- 735 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mehmet Ali Ağca
YIL 1979, AYLARDAN ŞUBAT
Ülkede terör halkın her kesimine yayılmış; kardeşin kardeşi öldürdüğü yıllardı...
Sağ görüşlü öğrenci sol görüşlü öğretmenini öldürüyor. Bu haber televizyonlardan yayınlanır yayınlanmaz o öğretmenin intikamı bir başka şehirde bir başka sağ görüşlü masum insandan pekala çıkarılıyordu...
Öğretmenler bölünmüş.
Öğrenciler bölünmüş,
Polis bölünmüş.
Halk bölünmüş, böldürülmüştü...
Sürekli gösteriler yapılmakta.
“Kan, kin, intikam!” Naraları atılmaktaydı...
Herkesin okuduğu gazeteler ve sahip oldukları fikirler takibe alınıyordu.
Kim, kim tarafından ne zaman, nerede ve ne şekilde öldürüleceğini kestiremiyordu.
Her katliamdan sonra sağcı solcu herkesin kanı donuyor. Bu böyle gitmez deniyordu...
Terör hızla daha üst perdelere sıçrarken aslında atılan sloganlar kardeşti:
Sağcılar: Ne Amerika ne Rusya ne Çin, her şey Türklük için... Derken.
Solcular: Tam bağımsız Türkiye... Sloganlar atamaktaydılar...
İşte bu kardeş sloganlardan canavar düşmanlıklar yaratılabilmişti.
Başbakan, ana muhalefet partisinin lideriyle görüşmüyor, konuşmuyor hatta göz göze bile gelmiyordu.
Ancak bu kaos ortamında elbette birkaç sağduyulu aydın da yok değildi.
İşte Milliyet Gazetesinin Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi bunlardan biriydi.
Abdi İpekçi: Bülent Ecevit’in yakın dostu, hatta akıl danıştığı aydın olmakla beraber Süleyman Demirel ve Türkeş ve Erbakan ila de uzun uzun görüşüyor, gazetesinde noktasına virgülüne dokunmadan yayınlıyordu...
Kardeş kavgaları gün geçtikçe kızışırken, mevsim soğuktu ve 1979 un 1 Şubat’ıydı.
Siyah beyaz televizyonlara bir kara haber düşmüştü:
Abdi İpekçi öldürülmüştü...
Görgü tanıkları; Eylemcinin: “Zayıf yapılı, saçları öne taranmış esmer ve üzerinde mavi bisiklet yakalı bir kazak vardı.” diyordu.
Aradan birkaç ay geçiyordu yine okkalı bir haber:
Abdi İpekçinin katili yakalanmıştı.
Katilin adı Mehmet Ali Ağca idi.
Saçları öne daranmış ve esmerdi.
Üzerinde mavi balıkçı yaka kazağı vardı.
Kahvede pişti oynarken yakalanmıştı.
Hani olaydan sonra kaçmamış.
Saçını şeklini dahi değiştirmemiş.
Hatta ipekçiyi öldürdüğü kazakla yakalanmıştı.
Bağırarak konuşuyor:
“Ne faşistim ne goşsit!” diyordu.
“Onu bu düzeni savunduğu için öldürdüm!” diyordu.
Ya sonra...
Sonra Mehmet Ali Ağca idamla yargılanmaya başladığında:
“Yakında çok önemli açıklamalarda bulunacağım...
Abdi İpekçiyi ben öldürmedim!” Diyordu.
Ve ülkenin en büyük ve en iyi korunan ceza evinden asker kıyafetiyle kaçırılıyordu.
Evet şu anlattıklarım Ağca’nın katil olabileceğinin imkansızlığını göstermektedir.
Ama kullanılmak için uygun bir aktördü Ağca.
İşte o aktör yine rolünü oynadı ve otuz yıl mahkumiyetinin ardından yine dünyanın dikkatini çekecek şekilde aforizmalar uydurarak: Mesih olduğunu, incili yeniden yazacağını belirtmektedir.
Aslında o ne katil, ne bir kahraman...
Aslında o Haldun Taner’in ünlü tiyatro oyunu; KEŞANLI Ali’sinden başkası değildir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.