Hatalarımı düzelten kimse uşağım bile olsa efendim olur. -- goethe
sehriyar
sehriyar
@sehriyar44

CAHİT KÜLEBİ

16 Ağustos 2007 Perşembe
Yorum

CAHİT KÜLEBİ

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

3948

Okunma

CAHİT KÜLEBİ


1997 Senesinin güzel bir yaz akşamıydı.O esnada ekran başında haber seyretmekteydim.O sıralar, sizleri bilmem ama bana göre dünyanın son bin yılına damgasını vuracak en önemli olayın finali gerçekleşiyordu.

Zira ta uzaklardan hatta Çin’den yola çıkarak Ankara’ya yeni avdet etmiş bir kervanın Başkent’te konaklamasını hem Çankaya Köşkü’nün bahçesinde verildiği için bu mola, bu ilginç ve gizem dolu anın görüntülerini geçiyordu televizyonlar flaş haber olarak…

Arif Aşçı yönetiminde bir ipek yolu kervanı birkaç maceracı ve tarih yazmaya namzet insan,birkaç semiz ve tecrübeli deve ve son olarak birkaç sabırlı köpekle,İstanbul’dan Çin’e kadar sürecek uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkmış Çin Devlet başkanına Bizim Cumhurbaşkanından deri üzerine yazılmış bir mektup sunmuş ve Çin’den salimen Türkiye’ye dönmüş olmanın ve gerçekten büyük zafer sayılacak çok parlak bir iş başarmış olmanın akabinde Çankaya köşküne çıkmak suretiyle Çin Devlet Başkanının gene deri bir mektubunu zamanın C.başkanı Süleyman Demirel’e sunmalarının ardından Süleyman Demirel’in ”Çocukları köşkte zaten layıkıyla ağırlayacağız da Nazmiye hamın,şu yorgun ve aç develere verecek otumuz yeşilliğimiz var mı ki vardır da biraz ot getirelim bu hayvanlara e mi?”sözleriyle tam da duygulanmıştım ki,birdenbire televizyonda geçen bir talihsiz altyazı benim bu yoğun duygu atmosferimi de mutluluğumu da bir anda kaosa ve mateme çevirmişti…

Haber çok acıydı…Cahit Külebi ’yi yitirmiştik.Televizyonu kapattım ve yanımda bulunanlardan gözlerimi saklayarak kendimi dışarı attım hemen…
İlkokul sıralarında bende müthiş bir şiir aşinalığı başlamıştı…
Türkçe kitaplarımızda Cahit Külebi’nin şiirleri vardı…Bazı çok büyük şairlerimizin ölmüş olduklarını söylemiş olduğu için öğretmenimiz o zamanlar Cahit KÜLEBİ’NİN de hayatta olmadığını sanıyordum.Ve o zamanlar bunu araştırıp öğrenebilecek bırakın interneti falan doğru dürüst kitap ve dergiler bile yoktu…

Yıllar sonra bir gün Külebi’nin yaşıyor olduğunu öğrenince kaybettiği uçurtmasının arkasında zırıl zırıl ağladıktan sonra onu geri bulan çocuklar kadar sevinmiştim…

Tokat Zile’de 1917’de doğan Cahit Külebi uzun sayılabilecek bir ömür yaşadı ve yaşadığı kadar da Anadolu’yu yaşattı en güzel şiirleriyle ve gönülleri şad ve abad eden harikulade mısralarıyla…

Benim, belki kudret ve heybet manasında değil ama duygusal manada hayatta en sevdiğim şair Cahit Külebi’den başkası değildir…

O gerçek bir Anadolu aşığıdır…O’nun gökyüzünde bile sevdiği yer ülkemiz sınırları dahilinde olan sath-ı vatanın gökyüzündeki karşılığı olan Türk Mavisi alanıdır…

O memleket insanını en iyi tanıyan, seven,güvenen ve ömrünü onlara adayan eşsiz bir şair ve mükemmel bir insandı…

Köylü kadınlar,kavun taşıyan şoförler,esnaflar,hamallar ve benzeri insanlar başkaları için olmasa da Külebi için birinci sınıf birer vatandaştı ve önemli birer insandı…

O, Paris meyhanelerinde sabahlara kadar içip sızacağına ve zıvanadan çıkacağına Konya ovasında bir avuç su gene mahrumiyet bölgesi bir köyümüzün unutulmuş bir çeşmesinde kana kana su içmeyi tercih etmiş sadece Anadolu’nun nimetleriyle ve değerleriyle mutlu olacağını anlatmaya çalışmıştır…

Cahit KÜLEBİ aynı zamanda inançlı ve muhafazakar bir insandır.
Son yıllarında kendisine ”Ölümden korkmuyor musunuz?” diye bir soru yönelten muhatabına” Delikanlı ben Allah’a inanan bir insanın neden korkayım ki” diye cevap verdiğini bir gazeteci yakınımdan dinlemiştim…

Bir farenin ölümüne bile üzüntülerini ifade babında sonra bir kuşun çocuklar tarafından öldürülünceye kadar hırpalanmasına fevkalade üzüntüsünün akabinde basit sayılan böyle olayları şiire layık gören ve mısralara döken tek şair Cahit Külebi’dir…

