- 2358 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DİYARBAKIR KÜÇELERİ;
Diyarbakır denilince akla ilk gelenler arasında; coğrafi konumu, yer altı zenginlikleri, geçmişte Peygamberlere, evliyalara mesken olmuş bir şehir olmasının yanında,cömert ve misafirperver insanlarının , gelenlere kucak açan duruşları ,zihnimizde yer etmiştir.Nedendir bilinmez her şeye rağmen yüzü gülümsemekten gelecek sevabı umarak ,ağır hayat şartlarının üstünde bıraktığı yorgunluğu akıllardan sildirecek bir tutum sergilerler.
Güneydoğu ; kıraç toprakları,yıllarca kaos ortamında ,dalgalanmaların eşiğinde hayat mücadelesi verirken ,ırkçı ayırımların ,haksızlıkların,karanlık planların ortasında sağa sola savrulmanın verdiği bir ezilmişliği sindirmenin sonuçlarıyla bugünlere geldi. Geliş yolculuğu uzun olduğu kadar, yorucu ve kayıplarla dolu olması ,O’nun bu yolculuğundan aldığı dersleri de şimdiki nesle taşımasını sağlamıştır.Artık daha temkinli , adımlarını tutarlı atan güneydoğu insanı, geçmişteki acı tecrübelerinin tekrar etmemesi için haklı olduğunu savunduğu iddialarında hukuki arayışlarını göz ardı etmeden ,haklıyken haksız duruma düşmemek için akılcı ve demokratik çizelgeleri takip etmeye başlaması bile ona yeni bir imaj kazandırmıştır.Ama ne var ki; Bu sanıldığı kadar kolay değildir …Bunun bu yörenin insanı kadar batıda farkındadır.Belki daha ciddi atılımlar ,çok daha uzun ve yorucu yolculuklar ufukta görünse de asıl bilinen hafızalarda ve kalplerde yer eden acıların azalmasını ummaktır.Kanayan yara olmaya aday olmaktan vazgeçmek, halkın kanayan yarasını sarmaktan geçtiğini bu konuda açılımlar yapmaya teşebbüs edenlerin işbirliğiyle gerçekleşecektir.belki de anlatmaya çalıştıklarım geniş ayrıntılar isteyen konular olması hasebiyle durmam gereken noktayı burası seçiyorum.
Neden Diyarbakır ? bu soruyu defalarca sordum kendime…ama cevabı belli olan bu soruyu belki de sizlerle paylaşmak beni burada yaşayan halkın asıl sorularına bir nebze olsun aydınlık tutmak içindir…Diyarbakır kentleşme,modernleşme yolunda hızlı adımlar atarken biryandan onu bir türlü bırakmayan yöresel yaşam tarzının da elinden kurtulamamış –ki beklide kurtulmak istemeyen bir görüntü sergiler.Bu ikilem arasında gidiş gelişler onu yormaktan ziyade yönünü kesinleştirmesinde de yeni arayışlara itmiştir.Bu yönüyledir ki hep gözde olmayı başarmıştır.her ne kadar okumuşuyla ,çağa ayak uydurma konusunda kendini geliştirmiş kesimle ,arka mahallede yaşayan çağın nimetlerinden nasibini almayan kesimi bir çatışma sergiliyor gibi olsa da kardeşçe yaşama arzusu ;deyim yerindeyse aynı dili konuşmaları onları hep aynı fotoğraf karesinde bir araya getirmiştir. Başta da söylediğim gibi bu bir hayat mücadelesi bir dik duruş çizgisidir.
Diyarbakır da büyümüş , bu yöreden biri olarak bu şehrin analizini yapmak kolay görünse de cümlelerle veya sayfalar dolusu örneklerle ifade etmek sanıldığından çok zor benim için.Çevremde olup bitenin farkında olmak için neden? Niçin?sorgulamasını da başarıyla yerine getirmem gerekiyor.Ama imkansız olmadığını bilmek ve sırf bunun için ter dökmek mukaddes bir çalışmaya itti beni .
