- 940 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Bilseydim Ayrılığa Âşık Olurdum
“sustuğunda, atıyorum boğaz köprüsünden düşlerimi. Ardından bakıyorum ve ardımdan bakılıyorum düşler tarafından. Artık selamsız sabahsız bir adamım ben! Sattım her şeyimi, sokağımın adını unuttum ve telefonumun numarasını… Artık su gibiyim, hüzne, kedere akıyorum. Öyle garip bir halde savruluyorum işte!”
Bu sabah ellerinin soğukluğunu özledim, saçlarının perçemliğini ve yanaklarının öp beni pembeliğini… Bu sabah bir umut var içimde, martılar konuyor sensiz kollarıma ve ayaklarımda bin derman, sana koşuyor gibiyim adeta. Sanki biri beni sana yöneltiyor. Hangi sokağa adım atsam, ya anıların kol geziyor ya da saçlarının kokusuyla sarhoş oluyorum… Bu sabah gamzeni özledim, en çok göz kırpmanı.
Tatlı bir telaş var yüreğimde, heyecandan ölecek gibiyim. Adımlarım bile hızlanmış bir halde, koşsam yorulmayacağımı biliyorum hani. Daha neler biliyorum ama söylemem! Hiç ısrar etme sevdiğim, söyleyemem. Tutuşmuşum aşkının aleviyle, söyle de hiç kimse söndürmeye gelmesin bedenimi, senin için ölmek istiyorum bu sabah…
Sen gençliğimin en özel yerinde saklısın ve hayatımın en anlamlı köşesinde… Ama artık yoksun ve canım çok acıyor bu yüzden. Çünkü sensizlik hep yanımda, senliğinse senin yanında… Bilseydim ayrılığa âşık olurdum, bilseydim aşktan hep kaçardım. Yokluğun, yüreğimi dağıtıyor bilesin! Gücüm kalmıyor bu yüzden yarınlara, kavuşmalara…
Nereden başlasam inan bilmiyorum ama o kadar çok özlüyorum ki seni, anlatamam. Bebekler gibi masumlaştım, elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibiyim. Dokunsan ağlarım. Bir garip hüzün halindeyim. Bu sıralar başım yokluğunla fena halde dertte, sonum hayır olur inşallah!
Artık havalar soğudu. Korkuyorum buz kesecek yüreğim diye. Bilirsin beni çok sevmem kış mevsimini; dışarıya da fazla çıkmam, öyle sahilde dolaşamamanın garip hüznü çöker üzerime. Ama bu sabah öyle bir düştün ki beynime, kendimi dışarıda buldum. Biraz anılarımızı tazeledim, birazsa hüzünlendim. Ama bu bile sevmediğim kış mevsimine inat, kardelen gibi savaşmaktır. Her şey senin için gül yüzlüm…
Asırlık bir aşk değil bizimkisi ama yürekten delicesine akan bir sevda şöleni. Her anı bize özel, bir başka güzel… Hani İstanbul kadar gizemli, hani martılar kadar yaz-kış aynı denizde çarpışıyor gibiyiz. Bu sabah seni özledim, en çok sesinin sesimde yarattığı o benzersiz ihtişamı. Belki aniden çıkarsın karşıma, olurda çıkmazsan nerede olacağımı biliyorsun.
Bu yazıyı okumanı çok istiyorum. Belki bizim tekrar birlikte olmamızı isteyen dostlarımız vardır. Belki onlar ulaştırırlar bu mektubu sana, olamaz mı? İşte bu yüzden biraz sevinçliyim. Ve her zamanki gibi seni yine boğaz köprüsünün altında bekleyeceğim!
Unutma, her şey seninle güzel ve seninle özel…
EMRE ONBEY
YORUMLAR
“sustuğunda, atıyorum boğaz köprüsünden düşlerimi. Ardından bakıyorum ve ardımdan bakılıyorum düşler tarafından. Artık selamsız sabahsız bir adamım ben! Sattım her şeyimi, sokağımın adını unuttum ve telefonumun numarasını… Artık su gibiyim, hüzne, kedere akıyorum. Öyle garip bir halde savruluyorum işte!”
Bu sabah ellerinin soğukluğunu özledim, saçlarının perçemliğini ve yanaklarının öp beni pembeliğini… Bu sabah bir umut var içimde, martılar konuyor sensiz kollarıma ve ayaklarımda bin derman, sana koşuyor gibiyim adeta. Sanki biri beni sana yöneltiyor. Hangi sokağa adım atsam, ya anıların kol geziyor ya da saçlarının kokusuyla sarhoş oluyorum… Bu sabah gamzeni özledim, en çok göz kırpmanı.
Tatlı bir telaş var yüreğimde, heyecandan ölecek gibiyim. Adımlarım bile hızlanmış bir halde, koşsam yorulmayacağımı biliyorum hani. Daha neler biliyorum ama söylemem! Hiç ısrar etme sevdiğim, söyleyemem. Tutuşmuşum aşkının aleviyle, söyle de hiç kimse söndürmeye gelmesin bedenimi, senin için ölmek istiyorum bu sabah…
Sen gençliğimin en özel yerinde saklısın ve hayatımın en anlamlı köşesinde… Ama artık yoksun ve canım çok acıyor bu yüzden. Çünkü sensizlik hep yanımda, senliğinse senin yanında… Bilseydim ayrılığa âşık olurdum, bilseydim aşktan hep kaçardım. Yokluğun, yüreğimi dağıtıyor bilesin! Gücüm kalmıyor bu yüzden yarınlara, kavuşmalara…
Nereden başlasam inan bilmiyorum ama o kadar çok özlüyorum ki seni, anlatamam. Bebekler gibi masumlaştım, elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibiyim. Dokunsan ağlarım. Bir garip hüzün halindeyim. Bu sıralar başım yokluğunla fena halde dertte, sonum hayır olur inşallah!
Artık havalar soğudu. Korkuyorum buz kesecek yüreğim diye. Bilirsin beni çok sevmem kış mevsimini; dışarıya da fazla çıkmam, öyle sahilde dolaşamamanın garip hüznü çöker üzerime. Ama bu sabah öyle bir düştün ki beynime, kendimi dışarıda buldum. Biraz anılarımızı tazeledim, birazsa hüzünlendim. Ama bu bile sevmediğim kış mevsimine inat, kardelen gibi savaşmaktır. Her şey senin için gül yüzlüm…
Asırlık bir aşk değil bizimkisi ama yürekten delicesine akan bir sevda şöleni. Her anı bize özel, bir başka güzel… Hani İstanbul kadar gizemli, hani martılar kadar yaz-kış aynı denizde çarpışıyor gibiyiz. Bu sabah seni özledim, en çok sesinin sesimde yarattığı o benzersiz ihtişamı. Belki aniden çıkarsın karşıma, olurda çıkmazsan nerede olacağımı biliyorsun.
Bu yazıyı okumanı çok istiyorum. Belki bizim tekrar birlikte olmamızı isteyen dostlarımız vardır. Belki onlar ulaştırırlar bu mektubu sana, olamaz mı? İşte bu yüzden biraz sevinçliyim. Ve her zamanki gibi seni yine boğaz köprüsünün altında bekleyeceğim!
Unutma, her şey seninle güzel ve seninle özel…
EMRE ONBEY
olay budur. üstadım saygıyla eğiliyorum. emeğine sağlık
Dost, seni çok güzel günler bekliyor hissediyorum bunları. Neden mi? Çünkü yazıların insanın ruhuna ve kalbine tesir ediyor. Çok dogalsın. Duygular suni ya da abartılı değil.
Tebrik ederim.