- 1852 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
KARANLIKLAR VE AYDINLIKLAR
Her karanlığın bir aydınlığa ihtiyacı vardır. Işık yakman için karanlığı yaşaman gerekir. Aydınlık kişinin ruhunda olmalı, dış görünüşünde değil.
Etrafı karanlık olanların beyinlerindeki aydınlık, etrafın karanlığını aydınlatır da artar bile. Acaba ışık olarak görebildiğinizin bütünü aydınlık mıdır? Renk körü olmanız, sizi aldatmasın.
Yarasanın can damarı olan karanlık, onu korur ve kollar hep. Bizim yaşamamız için var olan nesne, aynı zamanda ölümümüzün de bir sebebidir. Nasıl mı? Hayat kaynağımız olan su; denizin derinliklerinde ölüm sebebimizdir. Balığın su içindeki durumu, onun yaşam kaynağı olurken; suyun dışındaki ortamı ise onun ölümüdür.
Karanlık ve aydınlık terimlerini düşünün. Sadece aydınlıkta yaşayanlar, yaşadığı ışınların aydınlık mı, karanlık mı olduğuna karar veremezler. Belki de senin aydınlık sandığın onun için karanlıktır. Karanlığın içinde yaşayanlar da aynı şeyleri düşünebilirler. Siz bana, kör birinin, renk ayrımı yapmasından bahsedebilir misiniz? Yorum size düşüyor…
Kendini cehalet toplumu içinde bulan bir birey, aydınlıktan anlamaz. O, hatalarını hak ve hakikatin karşısında görerek ve yaşayarak anlayabilir. Yüzündeki kiri, bir kişi aynaya bakmadan nasıl göremezse; cehaleti de bir kişi, hak ve hakikatlerle karşılaşmadan göremez ve anlayamaz.
Cehalet toplumu; içinde barındırdığı zulmü, fuhşiyatı ve ahlaksızlığı kişiye hep güzel göstermeye çalışır. Kişinin bu çirkinliklerden başkasını görmemesi için mücadele eder. At gözlüklerini taktırır, sadece ve sadece önünü görsün diye. Hak ve adaleti, yüce yaratıcıyı, inanç ve ibadeti hep gizli tutar. Kişi gördüklerinin yanlış da olsa doğruluğuna inanır ve ben böyle düşünüyorum der. Atalarımdan ben böyle gördüm der. Tıpkı cahiliye devrinde kan davalarının doğruluğunu meşru sayan bir düşünce gibi…
Cehalet, kişilere başlarını kumlara sokmaları emreder. Çöldeki deve kuşlarının başlarını kumlara sokarak, etrafındakilerden kaçtığını ve onlardan korunduğunu sandığı gibi. Cehalet de kişinin karanlıklarda yuvalanmasını ister. Geleceğini, masum insanların kanlarını emme üzerine kurar. Cehaletin büyük emri; başını kaldırmamalısın, sağa sola bakmamalısın, İslam’ı görmemelisin, ibadetlere yaklaşmamalısın, dizlerinde ve alnında secde izlerini taşımamalısın, oruç tutmamalısın, insanlara iyi davranmamalısın. Kısacası karanlıklardan dışarı çıkmamalısın, karanlık insanların aydınlığı ile yetinmelisin, onların istediği kadar yaşamalısın. Emir ve temenniler uzadıkça uzuyor…
Aydınlık bizlere şah damarımızdan yakınken, neden gözlerimizi açıp da ona bir yudum bakmıyoruz? Karanlığın hançeri boynumuzda olsa da, yüzümüzü aydınlığa dönmeliyiz. Karanlıklar, aydınlıktan bir damla ışık gördüklerinde kaçacak delik arar. Karanlıklar; dünya ve dünya hayatını çok sever. Aydınlığı gördüklerinde yaban merkepleri gibi kaçar. Kalbinizdeki ışığı bir parça aydınlatın yeter onlar için.
Dünyamıza göz kırpan aydınlığa dönmeliyiz. Karanlıklar, bizleri ne kadar tehdit etse de aydınlıklara koşmalıyız. Aydınlığın yolu ne kadar çileli, meşakkatli olsa da ona uçmalıyız. Hak ve adaletten ayrılmamalıyız. Hakkın ışığını bir kere gördük mü; karanlıklar bizlerden hızla kaçacaktır. Bir yudum aydınlık için kalbini ve ruhunu hakka çevir. İki dünyada da kazananlardan ol…
02. 01. 2010
Akdağmadeni
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.