- 115123 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SÜNBÜLZÂDE VEHBİ VE RÜCU SANATLI BİR ŞİİRİ..
Sait KÜÇÜK (*)
Araştırmacı Yazar
Sünbülzâde Vehbi, Divan Edebiyatı şairlerinden olup 18. yüzyılda yaşamıştır. Arapça ve Farsçayı lügatlerini yazacak derecede bilen, başta kadılık olmak üzere birçok devlet hizmetinde bulunan Sünbülzâde Vehbi, III.Selim tarafından “Sultânü’ş-şuarâ” unvânıyla ödüllendirilmiştir.
Lakaplarının Sünbülzadeler olduğu, Maraş’ta doğup İstanbul’da öldüğü bilinen Sünbülzâde Vehbi’nin bazı internet sitelerinde Mora’lı olduğu da yazılmakta ve söylenmektedir. Onunla ilgili bir çalışması olan Yrd. Doç. Dr. Süreyya Ali Beyzâdeoğlu’nun hazırladığı Sünbülzâde Vehbi adlı kitapta Mora’lı olduğuna dair kayıt bulunmamaktadır. (1)
Sünbülzâde Vehbi, Sünbülzâde Vehbi Efendi olarak da tanınmaktadır. Halk arasında divan şiirleri ile değil, en çok rücu sanatını gerçekleştirdiği “Bezm-i hamam edelim/Sürtüştürem sana ben” mısralarıyla başlayan şiiriyle tanınmaktadır. Sünbülzâde Vehbi Efendi denildi mi ilk akla gelen bu şiiridir. Bu şiiri Anadolu aşıklarının ezberindedir. Fakat Yrd.Doç. Dr. Süreyya Ali Beyzâdeoğlu’nun yayınladığı kitapta yer almamaktadır.
Rücu kelimesinin anlamı şudur: Rücu sanatının işlendiği bu sanat divan edebiyatı sanatlarından olup mesajın, ilk satırda tahmin edilenden çok farklı olduğunu ikinci satırda anlatma tarzıdır. (2)
Rücu, geriye dönüş sanatı olarak da tarif edilir. Bir düşünceyi daha güçlü anlatmak için, söylenen sözden döner gibi davranmaya rücu denir. Sanatçı; nükte, üzüntü, sevinç, heyecan, dehşet gibi durumlarında anlatımı daha güçlü ve canlı kılmak için rücu sanatına başvurur. Rücu’da, önceki sözden dönüş yok, fakat döner gibi yapma vardır. Amaç, anlamı pekiştirmektir. Dönüşler art arda sıralanır. (3)
Rücu Sanatı ile yazdığı bir şiiriyle tanınan Sünbülzade Vehbi’yi rivayete göre dönemin padişahı huzuruna çağırır ve der ki “Bana öyle bir şiir yazacaksın ki şiirin ilk iki satırı seni cellatın eline verecek, son iki satırı ise cellatın elinden azat edecek. Bunu başarırsan mükafatlandırılacaksın, başaramazsan öleceksin”
Sünbülzâde Vehbi, padişahın huzurundan ayrılır. Rücu sanatının en üst zirveye oturduğu bir şiir yazar. Şiirini bitiren Vehbi Efendi varır padişahın huzuruna çıkar. Padişah kütüğü meydana koydurur. Cellatın eline keskin bir satır verdirir. Vehbi Efendi’yi celladın yanına yollar. Vehbi Efendi’ye: Oku bakalım şiirini, der. Vehbi Efendi kendinden emin bir şekilde başlar şiirinin birinci dörtlüğünü okumaya: Bezm-i hamam edelim / Sürtüştürem sana ben, deyince Padişah: Bak bu münasebetsize diye kızarak celladına: Vur bunun kellesini, der. Cellat Vehbi Efendi’nin boynunu kütüğe yatırır. Tam keskin satırı vurma anında Vehbi Efendi şiirini: Kese ile sabunu / Rahat etsin cism-i can, diye tamamlar. Padişah: Azat et, diye ünler. Şiirin diğer kıtalarında da bu olay devam eder. En sonunda Vehbi Efendi yüzünün akıyla bu imtihandan çıkıp ödüller alır.
Bu şiir okunurken halkı düşünmekten daha çok gülmeye sevk eder. Bu yüzden de halk arasında çok yaygındır. Divan edebiyatından uzak, halk edebiyatına yakın olan halk bu şiir sayesinde Sünbülzâde Vehbi ile tanışır. Tıpkı Nasrettin Hoca ile tanışması gibi. Halk Sünbülzâde Vehbi’yi kendi içinden biri sayar. Onu Rücu Sanatı’nın dile geldiği şiir ile yaşatır.
Bu şiir kitaplarda yer almaz. Ancak birileri internet sitelerine yalan yanlış olarak geçmişler. Ben halk arasında tanındığı ve okunduğu gibi dörtlükler şeklinde, ağabeyim Sümer Küçük’ten ve Doğu Anadolu yöresi aşıklarından hemşerim Aşık Kemal Devrani’den aldığım gibi aktaracağım:
Bezm-i hamam edelim
Sürtüştürem sana ben
Kese ile sabunu
Rahat etsin cism-i can
Lal-ı şarap içirem
Islatarak geçirem
Parmağına yüzüğü
Hatem-i zer dirahşân
Eğil de bir sokayım
İki tutam az mıdır
Lale ile sümbülü
Saçına ey nevcivan
Diz çökerek önüne
Ilık ılık akıtam
Bir gümüş ibrik ile
Destine ab-ı revan
Sen salınıp giderken
Ben ardından sokayım
Eteğini beline
Olmasın çamur aman
Kulaklarından tutam
Dibine kadar sokam
Sahtiyandan çizmeyi
Olasın yola revan
Öyle bir sokayım ki
Dışarda hiç kalmasın
Düşmanının bağrına
Hançerimi na-gehan
Herkese vermektesin
Bir de bana versene
Avuç avuç altını
Olsun kulun şadüman
Sen elinle tutmadan
Ben ağzına vereyim
Yeter ki sen kulundan
Lokum iste her zaman
Sen her sabah gelesin
Ben VEHBİ’ye veresin
Esselamünaleyküm
Ve aleykümselam (4)
Sözlük:
1- Bezm : Topluluk, toplantı.
