- 998 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖNEMİNİ ANLAYAMADIĞIMIZ PETROL
1973 yılı ilk petrol krizi ve şoku sonlarında petrol fiyatlarının 10 katı artması yerli petrol aramacılığına verilen önem neticesinde 1991 de yerli petrol üretimi rekor düzeye çıkarak yılda 4,5 milyon tona ulaştı. Ancak daha sonraki yıllarda ekonomik krizler ve değişik nedenlerle petrol ve doğalgaz arama ve sondajına ayrılan bütçe azaldı ve halen de azalmaya devam etmektedir. Şimdiki üretim 2,5 milyon ton kadardır.
Deniyor ki; Türkiye’de var olan ve keşfi yapılan petrolün miktarı 1 milyar tondur. Ancak bunun % 15’i olan yaklaşık 150–160 milyon tonu üretilebilir olarak tahmin edilmiştir. 2000 yılı sonu itibarı ile 112 milyon tonu üretilmiş, kalan 40–50 milyon tonu üretilebilir rezervdir. Diğer bir değişle Türkiye’nin 1,5 yıllık tüketimine yetecek kadardır. Oh ne güzel. Her işte olduğu gibi “Canım masraf etmeye değmez. Vazgeçelim gitsin.” Zaten birilerinin isteği de bu.
Bu güne kadar belirlenen 18 bölgede Cumhuriyet tarihinde toplam 3326 kuyu açılmış, 1100 ‘ü arama 1300 tanesi üretim kuyusu. Detaylı rakamlara girmeme gerek yok. Çünkü ilgili kuruluşlar yeterince rakamsal bilgileri açıklıyorlar. Benim bilgimde ona müsait değil. Beni düşündüren ABD, yılda 17 bin, İngiltere 13 bin, Romanya yılda 6 bin kuyu açarken bizde bu güne kadar 3326 kuyu açılmış. İnsafı, vicdanı olan da düşünsün.
Tabii ki bir Ulusal Enerji ve Petrol Kurumumuz olmazsa, Türkiye’nin bilim politikasının her dalında olduğu gibi enerjiye de gereken önem verilmezse sonuç bu. Ülkelerin gelişmişliğini yansıtan önemli göstergelerden birisi “kişi başına düşen enerji tüketimi” değil, onun yerine “tüketilen enerji başına yapılan üretim” göstergeleri kullanılmaktadır.
2001 krizinin bize verdiği ders, ülkemizde yeterince üretimin yapılmadığı, mal ve iş üretiminin artırılarak gelişmenin sağlanması gerektiğidir.
ABD’nin yaklaşık 100 milyon ton yer altında depolanmış stratejik petrol rezervi olduğu belirtilirken Kıbrıs Barış Harekatında çektiğimiz sıkıntıdan da anlaşılacağı gibi bizim böyle bir rezervimiz yoktur. Dahası bunları düzenleyecek ne politikalarımız vardır ne de bunu düşünecek politikacılarımız. Buna birde enerji sektörünün gelişimini sağlayacak bilimsel araştırma ve teknoloji geliştirme eksikliğinin azlığına planlama eksikliği de eklenince olduğun yerde kalırsın. Prof. Dr. Burhan TÜRKŞEN diyor ki; Üniversite hocaları, öğrencileri kontrolde tutabilmek için araştırmacı ve soru soran, gelişim gösteren bir yapıya kavuşmalarını engellemektedirler. Orta öğretimden gelen ezberci bir sistem de üniversite yapısını zayıflatmaktadır. Bu öğretim üyelerinin çoğu ve yöneticileri araştırmacı ve uygulamacı öğrenci yetiştirecek sistemleri kurmak yerine, kendi çıkar ve hegemonyalarını koruyup sürdürebilmeleri için statükocu bir zihniyetle ya kılık kıyafet bahanesiyle siyasetle uğraşırlar, ya da bilim adamı geçinerek TV. Ekranlarına çıkıp bol laf üretirler. İcraat kapsamında hiçbir şey yapmazlar.
Petrol Yasasına gelince; 2.Abdülhamit, İngiltere’nin petrolle ilgili niyetlerini ve taleplerini görünce tekliflerini reddeder. Musul ve Bağdat’ta açtıkları kuyuları da hükümetçe kapattırır. 1889 da tüm Musul vilayetindeki petrol yataklarının işletme hakkı devlet hazinesinden alınarak Padişah’ın “Hazine-i Hassasına” aktarılmıştır. Amaç, Osmanlı Devleti’ne yönelik petrol rekabetini ve bundan gelecek zararları önlemek, özellikle de İngiltere’ye karşı alınmış bir tedbirdi. Almanlarında bölge petrollerine ilgi ve emelleri de Mezopotamya’nın güneyindeki petrol yataklarını da 1889 tarihli fermanla Hazine-i Hassa’ya aktartmıştır. 2.Abdülhamit’in petrol politikası ve diplomasi kurnazlığı İngiltere ve Almanya’yı ürkütmüş, Sultan petrol oyunlarının kurbanı olmuştur. Bundan ders alınması gerekirken;
Önceki yasada belirtilen “petrol kaynaklarının milli menfaatlere uygun olarak” aranması, işletilmesi ve değerlendirilmesi amaç olarak öngörmüştür. Yeni yasadan niçin bu hüküm kaldırılmaktadır? Stratejik öneme sahip bir konuda yabancı devletlerin belirleyici olması önündeki engeller neden kaldırılmaktadır? Önceki yasada sınırlamalar varken, yabancı şirketlere sınır tanımaksızın her yerde faaliyette bulunma olanağı niçin getirilmektedir? Yatak odanızdan sondaj yapılırsa müdahale şansınız var mı? Türkiye Petrolleri A.O’ neden devre dışı bırakılmak isteniyor? “Çıkarılacak ham petrol ve gazın bir bölümünün ülke ihtiyacı için kullanılır” hükmü yeni yasayla neden kaldırılmaktadır? Devlet hissesini %2’ye kadar indiren bir ahmaklık nasıl düşünülebilir? Başka bir ülke yok bunu uygulayan. Kendi topraklarımızdan çıkan petrolü, eğer paramız varsa uluslar arası fiyattan satın alabiliriz. Şayet paramız yoksa arkasından baka kalırız. Bu nasıl bir politikadır?
Her ne pahasına olursa olsun kendi politikamızı belirleyip kendi imkanlarımızla petrol arama ve çıkarma enerji kaynaklarımızı ulusal çıkarlarımız doğrultusunda tasarruflu kullanma stratejisi geliştirmeliyiz. TV. Ekranlarından “milli sınırlarımız petrol yataklarına göre çizilmiştir. Ülkemizde petrol yoktur” açıklaması yapan bağnaz bilim adamı geçinenlere sormak lazım, eğer petrol yoksa niçin geçmişte olduğu gibi bu günde bazı güçler bu topraklara sahip olmanın peşindedirler? Siz kimin maşalığını yapıyorsunuz?
Ulusal Enerji Komisyonu Başkanı diyor ki; “Dünya enerji oyunu içerisinde akıllı olup ayak uyduramazsak ileride büyük sıkıntılar çekeriz.” Gelişmiş ülkeler 50 yıl sonraki enerji ihtiyaçlarının ne olacağı konusunda politikalar ve planlar geliştirirken bizde hala ortada somut bir şey yok. Toplumda katiller ve caniler yetiştireceğimize, Siyasiler, Üniversiteler, İş çevreleri ve konunun uzmanları bir araya gelip ülkemizin gelecekteki enerji ihtiyaç ve yatırım politikalarını belirlemelidirler.
Ertuğrul TORUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.