BEN KİMİM
KÖTÜLÜK SEMBOLLERİNDE BEN KİMİM VE TARİHİ SERÜVENİMİZ
Kırk Elli yıl sonraki neslimiz hatıralar arasında gezinirken günümüzde şan şöhret ve şerefimizin bize vermiş olduğu keyifleri memnuniyet veren duyguları bizleri yad ederlerken yaşayacaklardır. Vay “ dedem ninem amcam dayım” vs vs işte kan bağı olan herkes. Nasıl bizler atalarımızın yaptıklarıyla övünüyorsak onlarda bu duyguları içlerine sindirerek yaşayacaktır.
Dünyevi defterlerimiz,
Hayırlara ve munzam olan geçmişle anıldığımız bu günler iyiliklerimizin ecirleri bizi inandığımız yolun sonunda umut ettiğimiz gerçek mekan cennete koyacak ve dünyevi defterlerimizin her açılışında bizleri cennetin üst katlarına taşıyacaktır.
Yaşam+yaşam=paylaşma,
İnsanoğlu yaşadığı evrende yalnız olarak yaşamamaktadır. Paylaşmayı bilen, var olanı bölebilen bir yaratık olması nedeniyle zamanla toplumsallaşarak sosyal gruplar haline gelmiştir. Yaşantısının her deminde bir şeyleri araştırmakta kendine ve geleceğe yararlı olabilecekleri işler hale getirmektedir.
Paylaşmayı sosyal hayat yaşamayı bilen insan maddi bir çıkar olmadan hayatı kolaylaştıran veya insanlığın sağlığında olsun gelecek yaşantısında olsun ya da ölümsüzlüğü düşünelim buldu acaba, o zaman bu denli önemli bir şeyi paylaşır mı?
Paylaşmadığı kesin çünkü günümüz insanları öyle zebellah bataklığında çırpınmakta ki paylaşmak şöyle dursun karşısındakileri de görmemek için elindeki kozlarıyla tüm gayretleri sarf eder.
Tarafsızlık, sadakatlık ve inandığımız güç,
Biz insan olarak kazanımlarımız olacaktır elbet. Buna rağmen elde olmayan imkanlar dahilinde çırpınmalarımız olacaktır. Genelde dürüst olarak çırpınanlar zamanla çırpındığı ancak başkaları tarafından bulandırılan çamurlu sudan aklanarak çıkarlar. Sadakatlığı, tarafsızlığı ve İnandığı gücün varlığıyla.
Kötülük sembollerinde
ben kimim?
Ve tarihi serüvenimiz,
Buna karşılık bir devinim ve çıkar deryasında yüzenlerin kara yüzleri öyle mi? elbette değil onların nesilleri de ne yazık ki övünemeyecek toplumsal olarak lanetmiş bir şekilde bilakis onları da üzecek belki toplum içine çıkamayacak insanların yüzlerine bakamayacak, atalarının geçmişte yaptıkları şeyler onların alınlarında kara bir leke olarak görünecektir. Çünkü, geleceğe hırsızlığı, arsızlığı ve çıkar için çalmadığın torpil kapısı kalmamış, yaşamının devamını sağlayan kalbine ne yazık ki kötülük tohumlarıyla fesat duygularından başka bir şey nakşetmemişsin. Bu nedenle iliğine kadar nakşettiğin kötülük sembollerinin köpeği olmuşsun. Beyhude geçen ömrünün kesitlerinde acı hüznün çöküntüsünü yaşamakta kişiliğin. Ben kimim? Nereden geldim nereye gitmekteyim? Neyim? Neden biz bir arada değiliz. Neden bu kadar param parça olduk. Sorgulamak elbette ben buyum demek hakkın değil mi? Yoksa benden öncekiler yanlış yolda mı idiler de ben bilmiyorum. Hataları var mı idi? Onları dışlayan sebepler nelerdir. Veya dışlanmadılar da başka yol mu seçtiler bir çok yanıt bekleyen soru işaretleri mevcut cevaplarını bulmak için 80 90 hatta 110 yıl gerilere gitmek gerek o da elimizde olmayan bir şey. Keşke zaman tüneli olsa da o günlerin yolculuğuna çıksak, bakalım neler çıkacak karşımıza. Gerçekler önümüze serilse de içimiz bir rahatlasa.
