- 6356 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
GÜVEN
Doğduğumuz andan itibaren, yaşamımızda en hakim duygu; Güven duygusudur.
Bebek, annesinin memesini emerken, kendisine sarılan kollarından ve bedeninden güvende olduğu duygusunu alır.
Anne, öğretmenlere duyduğu güvenle bırakır yavrusunu okula.
Çocuk, güvenle tutar annesinin / babasının elini.
Güvendiğimiz firmanın uçağına / otobüsüne binerek yaparız yolculuklarımızı.
Güvendiğimiz insanla, paylaşırız sorunlarımızı.
Güvendiğimiz insanı, sever ve aşık oluruz.
Güvendiğimiz insanla, birleştiririz hayat yolumuzu.
Hepimiz, bulunduğumuz yaşlara gelinceye kadar, pek çok insanla tanışırız. Bu insanların her birini, farklı yerlerine yerleştiririz, hayatımızın. Dost, arkadaş, tanıdık, eş, sevgili, vs. hayatımızdaki yerlerine göre isimler veririz, onlara. Zaman ilerledikçe bazıları çıkar hayatımızdan. Ya da yenileri eklenir.
Hepsinin ortak paydası, güvendir. Kişiliğine, varlığına – ruhsal ve bedensel varlığına – güvendiğimiz insanlardır. Hatta biraz da gerçekçi olursak, maddi varlığına güvenerek birlikte olduklarımız da vardır, aralarında.
Duyguya temel olan unsur, kişinin kendisidir. Doğru olan da budur. Ama zaman zaman bu duygumuzu yönlendirme konusunda, yanlışlar yaparız.
Eşler arasında, olmazsa olmaz duygudur, güven. Burada sıkça yaptığımız yanlış vardır. Bir erkeğin : “ Benim karım yapmaz. “ sözünden çıkalım yola.
“ Benim karım yapmaz. “ Neden? Neden yapmasın, senin karın? Senin karın olduğu için mi? Kadın olduğu için mi? O olduğu için mi?
“ Benim kocam, beni aldatmaz.” Senet mi imzalattın? Söz mü aldın? Nedir sana bu kadar büyük laf söyleten sebep? Öz güven mi? Kocana güven mi? Koca oluşu mu? Ne yani?
Çok seneler önce, bir film izlemiştim, Metres. Türkan Şoray, Can Gürzap ve Nevra Serezli. Belki hatırlarsınız. Zengin ve evli bir iş adamı, “ Ben kimseye takılmam, kapılmam “ öz güveni ile bir gece, bir hayat kadını ile birlikte oluyor. Öyle bir kapılıyor ki, bütün hayatı alt üst oluyor. Öyle bir aşık oluyor ki, ne karısını ne de çocuğunu görüyor gözü.
Bu film, bana çok büyük ders olmuştu.
Öncelikle şunu anlamıştım:
“ Hayatta, olmaz diye bir şey yok.” Yaşadığım sürece, her an, her şey benim de başıma gelebilir. Asla büyük konuşmamalı ve asla büyük sözler söylememeliyim. Yaptıklarından ya da yaşadıklarından dolayı, hiç kimseyi eleştirmemeli, yermemeliyim.
“ Hayatta, yapmaz / yapmam diye de bir şey yok.” Zamanı ya da yeri gelir, ben veya eşim ya da çocuğum, öyle “ Yapmam / yapmaz “ dediğimiz şeyleri yaparız ki, kendimiz bile şaşırır kalırız.
Güven, kişiye duyulur. Konumuyla alakası yoktur, bu duygunun. Karı, koca, sevgili, aşık. Adına her ne derseniz diyin. Duygular değildir, kişiyi yanlış yapmaktan alıkoyan. Kişiliğidir.
Kişilik, karşılaşılan olaylarla belirginlik kazanır.
Sevmeden, sevgi karşısında nasıl bir duruş sergileyeceğimizi, bilemeyiz.
Nefret etmeden, nefretin bizde ne tepkiler doğuracağını, bilemeyiz.
Yasakla karşılaşmadan, ne yapacağımızı, ne hissedeceğimizi, bilemeyiz.
Lafla peynir gemisi yürümüyor.
Hayatın felsefesi: Yaşa ve gör.
Eser Aslanlı
izmir
YORUMLAR
Sevgili Eser hanım. Güven dediğimiz duygu her geçen gün biraz daha deforme oluyor ve her gün biraz daha kayboluyor. Hatta artık kız, babasına, kadın kocasına, koca karısına, öğrenci öğretmenine, öğretmen öğrencisine v.s güvenemez hala geldi.
Peki bu yiten güven duygularını tekrar nasıl kazanacağız, kazandıracağız. Artık bunu düşnmek gerek galiba ne dersiniz?
