- 1123 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
korkardım seni kaybetmekten ama...
Bir sonbaharda gelmiştin bana. Sokaklar arsız kışa hazırlanırken, sen benim yüreğime bahar çiçekleri serpiştiriyordun. Çisil çisil yağıyordu kırkikindi yağmurları, çoraklaşan sokaklarıma. Göçmen kuşlar, çoktan yolluklarını hazırlamaya başlamıştı; oysa benim her dalımda filizler yeni yeni yeşermeye başlamıştı.
Nasıl da şaşkındım seni kollarımın arasına ilk aldığımda; ağlasam mı gülsem mi bilemediğim şaşkın bir ifade vardı, yüzümde. Heyecandan bir kuş gibi titriyordum, sana ilk dokunduğumda. Şaşkınlıktan, ellerimi nereye koyacağımı bile bilmiyordum. “gerçek değil bu” diyordum. Belki de bir mucizesin diye düşünüyordum. Oysa kana kana içtiğim su kadar, bedenime can veren bir soluk kadar gerçektin.
Hani bazı geceler korkardın, gök gürültüsünden… aslında ben de korkuyordum biliyor musun? Bunu ancak şimdi söyleme cesareti buluyorum kendimde. Nasıl oluyorsa o gecelerde, çelikten bir kalkan kaplıyordu yüreğimi; seni de içine alıveriyordu birdenbire. Sana sımsıkı sarılınca, bütün korkum geçiyordu. Acaba ben mi, senden cesaret alıyordum?....
Ağladığım zamanları hatırlıyorum ara sıra. Küçücük ellerinle yüzüme dokunur, gözyaşlarımı silerdin. Sonra da kocaman sarılırdın bana “eğer ağlarsan, birazdan bulutlar da ağlayacak” diyerek. Senin de gözlerin dolardı o zaman, ama ben ağlamayayım diye saklardın o küçük çehreni benden. O an seni avutmak için susardım ama, sen geceleri uyurken devam ederdim başucunda. İkimizde birbirimizi avuturduk aslında.
Çok korkardım seni kaybetmekten; işte bu yüzden ağlardım da diyemezdim sana bir şey….
Canımdan bir can katmıştım sana, yüreğimi sana vermiştim. Ben sana can verirken sen bana hayat verdin. Senin gözünden tek damla yaş aksa, benim yüreğimde çağlayanlar azardı. Senin bir yerin acısa, bana hançerler saplanırdı. Sen bir ölsen, ben bin ölürdüm. Gamzeli bir gülüşüne ömrümü verirdim. Hele o sıcacık öpüşün,bir dokunuşun; eritirdi yüreğimi.
Seni bir an bile yalnız bırakmak gelmezdi içimden. Gidemezdim senden bir adım bile uzağa. Peki ya şimdi, nasıl katlanıyorum; acaba bu sensizliğe?.......
Her kapı çalınışına, her telefon sesine kulak kesiliyorum; belki senden bir haber vardır, diyerek. Evden dışarı da çıkmıyorum, gelir de beni evde bulamazsın; sokaklarda kalırsın diye. Oysa gelmeyeceğini, gelemeyeceğini biliyorum.
Yüreğimi dağlasalardı da almasalardı seni ellerimden. Kor ateşlere atsalardı, şu aciz bedenimi de avuçlarım böyle boş kalmasaydı. Sen gidince zaten bu dünya yangın yerine döndü. Her an her dakika sensizliğin ardında büyüdü çaresizliğim. Dizlerimde takat yok artık. Dön desem sana….
Seni bulduğumda yapışsam yakana, neden beni bırakıp gittin diye hesap sorsam. Sonra sarılsam sana sımsıkı… bir daha kimse alamasa almasa, seni elimden.
Senin yokluğunda d-üşüyorum şimdi. Tutunacak bir dal, sığınacak bir liman arıyorum. Hiç kimsede senin kokun yok. Hiçbir kol senin kadar içten sarılmıyor bana. Göğsüme bastırdığım bu kara taş; soğuk, kalpsiz; acıtıyor yüreğimi, ellerimi.
Oysa sıkıca tutmuştum ellerinden, yüreğinden Belki de ben öyle zannettim!... Nasıl da aktın gittin hayatımdan.
Sen şimdi o kara toprağın altında kim bilir nasıl korkuyorsun, nasıl üşüyorsun? Ben nasıl seni orda bir başına bıraktım? Sen karanlık geceler yaşarken, bu güneş beni yakmaz mı? Sen orda nefes alamazken; sensiz aldığım her nefes, hesap sormaz mı benden? Bu sebepsiz gidişin laneti, günlerimi karartmaz mı? Geceler üstüme çullanmaz mı?.....
Belki şimdi, her derde deva diye bilinen “zaman ilacını”; alabileceğim en yüksek dozda almanın tam zamanıdır. Belki de şimdi, nefes alma hakkımı en sonuna kadar kullanma zamanıdır. Son kez uyumanın, uyanmamanın vaktidir şimdi!...
Artık yaşayamaz bu can sensiz. Çünkü sen benim Ab-ı Hyat’ımdın, sen benim CANSU(YU)MDUN, sen benim kızımdın…..
YORUMLAR
efsun dalya
sevgiyle...
Evlât acısı : Allah kimseye vermesin, diye her zaman yalvardığımdır. Çok içten yazılmış. Yaşanmışlık belirtileri var. Keşke kurgu olsa, dedirtiyor.
efsun dalya
kurgu olsa keşke......
ama....
ilgi ve özeninize sonsuz teşekkürler...