Şerefle bitirilmesi icap eden en ağır vazife hayattır. -- toegueville
sadık miskini
sadık miskini
@sadikmiskini

SÜNBÜLZÂDE VEHBİ VE RÜCU SANATLI BİR ŞİİRİ..

19 Ocak 2010 Salı
Yorum

SÜNBÜLZÂDE VEHBİ VE RÜCU SANATLI BİR ŞİİRİ..

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

124956

Okunma

SÜNBÜLZÂDE VEHBİ VE RÜCU SANATLI BİR ŞİİRİ..

Sait KÜÇÜK ()
Araştırmacı Yazar

Sünbülzâde Vehbi, Divan Edebiyatı şairlerinden olup 18. yüzyılda yaşamıştır. Arapça ve Farsçayı lügatlerini yazacak derecede bilen, başta kadılık olmak üzere birçok devlet hizmetinde bulunan Sünbülzâde Vehbi, III.Selim tarafından “Sultânü’ş-şuarâ” unvânıyla ödüllendirilmiştir.
Lakaplarının Sünbülzadeler olduğu, Maraş’ta doğup İstanbul’da öldüğü bilinen Sünbülzâde Vehbi’nin bazı internet sitelerinde Mora’lı olduğu da yazılmakta ve söylenmektedir. Onunla ilgili bir çalışması olan Yrd. Doç. Dr. Süreyya Ali Beyzâdeoğlu’nun hazırladığı Sünbülzâde Vehbi adlı kitapta Mora’lı olduğuna dair kayıt bulunmamaktadır. (1)
Sünbülzâde Vehbi, Sünbülzâde Vehbi Efendi olarak da tanınmaktadır. Halk arasında divan şiirleri ile değil, en çok rücu sanatını gerçekleştirdiği “Bezm-i hamam edelim/Sürtüştürem sana ben” mısralarıyla başlayan şiiriyle tanınmaktadır. Sünbülzâde Vehbi Efendi denildi mi ilk akla gelen bu şiiridir. Bu şiiri Anadolu aşıklarının ezberindedir. Fakat Yrd.Doç. Dr. Süreyya Ali Beyzâdeoğlu’nun yayınladığı kitapta yer almamaktadır.
Rücu kelimesinin anlamı şudur: Rücu sanatının işlendiği bu sanat divan edebiyatı sanatlarından olup mesajın, ilk satırda tahmin edilenden çok farklı olduğunu ikinci satırda anlatma tarzıdır. (2)
Rücu, geriye dönüş sanatı olarak da tarif edilir. Bir düşünceyi daha güçlü anlatmak için, söylenen sözden döner gibi davranmaya rücu denir. Sanatçı; nükte, üzüntü, sevinç, heyecan, dehşet gibi durumlarında anlatımı daha güçlü ve canlı kılmak için rücu sanatına başvurur. Rücu’da, önceki sözden dönüş yok, fakat döner gibi yapma vardır. Amaç, anlamı pekiştirmektir. Dönüşler art arda sıralanır. (3)
Rücu Sanatı ile yazdığı bir şiiriyle tanınan Sünbülzade Vehbi’yi rivayete göre dönemin padişahı huzuruna çağırır ve der ki “Bana öyle bir şiir yazacaksın ki şiirin ilk iki satırı seni cellatın eline verecek, son iki satırı ise cellatın elinden azat edecek. Bunu başarırsan mükafatlandırılacaksın, başaramazsan öleceksin”
Sünbülzâde Vehbi, padişahın huzurundan ayrılır. Rücu sanatının en üst zirveye oturduğu bir şiir yazar. Şiirini bitiren Vehbi Efendi varır padişahın huzuruna çıkar. Padişah kütüğü meydana koydurur. Cellatın eline keskin bir satır verdirir. Vehbi Efendi’yi celladın yanına yollar. Vehbi Efendi’ye: Oku bakalım şiirini, der. Vehbi Efendi kendinden emin bir şekilde başlar şiirinin birinci dörtlüğünü okumaya: Bezm-i hamam edelim / Sürtüştürem sana ben, deyince Padişah: Bak bu münasebetsize diye kızarak celladına: Vur bunun kellesini, der. Cellat Vehbi Efendi’nin boynunu kütüğe yatırır. Tam keskin satırı vurma anında Vehbi Efendi şiirini: Kese ile sabunu / Rahat etsin cism-i can, diye tamamlar. Padişah: Azat et, diye ünler. Şiirin diğer kıtalarında da bu olay devam eder. En sonunda Vehbi Efendi yüzünün akıyla bu imtihandan çıkıp ödüller alır.
Bu şiir okunurken halkı düşünmekten daha çok gülmeye sevk eder. Bu yüzden de halk arasında çok yaygındır. Divan edebiyatından uzak, halk edebiyatına yakın olan halk bu şiir sayesinde Sünbülzâde Vehbi ile tanışır. Tıpkı Nasrettin Hoca ile tanışması gibi. Halk Sünbülzâde Vehbi’yi kendi içinden biri sayar. Onu Rücu Sanatı’nın dile geldiği şiir ile yaşatır.
Bu şiir kitaplarda yer almaz. Ancak birileri internet sitelerine yalan yanlış olarak geçmişler. Ben halk arasında tanındığı ve okunduğu gibi dörtlükler şeklinde, ağabeyim Sümer Küçük’ten ve Doğu Anadolu yöresi aşıklarından hemşerim Aşık Kemal Devrani’den aldığım gibi aktaracağım:


