum! Büromdaydım. Naz’ın intihar eden estetik cerrah kocası için açtığı davada kızının savunması için annesine yazdığı şiirin ( Bana deme bebeğim! Babamın metresiyim!) mısraları kulaklarında çınlıyordu. Savunmanızı buna göre yaparsınız! Annemin hiçbir şeyden de haberi yok demişti Sezen. Yarınki gireceğim duruşmada savunma metnine şöyle bir göz atarken şunları düşünüyordum. Seks ve şehvet intihara kadar götürüyordu insanı. Bir keresinde bir şair ’Maddenin yok olması’ Demişti iyi bir seks için. ”İntihar nedenleri her zaman gizemliydi. Üstelik bu nedenlerin araştırılması da benim görevim değildi. İntihar adaleti ilgilendiren bir işte değildi. Ölene göre yaşamın bir değeri yoktu ki zaten. Ama ben bundan büyük bir günah tanımıyordum hayatımda. İntihar cinayetten de beterdi bana göre. İnsan öç almak için ya da bir şeye tamah ederek adam öldürülebilirdi. Çünkü bu bir yaşam sevgisinin belirtisidir. İntihar etmekse kendi yaşamını alaya alınacak gülünç bir şey gibi tanrının ayakları dibine atmak ve tanrıya karşı gelmekti. Bu genç kadının ve kızının suçsuz olduğunu kanıtlamak için her şeyi yapacağıma kendime ve Amazonlara söz vermiştim. Yaşamına son verdiğini iddia ettiğinize göre bana nedenini açıklayın? Hangi nedeni buldunuz? Diye sormuştum Naz’a ve kızına. Kız annesinin haberi olmayan şiiri anlamlı bakışlarla uzatmıştı elime. Tıp dünyasında bomba tesiri yaratan intiharına tüm basında yer vermişti. Müvekkilim Naz hem yakın dostum, hem de moda sektörünün markalarındandı. İkisi de kesip biçmeyi seviyorlardı. Adam insanlık için et kesiyor kadın da insanların giyimleri için kumaş kesiyordu. Bu ilişkide hangisi birbirini kesmişti bilinmiyordu? Sadece adam marka bir mayo giymişti ölmeden önce. Karısının markasındandı slip mayosu. Sadece karısına yaptığı son estetik ameliyattan sonra araları bozulmuş, kadın başka bir estetik cerrahından almış olduğu randevunun akabinde olaylar başlamış, kadının kızından intikam almaya yemin etmişti adam, öldüğü gece kadın estetik operasyon neticesinde hastanedeydi. Adamla kızının arasında geçenleri gizemle saklıyordu. Ama tıp dünyasını sarsan bu intihar olayında bir takım gizli işaretlerinde var olduğu biliniyordu. Tüm bu esrarı çözecekti! Ah tını alacaktı tüm erkeklerden ve tüm çirkinliklerden! Bu arada avukat Bayan A’nın yanından gülerek ayrılan adam da kadınla ilgili düşüncelere daldı. Taksim yakınlarındaki başka bir kahvehanede mola vermeyi ve onula geçen bu günü tekrar düşünmek istedi. Yaşamında güzel kadınlar olmamış değildi. Ama çekicilikleri onun için hep ikincil bir şeydi. Hüzün ve doyumsuzluk, onu kadınlara iten öç alma isteğine karışırdı. Şefkat ve acıma kadınların dünyasıydı. Kadınlara baskı yapanlar onlara dayak atanlar çok değerliydi bu ülkede. Törelerden öldürülen, o kadar çok kadın tanımıştı ki bunlarla savaşmaktan yorulmuştu. Pek azı aşk serüveni ve düzenli seks yaşayan bu ülkedeki kadınların hayatı ancak acı ve drama karşı geliyordu. Ama bu avukat kadın karşısına beklenmedik bir anda çıkmıştı. Tüm bunlardan kopuk olarak, kendi yaşamından kopuk olarak dışarıdan gelmişti. Güzel bir kadın gibi görünmüştü. Güzelliğin adaletten de önemli olduğunu savunan, erişebilir güzelliğin her şeyin üstünde olduğunu söyleyen bu kadın yitirilmemiş olduğu ahlakıyla ve bekaretiyle de övgüye değerdi. Çok güzel ve masum görünmüştü ona. Bu kadın tüm anıların ve geçmişin tüm fırsatlarının içinde yanıp kül olduğu bir ateşin görüntüsü gibi geldi ona. Bu kadına rastlama fırsatının kendisine neden verildiğini anlayıvermişti. Bu rastlantı yaşamının dışında, alın yazısının dışında kalan bir bölgenin, bir köşesinde, özgeçmişinin tersinde gerçekleşmişti. Ve bu yüzden onunla daha özgürce konuşuyordu. Birden şu andan itibaren ona söylemek istediği her şeyi eskisi gibi söyleyemeyeceğini hissetti. En kısa zamanda ona “Sizi kendime bağlamak için her şeyi yapmak isterdim. Her şeyi bırakmak ve yaşamımı değişik bir biçimde size dokunmadan, sizinle yatmadan, sırf sizin için yaşamak istiyorum diyecekti!’ Güzel düşüncelere daldı. Gözlerini kapadı. İstek ve heyecanla titrediğini zorlukla nefes alabildiğini hissetti. Kadının elbisesinden göğüs uçlarını otururken görmüştü. Elbisesini telaşla, yırtarcasına çıkararak yüzünü göğüslerinin arasına gömmeyi hayal etti. Gözlerinin önünde serilen bu manzara karşısında bu teni avuçlarının içinde hissetmekten ömür boyunca tat alacağını ve bunun tadına doyamayacağını düşündü. Elleri uçup gidiverecekmiş gibi çılgınca bir telaş içindeydi. Hiçbir kadına duymadığı bu duygu karşısında gözlerini sımsıkı yumdu bu anı beyninde saklamak istedi. Daha önce hiç tatmadığı bu sarsıcı hayal karşısında derin iç çekişlerle vücudunu ritmik olarak dalgalamağa başladı. Duyduğu dayanılmaz zevk her türlü arzunun da ötesine taşıyor göğsü sıkışıyor, durmadan yükselen bu hazla başını sağa sola savuruyordu. Kulaklarında duyduğu çığlıkların kendi sesi olduğuna inanamadı. İçinde biriken ona hiç dokunmadan oluşan bu duygu seli sonunda patlayarak, taşarak, birbiri ardına dalgalar halinde kasıklarından bütün bedenine yayılırken boğuk bir sesle ‘ Evet, evet işte bu! ’Diyordu. Gözlerini açtığında ıslanan pantolonundan utandı. Kendini vecd içinde buldu. Bu durum; doğaya, insana, bitkilere ve hayvanlara bakıldığında görünür veya görünmez imajlardan içerilen ve dışlananlardan, duyulur veya duyulmaz sesler ve hareketlerden oluşan bir ilişkiyi insanın deneyimiyle birleştirirken kendini gösterirdi. Etrafına bakındı. Rahatlamıştı. Telaşla kahvehaneden ayrıldı. Bay K Bayan Naz’ı tanımak için onun hikayesini okumağa devam etmek istedi. Bayan Naz’ın’ Bu Ben miyim!’ adlı öyküsünde buluşmak üzere. Sevgilerimle.
Nezihe ALTUĞ 15.01.2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.