Demokrasinin Türkiye deki ilerleyişini tekerleği patlak bir arabaya benzetirsek, güneydoğu da ki demokrasi talebinin karşılanma hızını da az çok tahmin edebiliriz. Umudunu yitirmek istemeyen Diyarbakır ın imdadına hep son anda yetişen veya çoğu zaman geç kalan devlete yinede bağlılığını göstermesi çoğu şeyi açıklıyor aslında. İstenilen huzur , düzen ve kabullenilme ihtiyacı artık birileri tarafından fark edildiği kanısındayım.Bu da bizden sonra gelecek neslin bizim imtihanlarımızdan geçmeden bu coğrafyada yaşayacaklarına dair bir ümittir.Sevindirici olanda budur.
Hafızamda yer ettiği kadar çocukluğumda ki Diyarbakır ile şimdiki Diyarbakır arasında oluşan farklılık öyle ciddiye alınacak boyutta değil. Her ne kadar yeni çehresiyle değiştim dese de arka mahallelerine indiğinizde acı gerçekler yüzümüze çarpıyor. Belki aceleci tarafımız ağır basıyor ,bunun farkındayım ama ekonomik boyutunda ciddi gelişmelerin olmamasının getirdiği hayal kırıklıkları bitmiyor.hani her şey bir yana bu fakirliğin belini kıramamış olmak üzüntü verici.Güneydoğunun bel kemiği olan Diyarbakır da hala açlık sınırını yaşayan ailelerin fazlalığı,ekonomik anlamda çizelgenin yerlerde sürünüyor olması,işsizliğin çoğunluğun ortak kaderi olması ;bu bölgeye yapılacak yatırımların gecikmesinden doğan öfkeyi artırmaktadır. Dışa göç hep çare olarak görülmüş,terör bahanesiyle boşaltılan topraklar şimdide verimli sulak arazilerin olmayışı ,şehirde çalışma alanlarının kısıtlı olması ,rızkını batıda arayan insanını geri getirememiştir. Hal böyle olunca da en büyük payı da vatanını terk etmeyen açlıkla mücadele eden halk almıştır.
Şimdi bu kadar karamsar tabloya ne gerek var diyeceksiniz,duyar gibiyim. Bu tabloyu görmemek için Diyarbakır in farklı yönleriyle karşınıza çıkmam gerekirdi. Örneğin folklörü ,gelenekleri,tabii güzellikleri,tarihi eserleri saymakla bitmez. Yada sizlere güler yüzlü sıcak kanlı insanlarının misafirperverliğin den de bıkmadan usanmadan bahsedebilirdim. Bunlarda olmasa yüzümüzü güldürecek ,yaşanır kılacak bir bahanemiz olmayacak beklide…
AYTEN GÜVENÇ ALANKUŞ 2010...
Devamı var
YORUMLAR
Diyarbakır küçeleri deyince...Mıgırdiç Margosyan aklıma geldi....
"Diyarbakır’da gâvur mahallesinin dar ‘kuçe’lerinde başladı hayat ve onu tamamlayan edebiyatına giden yolculuğu Mıgırdiç Margosyan’ın… Hıristiyan olduğu için Diyarbakır’da ‘gâvur’ ‘Bileti İstanbul’a kesilip’ bu şehre geldiğinde ise, memleketinden üzerine sinen kültürden dolayı ‘Kürtler geldi’ diye karşılanarak her ne kadar hep ‘öteki’ olduğu vurgulanmak istense de Anadolu topraklarına kök salmış yüzlerce yıllık kültürün mirasını taşıyan fertlerinden birisi…"
oralar hep bir varolma hayalinin derdine düşmüş insanların yıkık gözyaşlarına döndüğü acının resmiydi...........
güzeldi ellerine sağlık