- 1123 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SAKIN AĞLAMA UMUT SENDE BEBEĞİM
SAKIN AĞLAMA UMUT SENDE BEBEĞİM
Steaua Bükreş maçımızdan sonra nereden bilebilirdim ki mabedimizden bu kadar ayrı-gayrı düşeceğimi? 10’uncu haftadan yadigâr iki maçlık seyircisiz cezanın ardından gelen devre arası tatili, o, şu, bu derken Saracoğlu çimleri uzaktan buram buram kokmaya başlamıştı burnuma sorgusuz sualsiz ve dokunuyordu yalnızlık. Hasret eskitecek pranga bulamayınca kutsal çubukluma dikerek telaffuzunu, bir arpa boyu yol almıştı sarı-laci yüreğimde.
Bu şuursuz hasreti dindirmenin tek çaresi vardı; o da Burhan Felek tribünleri ve tabi ki Caferağa’nın çam kokulu yakışıklı parkeleri. Önce sarı meleklerimizin Galatasaray ile oynadığı ve 3-0 kazandığımız voleybol maçında aldım soluğu. Bu maç sınama maçı gibiydi sanki biz tribün işçileri için. Aynı saatlerde futbol takımımız Ege’nin siyah-beyaz efesi Altay’ı ağırlıyordu. Bize de birinden geçmek düşüyordu. Oysa ne Ana’dan geçilirdi, ne de yardan. Gel de çık şimdi işin içinden ey biçare yüreğim. Altay’ı özlememize rağmen çoğumuz seçimimizi voleybol maçımızdan yana kullanmıştık. Bu tercihimizin baş aktörleri sarı meleklerimizin bu yıl ortaya koydukları yüksek performans ve tabi ki rakibin adı olmuştu… Hep futbolcularımız mı maç seçecekler, bir de biz maç seçelim öyle değil mi? İşin şakası iki maçta bir derede kalmak gerçekten çok zor. Tanrım kimseyi takımıyla sınamasın.
İşte Caferağa-Burhan Felek arası mekik dokurken Caferağa’nın cilalı parkelerinde, hemen arkamda bitiveren tribünlerde gözlerime volta attırırken rastladım onlara. Bayan Basket Takımımızın Gydina ile oynadığı FİBA maçıydı yanlış hatırlamıyorsam. Elim direkt fotoğraf makineme gitmiş, mutluluğun resmini çekmek gelmişti içimden Abidin Dino’ya özenerek. Dört kişiden oluşan ve her birinin üzerinde forma olan bu sevimli aileye isim bulmam hiç de zor olmadı. Toplumumuz her ne kadar dört kişiden oluşan ailelere “Çekirdek Aile” ismini verse de, benim kafamdaki isim olan “Kanarya Ailesi” onları daha bir mutlu edecektir şüphesiz… Ve biliyorum ki bu teşbihim içinde gram hatayı barındırmamakta.
Amatör branşlarımızın her maçında görmeye alıştığım kanarya ailemizi taşımak istedim satırlarıma bu hafta. Baba kanaryamızın adı Münir Kaya. 37 yaşında ve Fenerbahçe sevgisini yüreğinin en derinliklerine kazıyanlarımızdan. “Evladıma miras bu sevda.” özdeyişimize en güzel örneklerden şüphesiz kendisi. Anne kanarya’nın adıysa Neriman Kaya. Bayanların yaşı sorulmaz ilkesine sadık kalarak buradan yazmayı pek uygun bulmadım Anne kanaryamızın yaşını sevgili okur. Yavru kanaryalarımızdan 3 Yaşındaki Mehmet Kaya tribünlerde büyümüş dersek yeridir hani. Tıpkı 6 aylık minik kardeşi Gülfem Kaya’nın şu andaki hali gibi.
Ben satırlarımı izniniz olursa Gülfem bebeğin başının altına kuş tüyünden yastık yapmak istiyorum, tribünlerdeyken en değerli besin kaynağı olan uykusundan mahrum kalmaması için. Başındaki sarı bandı, minik bedenine tıpa tıp uyarlanan kutsal çubuklusu ve Fenerıum tulumuyla Gülfem bebek, başta bu satırların sahibinin kalbinde olmak üzere, tüm tribün ahalisinin yüreklerinde taht kurmuş durumda.
Maçı seyretmekten bir an vazgeçen tribün ahalisinin tek gerekçeleri var, o da Gülfem bebeği öpüp koklayıp beraber resim çektirmek. Bu yüzden Gülfem bebeği Annesinin kucağında göremeyince anlıyorum ki yine tanımadığı ablalarının ya da ağabeylerinin kucağında üzerine çevrilen objektiflere poz vermekte. Annesinin kucağındayken mışıl mışıl uyuduğunu görünce daha içten söylüyoruz ona ninni gibi gelen tezahüratlarımızı, çünkü biliyoruz ki hep bir ağızdan söylenen tezahüratlarımızla büyüyecek Gülfem bebeğimiz.
Burhan Felek’teki bu kez Erkek Voleybol takımımızın yine Galatasaray’a karşı aldığı 3-2’lik maçta ve en son geçtiğimiz Pazar Caferağa’daki 92-59 kazandığımız Beşiktaş Cola Turka Bayan Basketbol maçımızda rastladım kanarya ailemize. Zaten bu yazının bu kadar gecikmesinin nedeni; Gülfem Bebeği bir kere daha görüp, bağrıma basmaktı. Yoksa yazı iznim 3-2 kazanılan Tokatspor maçımızın akşamında çıkmıştı ebeveynler Neriman&Münir Kaya tarafından. Bu gecikmeden dolayı kanarya ailemizin hoşgörüsüne sığınıyor konuyu Gökhan Ünal transferimize getirip, yazıyı nihayetlendirmek istiyorum. Zaten A 4 kâğıdım da şikâyetçi omuzlarına taşıyabileceğinden fazla kelime yüklememden.
Gökhan Ünal transferi haber bültenlerine düştüğü an ne gariptir ki bilgisayarımdan usul usul bir türkü geçmekteydi. “Sen yağmur ol, ben bulut. Maçka’da buluşalım.” sözlerini bünyesinde barındıran bu türküyü hemen Gökhan Ünal ile Mehmet Topuz’a uyarlamak geldi içimden. Bilindiği gibi ikisini birden almayı çok istemiştik ama bir türlü satmaya yanaşmamıştı eski takımları kayserispor. Ama görüyorsunuz ki aradan hayli zaman geçmeden biri yağmur oldu, diğeri bulut ve Kadıköy’de buluştular işte en nihayetinde. Birçok renktaşımın aksine ben Gökhan Ünal transferimizin isabetli ve yerinde olduğunu düşünüyorum. Hava hakimiyeti, adam eksiltme, hatta ve hatta yeri geldiğinde frikik dahi atabilen Gökhan şu an formsuz dönemini yaşıyor olabilir. Ben inanıyorum ki yol arkadaşı Mehmet’le bir araya geldiği için tekrar yıldızı parlayacaktır Gökhan’ın. Yeter ki gerekli sabrı gösterelim futboluna. Zaten Antalyaspor maçında oynadığı futbol ve Güiza’ya yaptığı asist ileride formamız altında yapacaklarının teminatıdır. Bu arada 4-3’lük Antalya mağlubiyeti kimseyi de atlatmasın, bence takım ikinci yarıya hazır derim ben…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.