- 2474 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
DOSTLUK VE VEFA
KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
DOSTLUK VE VEFA
70 li yıllarda; Sivas ilimizde bir siyasi partinin il başkanlığı yapan, Şair ve Yazar Yavuz Bülent BAKİLER; şehrin sıradan mahallerinden birinde oturmakta ve yine aynı mahallede bütün işlerini görmektedir.
Alış verişinden, kıraathaneye kadar her ne işi var ise; aynı mahallede işlerini gören Yavuz Bülent Bey birgün sabah namazından çıkışta dalgın birini farkeder. Biraz dikkatli bakınca bu kişinin gözlerinin görmediğini anlar.
Bir kaç gün bu şahsı takip eder. Adam; yıkık, dökük bir evde oturmaktadır.
Adam evine girdğinde; hane halkının adama bağırdığını, hakarete varan sözler söyledğini müşahade eder.
Ertesi gün adamla dertleşir.
Adamın adı Ali Haydar’dır.
Ali Haydar -
"BEĞİM GÖZLERİM GÖRMÜYOR. BİR İŞ TUTAMIYORUM. İŞİM OLMADIĞI İÇİN DE EVE EKMEK GÖTÜREMİYORUM. EVDEKİLER HAKLILAR. EVİNE BİR EKMEK ALMAKTAN ACİZ İNSANIM. BUNDAN DOLAYI ÇOK ÜZLÜYORUM. ÇOK YERE İŞ İÇİN GİTTİM, KİMSE BANA İŞ VERMEDİ."
DİYEREK DERDİNİ ANLATIR.
O YILLARDA ÖZÜRLÜ İŞE ALIMLAR HENÜZ DAHA BAŞLAMAMIŞTIR.
YAVUZ BÜLENT BEY "SİYASİ NÜFUZU BURADA KULLANMAYIP DA NEREDE KULLLANACAĞIM." DİYE DÜŞÜNEREK;
ALİ HAYDAR’I "DSİ." DE İŞE BAŞLATIR.
ALİ HAYDAR DUALAR EDER.
ARTIK EVİNDE ONU DA GÜLER YÜZLE KARŞILAMAKTADIRLAR. ONUN DA YÜZÜ GÜLMEKTEDİR.
ARADAN YILLAR GEÇER...
12 EYLÜL 1980 TARİHİNDE ZULMÜN KANLI PENÇELERİ BÜTÜN İNSANLIĞI SARMALAMIŞTIR, İŞKENCE VE ZULÜM HÜKÜM SÜRMEKTEDİR.
YAVUZ BEY’İN AVUKATLIK YAPMASI ÖNLENİR. ANKARA’DA ARADA BİR ARKADAŞINA UĞRAR. ORADAN DA ELİ BOŞ EVİNE DÖNER.
BU ZAMAN İÇİNDE; ALİ HAYDAR BİR GÜN YAVUZ BEY’E TELEFON EDER. HALINI HATIRINI SORAR.
YAVUZ BEY "ÇOK İYİYİM ALİ HAYDAR KARDEŞİM, ŞÜKÜR BİR ŞEYE İHTİYACIMIZ YOKTUR." DİYE CEVAP VERİR.
Yavuz Bey’in sesinde bir gariplik sezen Ali Haydar; farklı zamanda aynı yeri yine arar ve Yavuz Bülent Bey’in bir sıkıntı içinde olduğunu, büroda olan arkadaşlarından öğrenir.
Bir kaç gün sonra Ali Haydar Ankara’ya gelir ve dosdoğru Yavuz Bey’in gittiği büroya gider.
Yavuz Bey’i haberdar ederler. Yavuz Bey büroya gelir.
Bakar ki; Sivas’ta ki Ali Haydar,
"Hoşgeldin Ali Haydar kardeşim." Diyerek buyur eder.
Ali Haydar;
"BEĞİM FAZLA İZNİM YOKTUR. BEN SİZİN ZORDA OLDUĞUNUZU HİSSETTİM. EVİMİ İPOTEK ETTİRTEREK 20.000._ LİRA ADLIM BANKADAN. BU PARAYI BEN SANA GETİRDİM. BU PARAYI AL, NE ZAMAN RAHATA ERERSEN PARAYI BANA YOLLARSIN." DER.
YAVUZ BEY ŞAŞIRMIŞTIR.
NE SÖYLERSE SÖYLESİN; ALİ HAYDAR’I FİKRİNDEN CAYDIRAMAZ.
PARANIN İÇİNDEN 10.000._LİRAYI ALIR.
BİR SÜRE SONRA İŞLERİ YOLUNA GİRİNDE DE BU ALDIĞI PARAYI ALİ HAYDAR’A GÖNDERİR.
YAVUZ BÜLENT BEY’E...
DOSTLUK NEDİR?
DİYE SORMUŞTUM BU OLAYI ANLATMIŞTI....
BEN DE DOSTLUĞUN ANLAMININ ANLAŞILMASI AÇISINDAN BU OLAYI BURADA SİZLERE AKTARMA İHTİYACI HİSSETTİM...
İŞTE SİZE BİR VEFA ÖRNEĞİ.
İŞTE SİZE "BİR DOST."
Böyle kaç dostunu var.
Böyle dostlukların sayısı arttığı gün bu toplumun problemi bitmiş demektir.
YORUMLAR
Mekandan, isimlerden ve şahıslardan yola çıkarak olaya başka açıdan yaklaşmak istiyorum müsadenizle.
Yöre Sivas yöresi, Alevi vatandaşlarımızın hatırı sayılır ölçüde nufusları olan bir şehir. Tahminimce "Ali Haydar" da isminden anlaşılacağı üzere bir Alevi vatandaşımızdır.
Yavuz Bülent Bakiler ise avukat kimliğininden daha fazla milliyetçi-muhafazakar "Turancı" kimliği ile tanınıyor.
Ne garip değil mi bir "Alevi" ve "Turancı" karşılıklı insanlık dersi veriyor. Sakın ha yanlış anlaşılmasın kendilerine değil, bizlere. Demekki mühim olan insanlıkmış gerisi teferruat bile değil.
Teşekkürler, saygılar, selamlar
Ağyar tarafından 1/21/2010 6:03:30 PM zamanında düzenlenmiştir.