- 613 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YETER ARTIK!
Televizyon ana haber bültenlerinde, milletimizi ilgilendiren haberlere bakıldığında, her akşam “Ergenekon, demokratik açılım, darbe” derken gına gelindi. Yeter artık, halkımız uyutulmaya, avutulmaya, kandırılmaya devam ediliyor. Aynı ülkede, aynı devlet çatısı altında kurumlar birbirini aleni bir şekilde yıpratır mı hiç? Devlet sırrı olması gereken konuların, raporların, detayları ile kamuoyuna aktarılmasının izahı ne kadar doğrudur bir düşünülsün!
“Şüyuu vukuundan beterdir.”Yani kötülüğün yayılması, olmasından daha beterdir. Devlet sırları çarşı pazara dökülmüş, kirli çamaşırlar ortadadır. Bu ülkenin çatışmaya değil uzlaşmaya ihtiyacı vardır. Böyle devletçilik anlayışı olur mu? Medya ve basın, günümüzde güvenirliliğini yitirmiştir. Şimdilerde basının vermiş olduğu haberlere kuşku ile yaklaşılıyor. Verilen haber hangi merkezlerce, kimlere göre veriliyor, hedef mi saptırıyor, belli değil. Artık verilen haberlerin, yorumun altında bir çıkar hesabı olup olmadığı sorgulanıyor. Bu anlayış ve icraatla medya saygınlığını artık kaybediyor.
Yaşanan olay ve görüntülerden utanıyoruz. “Kol kırılır, yen içinde kalır.” Atasözümüze ne oldu. Cemiyette bir şeylerin eksik olduğunun burukluğunu yaşıyoruz. Birçok konuların kamuoyuna yansıması, çeşitli ülkeler nezdinde Türkiye’nin ve güvenlik güçlerinin itibarını zedeleyebilecek, kurumları zan altında bırakabilecek hususlar olarak görülmektedir.
Ölçüsüz ve seviyesizce yapılan bu tantanalar durmalıdır. Haksızlığın, ahlaksızlığın, şiddetin, yayınların toplumu, beyinleri ve bedenleri acılar içinde kıvrandırdığını görmüyor muyuz? İnsanlık yolunda birçok surlarımız yıkıldı ve yıkılıyor. Şeref, hasiyet, iffet, namus ve ahlak kalelerimize ne oldu? Vicdanlar, ruhlar ve düşünceler kirleniyor. İnsan onuru, hayatı hiçe sayılmış, bir yığın senaryo ve tuzaklarla çalkalanıyoruz. Sinsi düşman oyun ve tuzaklarıyla birbirimize düşürülüyoruz. Artık fitneye, fesada, dedikodulara yer verilmemeli…
İşsizliğin, yoksulluğun, umutsuzluğun ve başta maneviyatsızlığın artması değer addedilen kaleleri yıkarak koskoca suçlular ordusunu oluşturuyor. Hakkın, hukukun korunmayışı, yardımlaşma ve paylaşmanın azalması; sokağa terk edilmiş, kadın ve çocukların artmasına, sefaletin yaşanmasına vesile olmakta. Sosyal devlet, ahlak, vicdan ve sorumluluk içersinde çaresizliği oynuyoruz. Bunlara ilaveten komple teorileri ve çekişen kurumlar, ortaya dökülen belgeler. Milletimiz bıktı yeter artık diyor. Ülkemizin, insanlarımızın ve kurumlarımızın birliğe, dirliğe ve huzura ihtiyacı olduğu günümüzde, düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürülemez…
Şu haberlere baktığımızda, insanlık yolunda birçok şeylerimizi yitirmişiz. Vicdan denen kalemiz yıkılmış, her taraftan muhasara altında kalmışız. Saflığın burçları kirlenmiş, birçok kaleler düşmekte acı bir burukluk yaşıyoruz. Güvendiğimiz kurumlardaki kirlilik, saflık duygusuyla sızlıyor kalbimiz. Suçlanan insanlar değil, kurumlar olmuş. Yapılan bunca hatalardan sonra yapılması gereken bir şey varsa o da; inançsız olmayı ve umutsuz yaşamayı, karamsarlık aşılayanları, ahlaksızlığı öne çıkaranları, düşman senaryolarını yargılamak ya da sorgulamak gerekir. Aynı zamanda hukukun yetersizliğini sorgulamak gerekir.
Mafya, çete, darbe ve çeşitli kirli planlara dur denmeli. Yeter, ülke ve millet olarak utanıyoruz. Öyle bir yozlaşmanın eşiğine geldik ki, ilim, irfan, namus, vicdan ve izan kalelerini teslim ya da kaybetmişiz. Mağlup olmuşuz oyunlara, senaryolara. Hatta insanlığın, erdemin, dürüstlüğün karşısında yenik düşmüşüz. İnanç ve vicdan kalesini yaktık, yıktık perişan ettik. Ancak yine de vicdan yarası birçoklarımızın içini sızlatıyor.
İnsan, yaptıkları güzel hizmet ve eserleriyle anılır. Şu hayatta ne oldum değil, ne olacağım diyerek, yaşamalıyız. Günümüzde sevgiye, saygıya, kardeşliğe, dayanışmaya, paylaşmaya, şerefle huzurlu, birlikte yaşamaya ve barışa ne kadar fazla ihtiyaç olduğunu bir kez daha düşünmeliyiz...
Türkiye’de dokunulmazlıklar kaldırılmadıktan sonra, çobanından, cumhurbaşkanına kadar, herkesin yargılanması önünde çok ciddi engeller varsa, hangi adaletten söz edilebilir? Türkiye’de hukukun tarafsızlığı sağlanmadıktan sonra, güç merkezleri adalet önünde eşit olmadıktan sonra, kala kala normal şekilde tek yargılanacak vatandaş kalıyor. Hukuk anlayışımız devleti güçlendiren, insanları onure eden bir yapıya kavuşturulmalıdır.
Türkiye için tek bir hedef vardır tüm kurum, kuruluş ve vatandaşlar olarak hep birlikte, el ele vererek büyük devlet olmak. Bu vatanın, bu milletin, bu devletin buna ihtiyacı var. Tüm mazlum milletler tarihteki hamisine, büyük güçlü Türkiye’ye bakıyor, yardım bekliyor. Bu görüntü ve yayınlara artık dur denmelidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.