Çok özeldi yine yazınız. Bundan önceki yazınız da çok değerli . Sizi okumayı seviyorum. Sevgiler yüreğinize
hayatın felsefesi güzel,yaşa ve gör.
kimseyi eleştirme,
büyük konuşma,
kimseyi yerme,
bir söz okumuştum .
hiç aklımdan çıkmadı
kamil insan olmak için diyordu,
şunu yap
şunu yapma ..
ve beni etkileyen o iki satır
---gördüğünü unut,görmediğini söyleme.---
insana güven di bunun özü.
yine beni etkileyen başka bir yerde okuduğum diğer bir cümleyi aktaracağım size .ki bu benim bakış açımı değiştirdi.
--sevdiğinizin bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten daha acı ne vardır bilirmisiniz? sevdiğinizin sizin yanınızda mutsuz olduğunu görmek---
hayatta hiç bir şey daim deil .her doğan gün gibi farklılıklar var.bu günün değerini bilip güvenle mutlu olmak gerek.yarın ne getirecek onu da o gün yaşarız.
sanırım aklımdan geçenleri çok da düzgün anlatamadım .umarım ne demek istediğimi anlamışsınızdır.
bu ara siz hem beni hem kendinizi sorguluyorsunuz sanki.
bilin ki siz tek siniz.ve en güzele layıksınız.
:))) ben de tabii
sevgiler dostum.sizin kadar iyi yazma yetim yok.kafam dağınık.tek bildiği buradan da olsa iyi ve mükemmel bir dost edindim
size güveniyorum,sizi seviyorum
Eser Akpınar
Sevgili Eser, güven duygusu elbette çok önemli. Bana göre de aynı. Bazı söylemlerinize içtenlikle katılıyorum. Bir bebek annesine, bir öğrenci öğretmenine güvenebilir.
Ama aynı zamanda kocamıza ya da sevgilimize de güvenmeliyiz. Sürekli, beni aldatır mı? sorusuyla yaşamak azap olur bence. Yaşanacak güzel günler varsa da yaşanamaz şüpheden.
Diyelim ki bizi aldattı ve sevdamıza ihanet etti. Onu ozaman düşünsek de, şimdiki zamanı değerlendirsek daha iyi olmaz mı? Aslında aldatan kişi, karşısındakini değil de, kendini altadır bence...
Güzel bir yazı. Sizin yazılarınızı seviyorum.
Tebrikler... sevgilerimle...
Eser Akpınar
Teşekkür ederim, değerli yorumunuz için. Sevgiler
Yazıyı çok dikkatli okudum. Güven duygusu benim de felsefemdir. Tıpkı "Aksi ispatlanana kadar herkes masumdur" fikri gibi...
Üst bölümlerde zaten sorun yok. Aynı düşünüyoruz. Ama "Benim karım/kocam yapmaz" fikrinin irdelendiği andan sonrasında zaman zaman ayrılıyor, zaman zaman birleşiyoruz düşüncelerimizde.
Şimdi tersini düşünelim bir süre... Diyelim ki; "Benim karım / kocam / sevgilim/ nişanlım yapar"... Evet evet! Yapar diyelim. Güveni de, kişilikleri de, masumiyeti de kaldıralım rafa...
Hayal edin bir süre...
Bu şüpheyle yaşanır mı? Bence asla!
Oysa aksi ispatlanana kadar güvenip, mutlu olmak varken neden şüphe? Şüphe engellemez olacakları; ama güvenle mutlu olunur hiç değilse...
Yaparsa mı? Aldatırsa mı? Kemirmesin içimizi... Yaparsa, aldatırsa "Ayrılmak" fikri de var... Unutulmamalı.
Güvenle, sevgiyle yaşayalım; gerektiğinde gerekeni yapalım... Derim ben... :)
Sevgiler...
Eser Akpınar
Aynen şu paragrafımda olduğu gibi : "Güven, kişiye duyulur. Konumuyla alakası yoktur, bu duygunun. Karı, koca, sevgili, aşık. Adına her ne derseniz diyin. Duygular değildir, kişiyi yanlış yapmaktan alıkoyan. Kişiliğidir."
Bence ayrı düştüğümüz bir nokta yok, görüşlerimizde. Gözden kaçırdığımız ifadeler var.
Değerli yorumunuz için, teşekkür ederim. Saygılar.
Her saniye nefsi ile mücadelede olan insan bazen bilerek nefsani duygulara boyun eğer. Öyle durumlar vardırki kişi psikolojik vaka durumundadır. Kınamak değilsede bu tür insanlara bir şekilde yardımcı olma yolu aranabilir. Uyarılabilir.
Yazı çok güzeldi. Kaleminize sağlık.
Benden tam puan aldı.