Bildiğimiz tarihi serüven de ecdadımızın M. Ö. öncelerinden beri yetişen aydınlarımız, yazarlarımız aklımıza gelen her kim olursa olsun kendi çapında ün yapmış olanlarımız. Neden doğru dürüst ortaya çıkmamaktadır. Neden ortaya çıkarılmamaktadırlar. Veya günümüzdeki bu insanlarımız yine neden saklanmaktalar. Çağın olanaklarından yararlanıp halen ortaya çıkmıyor.
Vatan vatan,
İnsanoğlu doğduğu doyduğu havasını soluduğu suyunu içtiği yeri vatan olarak beller. Fert olarak bu edinim ya kendiliğinden ya atasının göçünden ya da kendi iradesi sonucunda veya yaşantısında meydana gelen olumsuz olaylar sonucunda oluşan bir mecburiyettir.
Vatanın en küçük zerresine gelecek zarar onun yaşam timsaline gelecek en kötü olgu olarak görür. Vatanın birlik beraberliğine, bayrağına dinine gelebilecek her kem hareketler için kendini siper eder. Genel anlamda devletin bütünlüğünü kanunların çizgisini zedeleyecek ve halel getirmeyecek anlamda ben buyum demekten neden halen çekinmektedirler. Anlamak mümkün değil.
Bir dil bir insan, diğer öğrendikleriyle bir kaç?
Evrende bin bir çeşit çiçek yetişmektedir. Keza insanlarda aynı şekilde siyah Arap sarı beyaz vs vs olarak muhtelif ırklara ayrılmakta yeryüzünde sosyal anlamda dağılımların başladığı tarihten itibaren de çeşitli dil gruplarına ayrılmaktadırlar. Her fert kendi milletine özgü dili konuşmakta ve onu geliştirmeye çalışmaktadır. Bunun yanında gereksinim gördüğü diğer dilleri de öğrenmeye çalışmaktadır. “bir dil bir insan” vecizesiyle insan kendi ana dilinden hariç öğrendiği dillerle birkaç kişi olmaya çalışmaktadır. Günümüzde artık bu olağan hale gelmiştir. Ancak, satırlarımızın başında da belirttiğimiz üzere toplumsal hayatın başlanıcından bu yana insanoğlu birbirine üstünlük hırsı taşıdığından olagelen olumsuzluklar insanların istemedikleri olgularla karşı karşıya bırakmaktadır. Ancak, var olan gerçeği de inkar etmek de ayrı bir mesele haline gelmektedir.
Yozlaşan geçmiş miras bırakılan yobaz gelecek,
Bizim insanlarımıza sorumuz şudur. Neden asl olan inkar edilemez gerçeklere sahip çıkmamaktasınız da içinize atmakta iç dünyanızın karanlıklarına gömmektesiniz. Bu gün biz sorguluyorsak bunu, yarın sizi/bizi ellerinde sorgulama fırsatları olanlar gelecek nesliniz/neslimiz sorgulamayacak mı? Sanıyorsunuz. Gerçekleri saklayarak geçmişi yozlaştırarak geleceğe yobaz bir miras bırakmanız doğru mu?
Üstün gelme gayretlerinde temel olgu,
Yüzyıllar boyu insanın toplumsal olgusundan bu yana savaşlar üstün gelme gayretleri olmuş ve olmaktadır. Yenilenler galip gelenler olmuş elbette olacaktır.
İnsanoğlunun temel olgusu nedir? İnsanoğlunun temel olgusu yaşam, huzurlu bir hayat ve gelecek nesline de yaşadığı güzel ortamı hazırlamaktır. Yaşamla birlikte bütün canlılar gibi neslini devam ettirme gayretleridir. Bu her canlıda olduğu gibi insanoğlunun geninde de mevcuttur. Bu her canlının asal görevidir.
Zekeriya ÇAVUŞ
Araştırmacı yazar
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.