- 8494 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaban Gülü
Herkes onu Yaban gülü diye çağırıyordu. Bir adı var mıydı? O da hatırlamıyordu zaten. Böyle çağrılmaya alışmıştı nasıl olsa. Geçmişiyle ilgili hiçbir şey hatırlamıyordu. Bazen bir renk ya da bir şekil geliyordu gözünün önüne. Sonra uçup kayboluveren bir bulut gibi siliniveriyordu. Gri renkli duman gibiydi geçmişi. Zamansız mekânsız dipsiz bir kuyu gibiydi…
Teyze diye hitap ettiği bir kadın vardı yanında. Onunla nerede ne zaman karşılaştığını bilmiyordu. Beynini zorluyordu ama nafile. Sanki kafasının içi bomboştu. Mutlu muydu değil miydi anlayamıyordu. Yalnızca çiçekleri hatırlıyordu. Bir de gökyüzünde uçuşan pamuk bulutları. Ilık esen rüzgârın sırtını sıvazlayışını… Çiçekler… Onu mutlu eden tek dostlarıydı.
Bir sabah erkenden gözlerini açtı. Sabahın serinliği iliklerini ürpertti. Üstünde bir hafiflik hissediyordu. İçinde güzel bir şeylerin olacağına dair hoş bir his vardı. Pembe bulüzünü ve beyaz etekliğini giyinip odasından çıktı. Tahta merdivenleri ikişer, ikişer indi. Sofadaki kapıyı açıp dışarı çıktı. Tulumbadan su çekti. Yüzünü yıkadı. Kovaya su doldurup içeri taşıdı. Ocağı yakıp çaydanlığı ocağa koydu. Bir türkü mırıldanmaya başladı.”Sabahın seherinde ötüyor kuşlar “diye devam eden…
Güler teyze de uyanmış, bu yanık sesi duyarak mutfağa gelmişti bile. Sesini çıkarmadan onu izliyordu. Yaban gülü onu fark edince türküyü yarıda bırakarak:”Günaydın!”dedi. Sonra masaya çatal kaşık koydu. Peynir, zeytin, gül reçelinden oluşan kahvaltılarını karşılıklı yedikten sonra Güler teyze: Kızım bugün sende bir başkalık var, çok iyi görünüyorsun. Dedi. Yaban gülü:”Teyzeciğim, içimde garip bir his var. Sanki bugün çok güzel şeyler olacakmış gibi geliyor bana.”diyerek gülümsedi. Güler teyze”:Hayırdır inşallah “dedi.
Yaban gülü evi baştan aşağıya sildi süpürdü. Örümcekleri aldı. Örtüleri havalandırdı, düzeltti. Vazoya taze açmış yaban gülleri koydu. Perdeleri ve camları açtı. Evin içi hanımeli ve gül kokularıyla dolmuştu. Bir kuş pencerenin kenarına kondu. Yaban gülü ona ekmek kırıntıları serpti. Kuş karnını doyurduktan sonra dile geldi ve kıza dönerek:”Sen çok iyi bir çocuksun. Bir gün yardıma ihtiyacın olursa bana seslen, ben duyar hemen gelirim.”dedi. Sonra pır! Diye uçup gitti.
Yaban gülü tavuklara darı serpti. Taze su verdi. Tavuklar:”Gıt gıt gıdak! Sen çok iyi bir çocuksun. Bir gün başın sıkışırsa bize seslen, hemen yardımına koşarız.”dediler.
Yaban gülü ahırdaki ineklere ot verdi. Kürekle altlarını temizledi. Sarı inek:”Sen çok iyi kalplisin. Bir derdin olursa çekinme, biz yardıma hazırız.”dedi.
Çomar Yaban gülünün en yakın arkadaşıydı. Onu nereye gitse takip eder, korurdu. Yaban gülü. Ekmeklerin üstüne süt döküp Çomar’ın karnını doyururken Çomar kızın gözlerinin içine sevgiyle baktı ve:”Yaban gülü ben senin en iyi arkadaşınım, daima yanındayım.”dedi.
Yaban gülü hayvanların karınlarını doyurduktan sonra teyzesinin yanına gitti. Kadıncağız yorgun görünüyordu. Kız sedirde uzanmış olan teyzesinin alnına elini koyarak ateşine baktı. Alnı çok sıcaktı. Sirkeli bez koydu, ıhlamur kaynattı. Fakat akşam olup durumu düzelmeyince endişelenmeye başladı.
Sabaha kadar onun başında nöbet tutan kızcağız çok üzgündü. Ateşi düşmemişti. Kat kat battaniyelerin altında tir, tir titriyordu. Fakat ne yapabilirdi ki. Çevrede kimseyi tanımıyordu. Zaten ondan başka kimi kimsesi yoktu. Teyzesi uykuya dalınca çocuk da birkaç dakikalığına gözlerini kapatmıştı. Dün cama gelen küçük kuşun söylediklerini düşünüyordu. Bir tıkırtı duyunca yerinden sıçradı. Camın kenarında minik kuşu gördü. Camı açtı. Kuş odaya girerek uçtu, kızın omzuna kondu. Kulağına eğilerek:”Beni mi çağırdın küçük kız?”dedi. Yaban gülü çok şaşırmıştı.”Yalnızca buraya gelmeni hayal etmiştim.”dedi. Kuş:”İşte geldim, yanındayım, yardıma hazırım.”diyordu.