Sonra bir genç ve tecrübesiz bir zerdali ağacının karakışın altına gireceği sonrasında karda kışta başına neler gelebileceğini dert edinen ve ağaca seslenerek dikkatli olmasını isteyecek kadar ruh hassasiyeti olan tek şair de Gene O’dur…

Aşk ve duygu manasında insanlar arasında en sevilen ve önemsenen şiirleri de gene Cahit Külebi yazmıştır ve Anadolu’nun en ücra köşelerinde bile sevilmesinin ve hatırlanmasının sırrı da burada saklıdır…

Sevda,Hikaye,Anlarsın(yani bir gece habersiz bize gel,merdivenler gıcırdamasın),Bir halin var özlüyorum,Güzelleme,Akşamlar hey akşamlar,Evvel zaman gibi sevda şiirlerinin yanı sıra,Yurdum,Sivas Yollarında,Harp içinde,Rüzgar,Küçük çeşme ve Atatürk Kurtuluş Savaşında gibi Memleket şiirleri yıllardır dilden dile dolaşıp unutulmayan şiirlerinden bazıları ve en gözde ve gönülde olanlarıdır…

Ben bu yazımı haddizatında onun vefatının yıldönümünde yani 20 Haziranda yazacaktım.Ama son zamanlarda artık sanat ve düşün yetileri maalesef kaybolmaya yüz tutmuş insanlarımıza onu hiç değilse vefatının sene-i devriyesine günler kala hatırlatmak babında, bazı insanlar olur da hatırlar dost ve sevdiklerine de hatırlatır umuduyla önceden yazmış oldum
“ Bir gün geleceğim
Alıp şu başımı,
Bir gün geleceğim


Belki de Haziran
Bulacak naşımı
Belki de Haziran…”

Naşımı Haziran bulacak diyordu büyük memleket aşığı ve bu yurdun efsunlu ışığı Cahit KÜLEBİ…

Zamanında yaşayıp da göremediğim birkaç kutlu ve ulvi insandan biri de O’dur ve bu talihsizliğin de içimde pişmanlık ve hayıflanma endeksli hep müzmin bir acı ve keder olarak kalacağı bir gerçektir…

Cahit Külebinin ömrü de milenyum denilen bin yılın başını sonra ikinci bin yılın getirdiği cep telefonu,bilgisayar disket,cd,e-posta,msn Messenger vs. yenilikleri görmeye yetmedi…Zaten ömrü vefa etseydi de dört günlük fani alemde üstad KÜLEBİ’NİN ne bu tekno nimetlere”Mal bulmuş mağribi” mesabesinde sevineceğine ve bunları başyaveri olan kalemi kadar kullanacağına ve sevebileceğine hiç ihtimal vermedim ben…

Cahit Külebi’yi yeni nesiller iyi anlatmalıyız biz iyi anlattıktan sonra onların O’nu bağrına basıp baş tacı edeceklerinden hiç kuşku duymuyorum...
Onun şiirlerini de çok önemsemeliyiz Duygu sevgi ve şefkat yüklü Külebi şiirlerini halkımıza sevdirmeli yediden yetmişe onu iyi özümsemeli şiirlerini en duygusal insandan tutun da cezaevlerinde yatan en cani ruhlu insanlara kadar ulaştırarak özellikle kader mahkumlarına o şiirlerden sık sık okuyarak ruhlarının dinginleşmesini ve merhametle yoğrulmasını sağlamalıyız.Bir farenin ölümüne bile şiir yazacak kadar hassas ve berrak ruhlu bir insanın şiirlerinin mahkumlara sağlayacağı fayda gün gibi bariz ve aşikardır…
Varını yoğunu Anadolu ve onun insanları için harcamış bu gönüller Sultanına ahde vefa babında ne yaparsak yapalım hakkını gene de hakkını ödeyebiliriz diyemem…

Türkiye’mizin gelmiş geçmiş en büyük Aşk ve duygu şairini Rahmet,
Saygı ve Minnetle anarak sözlerimi O’nun en manidar şiirlerinden birinin birkaç mısraıyla bağlıyorum…

“Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma,
Sen halimden anlarsın…”

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Cahit külebi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Cahit külebi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
CAHİT KÜLEBİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
mina
mina, @mina
16.8.2007 19:44:15


Sırf isminden etkilendim yazınızın başlığının diye okudum. Hatta okumak da denmez resmen seyre daldım. Bir üstadın adına böylesi kıymet bilir kelimeler kullanmak ve böylesine güzel işlemek çok şey ifade ediyor bence sanat adına. Sizi tebrik ediyorum öyle güzel anlatmışsınız ki, defalarca daha okuyacağım galiba...


ezom
ezom, @ezom
16.8.2007 18:14:38


Cahit külebi....biyoğrafisi olmuş..yüreğinize sağlık..


“Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma,
Sen halimden anlarsın…”
mehme ali
mehme ali, @mehmeali
16.8.2007 18:14:13
Çok uzuuuuuuun diye okumadım.Bu kötü huyumu hiç sevmiyorum!
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.