2- Cism-i can : Cisim olan can.
3- Lal-ı şarap : Kırmızı şarap
4- Hatem-i zer : Cömertçe sunulan altın
5- Dirahşân : Parlak, parıldayan
6- Nevcivan : Yeni civan, genç.
7- Dest : El
8- Ab-ı revan : Akar su.
9- Sahtiyan : Cilalanmış deri.
10- Revan : Giden, akıcı.
11- Na-gehan : Birden bire, aniden
12- Şadüman : Bahtiyar, sevinçli. (5)
(*) Sait Küçük, Araştırmacı Yazar ve Halk Ozanı.
Dipnotlar:
1-Yrd. Doç. Dr. Süreyya Ali Beyzâdeoğlu,Sünbülzâde Vehbi, Şule Yayınları Kasım 2000
2-sozluk.sourtimes.org/show.asp-rucu-sanatı
3-www.gramerimiz.com/edebi-sanatlar/rucu-geriye-donus-sanati
4-Şair Sümer Küçük, Aşık Kemal Devrani.
5-Osmanlıca Türkçe Lugat ve Büyük Türkçe Sözlük.
YORUMLAR
Memleketin en zenginlerinden Hanlar,hamamlar sahibi Halil bey’in karısı birde kızı varmış. Her yaz onları orman içinde saray gibi evi olan çiftliğine gönderir, onların köy hayatı yaşayıp streslerini atmalarını istermiş. Eşi ve kızı da çiftliğe gidecekleri zamanı iple çeker her yıl bir ay çiftlikte kalırlarmış.Çiftlik hayatı ve Kahya Semih onların en güzel eğlencesiymiş.Kahya düzgün fizikli,görgülü,bilgili aynı zamanda çokta iyi bir şairmiş.Onlara izzet ikram haricinde, at’a binmeyi,ok atmayı,yüzmeyi,dağa tırmanışı öğretirmiş. Halil Bey de piyasada pek çok kitapları olan ve tanınan bir şair olduklarından Semihle çok iyi anlaşırlarmış.Öyle ki her yaz karşılıklı birbirlerine şiir yazar,hali ahvali dizeler halinde birbirlerine anlatırlarmış.Halil Bey’in bu yaz aklına bir kitapta okuduğu şiir ve hikayesi gelmiş.Sonra kağıdı ve kalemi alarak Kahya Semih’e bir mektup yazmış.
“Sevgili Kahyam, Sümbülzade Vehbi’yi duymuşsundur, hece ve aruz vezniyle yazdığı şiirlerle tanınır. Vehbi divan edebiyatı türlerinden RÜCÜ şiirleriyle ayrı bir ün yapmıştır. Rücü mesajın ilk satırda tahmin edilenden çok farklı olduğunu ikinci satırda anlatan bir sanat türüdür.Rivayete göre padişahın ''bana öyle bir beyit söyle ki ilk satırın sonunda cellat diye bağırırken ,ikinci satırın sonunda sana bir kese altın atayım ''emri üzerine Vehbi Efendi meşhur şiirini padişaha göndermiş ve huzurunda okumuştur.
Ey Kahya Semih ! Eşim Hülya ve Kızım Asuman'ın çiftlikte yaşadıklarını ve senin onlara izzetini Sümbülzade Vehbi Beyin yazdığı RÜCÜ tarzda yazabilirsen o çiftliği sana vereceğim yoksa seni işten kovar ve bu diyardan çok uzaklara bi çare sürerim demiş.
Kahya Semih;
-Mektubu okumuş ve verdiği cevabi mektupta tek cümle ile “Emrin başım üstüne” diyerek peşine şu dizeleri yazmış…
“Karın ile kızının, bağda geçen günleri
İşte sana mektubum, okuyasın her zaman”
Bağa geldikleri gün, verdim ağızlarına
Önceden hazırlanmış, Külahlı dondurmadan
Damda gördüm onları, sokulmuş vaziyette
Arılar ısırmıştı, yapıverdim pansuman
Sıcacık önce karın, sonrada kızın verdi
Yedim yemeklerini, eyledim dua heman
Önce karına vurdum, sonra kızın istedi
Tetenos iğnesini, hastalanmadan aman
Islatmadan geçirmem, emin ol Halil bey’im
Sobanın borusunu, olsa da bana güman
Isınıp gevşeyince, önden yalayıverdim
Kara kovan balını, başımdan çıktı duman
Daracık deliğine, basınca çok bağırdı;
Arabanın motoru, dağıtmıştı şanzuman
Mutfakta sokuverdim, kafasından tutarak
Tüpleri birer birer, yerlerine pek yaman
Anne kız coşuyordu, salladıkça arkadan
Salıncak kopacaktı, bağırmasa Asuman
İşte bey’im böylece, geçirip gidiyorum
Sensiz bu günlerimi, hep bilesin Vesselam…
Kahyan Semih.
İbrahim ERZURUMLU tarafından 2/28/2011 10:21:48 AM zamanında düzenlenmiştir.
İbrahim ERZURUMLU tarafından 2/28/2011 10:24:01 AM zamanında düzenlenmiştir.