Kız:”Sen bana nasıl yardım edebilirsin ki?”diye şaşırarak sorunca kuş: Sen bir kâğıda derdini yaz, rulo yap, boğazıma bağla. Ben ilgili yere ulaştırayım.”dedi. Kız kuşun dediğini yaptı. Kuş havalandı, gözden kayboldu.
Yaban gülü teyzesinin sırtını yastıklarla destekleyerek oturttu. Biraz şehriye çorbası içirtti. Fakat bir iki kaşıktan fazla yiyemeyen kadın yeniden bitkin vaziyette yatağa uzandı. Kızcağız tavukların sözünü hatırladı. Sonra kendi kendisine:”yok canım daha neler, tavukların ne gibi bir yardımı olabilir ki.”diye söyleniyordu ki kapıda birtakım tıkırtılar duydu. Kapıyı açınca tavuklar karşısına çıkmasın mı? Üstelik ona doğru gagalarını uzatarak:”Bizi çağırdığını duyduk hemen koştuk geldik.”dediler. Kız:”Siz nasıl bir yardımda bulunabilirsiniz ki?”diye sordu. Tavuklar:”Gıt gıt gıdak yumurtam sıcak, inanmazsan dön de bak! Diye bağrışmaya başladılar. Kızcağız:”Şşt! Sessiz olun, teyzem çok hasta.”diyerek onları susturmaya çalıştı. Tavuklar uzaklaştıktan sonra Yaban gülü teyzesinin başucuna gitti. Yerde bir sürü yumurta duruyordu. Yumurtaların üzerinde bizi pişir teyzene içir yazıyordu. Tavukların iyi niyetini anlayamadığı için pişman olan çocuk yumurtaları topladı ve iki tanesini suda hafifçe pişirdi. Üst kısımlarından kırarak tuz serpip teyzesine içirdi.
Aradan epeyce bir zaman geçmişti. Yaban gülü kapıdan”Möö! Diye bir ses duydu. Kapıyı açınca Sarı ineğin gelmiş olduğunu gördü. Sarı inek:”Sen uzun süre yanımıza gelmeyince, bir sıkıntın olabileceğini düşündük ve yardıma geldik.”dedi. Küçük kız onlara:”Teşekkür ederim.”diyerek boynunu büktü. İnekler sönmüş odunları tutuşturup ocağı yaktılar, sütlerini tencereye sağıp ocakta pişirdiler. Kıza :”Sıcak, sıcak içir, iyi gelir.”diyerek ahıra döndüler.
Yaban gülü teyzesinin ayakucuna kıvrıldı. Bir an uykuya dalar gibi oldu. Ama hemen sonra camda tıkırtılar duydu. Minik kuşu görünce çok sevindi, camı açtı. Kuş geldi, omzuna kondu. Kızın kulağına:”Kapıyı aç, ziyaretçilerin var.”dedikten sonra havalandı, kapının koluna kondu. Kızcağız heyecanla kapıyı açtı. Kapıda beyaz önlüklü bir doktor bekliyordu. Doktor teyzeyi muayene ettikten sonra:”Fena üşütmüş, bu ilaçları akşam sabah içirin.”dedi. Doktor tam kapıdan çıkmak üzereydi ki gözü duvarda asılı bir çerçeveye ilişti. Çerçevede Yaban gülünün annesi ve babasıyla çekilmiş bir fotoğrafı duruyordu. Yaban gülü bu resimde annesinin kucağında minicik bir bebekti. Doktor:”Bu o,benim karım, Melek, melek…”diye mırıldandı. Hasta kadın bu ismi duyunca birden canlanarak yerinden doğrulmak istedi. Dudaklarının arasından belli belirsiz sözcükler döküldü:”Onu tanıyor musunuz?”Adam hasta kadına dönerek:”Evet çok iyi tanıyorum, çünkü o benim trafik kazasında ölen karım. Kucağındaki bebek ise yıllardır arayıp bulamadığım kızım bu resmin aynısından bir tane de bende var.”dedi.
Güler hanım, doktora bu küçük kızı o kaza yerinde bulduğunu, annesinin olay anında ağır yaralı olduğu için kızını kendisine teslim ettiğini ne yazık ki kurtulamadığını anlattı. Doktor o kazada herkesin kendisini ölmüş sandığını fakat kurtulduğunu ama karısını ebediyen kaybetmenin acısına bir de yavrusunu yitirmenin acısının eklendiğini söyledi. Yıllardır aradığı biricik evladı nihayet karşısındaydı. Baba kız hasretle birbirlerine sarıldılar. İkisinin de gözlerinden inci gibi yaşlar dökülüyordu.
Birden kapı açıldı ve içeriye tavuklarla inekler doluşmaya başladılar. Yaban gülü ve babası bu tuhaf manzara karşısında ağlamayı bırakıp gülmeye başladılar. Minik kuş neşeli cıvıltılar çıkararak başlarının üstünde dönmeye başladı. Hasta kadıncağız da mutluydu artık. Yıllardır küçük kıza gerçek bir anne gibi şefkat göstermişti. Yaban gülü ondan ayrılmak istemiyordu. Babası kızına ve Güler teyzeye dönerek:”Biliyor musunuz benim kızımın gerçek adını?”diye gülerek sordu. Onlar bilmiyoruz anlamında başlarını hafifçe iki yana salladılar. Bunun üzerine babası:”Ama ben biliyorum, çünkü onun adı Gül’dür!”dedi.
Gülhan Çeliktaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.