Bezm-i hamam edelim
Sürtüştürem sana ben
Kese ile sabunu
Rahat etsin cism-i can

Lal-ı şarap içirem
Islatarak geçirem
Parmağına yüzüğü
Hatem-i zer dirahşân

Eğil de bir sokayım
İki tutam az mıdır
Lale ile sümbülü
Saçına ey nevcivan

Diz çökerek önüne
Ilık ılık akıtam
Bir gümüş ibrik ile
Destine ab-ı revan

Sen salınıp giderken
Ben ardından sokayım
Eteğini beline
Olmasın çamur aman

Kulaklarından tutam
Dibine kadar sokam
Sahtiyandan çizmeyi
Olasın yola revan

Öyle bir sokayım ki
Dışarda hiç kalmasın
Düşmanının bağrına
Hançerimi na-gehan

Herkese vermektesin
Bir de bana versene
Avuç avuç altını
Olsun kulun şadüman

Sen elinle tutmadan
Ben ağzına vereyim
Yeter ki sen kulundan
Lokum iste her zaman

Sen her sabah gelesin
Ben VEHBİ’ye veresin
Esselamünaleyküm
Ve aleykümselam (4)

Sözlük:
1- Bezm : Topluluk, toplantı.
2- Cism-i can : Cisim olan can.
3- Lal-ı şarap : Kırmızı şarap
4- Hatem-i zer : Cömertçe sunulan altın
5- Dirahşân : Parlak, parıldayan
6- Nevcivan : Yeni civan, genç.
7- Dest : El
8- Ab-ı revan : Akar su.
9- Sahtiyan : Cilalanmış deri.
10- Revan : Giden, akıcı.
11- Na-gehan : Birden bire, aniden
12- Şadüman : Bahtiyar, sevinçli. (5)

(
) Sait Küçük, Araştırmacı Yazar ve Halk Ozanı.

Dipnotlar:
1-Yrd. Doç. Dr. Süreyya Ali Beyzâdeoğlu,Sünbülzâde Vehbi, Şule Yayınları Kasım 2000
2-sozluk.sourtimes.org/show.asp-rucu-sanatı
3-www.gramerimiz.com/edebi-sanatlar/rucu-geriye-donus-sanati
4-Şair Sümer Küçük, Aşık Kemal Devrani.
5-Osmanlıca Türkçe Lugat ve Büyük Türkçe Sözlük.




Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sünbülzâde vehbi ve rücu sanatlı bir şiiri.. Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sünbülzâde vehbi ve rücu sanatlı bir şiiri.. yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SÜNBÜLZÂDE VEHBİ VE RÜCU SANATLI BİR ŞİİRİ.. yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU, @ibrahimerzurumlu
28.2.2011 10:24:23
Harika bir şiir,bu şiire nazire yazılmış bir hikaye ve şiirde ben buldum paylaşımak istedim..Selamlarımla

İbrahim ERZURUMLU tarafından 2/28/2011 10:25:57 AM zamanında düzenlenmiştir.
İbrahim ERZURUMLU
İbrahim ERZURUMLU, @ibrahimerzurumlu
28.2.2011 10:19:31
Memleketin en zenginlerinden Hanlar,hamamlar sahibi Halil bey’in karısı birde kızı varmış. Her yaz onları orman içinde saray gibi evi olan çiftliğine gönderir, onların köy hayatı yaşayıp streslerini atmalarını istermiş. Eşi ve kızı da çiftliğe gidecekleri zamanı iple çeker her yıl bir ay çiftlikte kalırlarmış.Çiftlik hayatı ve Kahya Semih onların en güzel eğlencesiymiş.Kahya düzgün fizikli,görgülü,bilgili aynı zamanda çokta iyi bir şairmiş.Onlara izzet ikram haricinde, at’a binmeyi,ok atmayı,yüzmeyi,dağa tırmanışı öğretirmiş. Halil Bey de piyasada pek çok kitapları olan ve tanınan bir şair olduklarından Semihle çok iyi anlaşırlarmış.Öyle ki her yaz karşılıklı birbirlerine şiir yazar,hali ahvali dizeler halinde birbirlerine anlatırlarmış.Halil Bey’in bu yaz aklına bir kitapta okuduğu şiir ve hikayesi gelmiş.Sonra kağıdı ve kalemi alarak Kahya Semih’e bir mektup yazmış.

“Sevgili Kahyam, Sümbülzade Vehbi’yi duymuşsundur, hece ve aruz vezniyle yazdığı şiirlerle tanınır. Vehbi divan edebiyatı türlerinden RÜCÜ şiirleriyle ayrı bir ün yapmıştır. Rücü mesajın ilk satırda tahmin edilenden çok farklı olduğunu ikinci satırda anlatan bir sanat türüdür.Rivayete göre padişahın ''bana öyle bir beyit söyle ki ilk satırın sonunda cellat diye bağırırken ,ikinci satırın sonunda sana bir kese altın atayım ''emri üzerine Vehbi Efendi meşhur şiirini padişaha göndermiş ve huzurunda okumuştur.

Ey Kahya Semih ! Eşim Hülya ve Kızım Asuman'ın çiftlikte yaşadıklarını ve senin onlara izzetini Sümbülzade Vehbi Beyin yazdığı RÜCÜ tarzda yazabilirsen o çiftliği sana vereceğim yoksa seni işten kovar ve bu diyardan çok uzaklara bi çare sürerim demiş.
Kahya Semih;
-Mektubu okumuş ve verdiği cevabi mektupta tek cümle ile “Emrin başım üstüne” diyerek peşine şu dizeleri yazmış…

“Karın ile kızının, bağda geçen günleri
İşte sana mektubum, okuyasın her zaman”

Bağa geldikleri gün, verdim ağızlarına
Önceden hazırlanmış, Külahlı dondurmadan

Damda gördüm onları, sokulmuş vaziyette
Arılar ısırmıştı, yapıverdim pansuman

Sıcacık önce karın, sonrada kızın verdi
Yedim yemeklerini, eyledim dua heman

Önce karına vurdum, sonra kızın istedi
Tetenos iğnesini, hastalanmadan aman

Islatmadan geçirmem, emin ol Halil bey’im
Sobanın borusunu, olsa da bana güman

Isınıp gevşeyince, önden yalayıverdim
Kara kovan balını, başımdan çıktı duman

Daracık deliğine, basınca çok bağırdı;
Arabanın motoru, dağıtmıştı şanzuman

Mutfakta sokuverdim, kafasından tutarak
Tüpleri birer birer, yerlerine pek yaman

Anne kız coşuyordu, salladıkça arkadan
Salıncak kopacaktı, bağırmasa Asuman

İşte bey’im böylece, geçirip gidiyorum
Sensiz bu günlerimi, hep bilesin Vesselam…

Kahyan Semih.




İbrahim ERZURUMLU tarafından 2/28/2011 10:21:48 AM zamanında düzenlenmiştir.

İbrahim ERZURUMLU tarafından 2/28/2011 10:24:01 AM zamanında düzenlenmiştir.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.