- 415 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Vaiz Tanrılar
bir ayet okur, başlar: ’bu ayet şunu demek istedi, bunu demek istedi.’ sonra kaptırır kendini ’şu bu demek, bu şu demek’ ve ardından da tehdit ya da müjde faslına geçer. eser her sözünde...
din artık mülkiyete alınmış, cemaat uyuşmuş, gözler ve kalpler mahmurlaşmış, beyin ölmüştür... cennetine dilediğini koyar, hoşuna gitmeyeni cehennemine postalar ve artık tanrı odur kürsüsünde. olmasa zaten cemaat iplemezdi onu ve o iplenmek istemezdi. iki cümlenin sündürülmesine bir mana verir ve ’değmez köyün delisi’ der geçer giderlerdi.
neden sözler havada ve neden etki yok sözlerde? herkesin ağzında ayetler hadisler, gözler pörtleyesiye anlatıp duruluyor da, niye ’tın etkisi’ yapıyor?
bundan sadece...
kafası kalbi çalışanlarca anlatıcının tanrısının sırtına binmesi ve ’dehlemesi’ gözden kaçmıyor.
ya da
kulluğundakinin tanrısı olanın enayisi mi tanrısı onu süründürmesin kürsilerde...
tanrınız musa ve siz de tanrınızın harun’u musunuz?
anlatılır:
ebrehe, ordusu ile kabe’yi yıkmak için geldiğinde, abdulmuttalib’i yıkmaması için ricacı gönderir tüccar kabe fışfışçıları. o, ebrehe’ye: ’benim develerim var, dokunma onlara lütfen’ der. ebrehe:
’kabe’nizi yıkacağım be adam! bana yalvarmaya gelmedin mi sen?’ abdulmuttalib:
’bana ne kabe’den! onu sahibi korusun, sen bana develerime dokunmayacağına söz ver’ der. sonra bilirsiniz fil suresini... tanrı, ebrehe’nin ordusunu perişan eder. evini o korumuştur.
şimdi bu din ile reyting tutan, baş bel bacak örtüsü ile gündem olan, kuran kursu cami edebiyatı yapanları ben, fışfışçı araplara benzetsem komik ve hatta zındık olurum değil mi?
kim şeyinin keyfine dini kullanıyorsa, o din onu bir şey yapmalı...
ya da şöyle sormalı, kim cehenneme gidecek?
tanrıyı ellerinde topaç gibi çevirenler mi, ürkek bakışlarla uzaktan seyredenler mi?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.