MEMLEKETİM
MEMLEKETİMİN PÜR HALİ
Depremler bile hoş,
Ey güzel memleketim havası suyu bol insanları bi hoş kan emicilerle can damarları, kudret kaleminin mürekkebi boşaltılan memleketim. Kar ve yağmurun yağışı, sellerin akışı depremlerin bile hoş olduğu, şimşeğin ışıldadığı gök gürültüsünün uğuldadığı, koyunların kuzuların bile dayanamadığı, kenenin ısırığına ağladığı sırtlanların aç kaplanların boşalttığı, fakirlerin ve yoksuların sızladığı orta gelirlilerin omuzladığı memleketim.
İnsanoğlunun karakteristik özellikleri,
Etrafımıza bakınınca çeşit çeşit insanlar görmekteyiz ki hangisinin ehlisünnet, ehli vukuf, ehli maruf veya cüruf olduğu bilinmez. İki günlük dünya için üç kuruş kazanç elde edeceğim diye sürmediği boya giymediği urba girmediği şekil surat kalmayan insanlar. Ey yüce Allah’ım. İnsan ceninini oluşturduğun 9 aylık dönemde kim bilir hangi nurlarını nakşetmektesin de sonraları bozulan mayaları ile değişen karakterlerine isyan edişlerine katlanan Allah’ım. İnsanları kim bilir kaç çeşit yaratıyorsun, ciltleri dilleri ayrı ayrı olmasına rağmen tüm azaları aynı belki huyları da aynı ama ne yazık ki şeytanımsı manevraları ile canavarlaşmakta birer ateş topu olmaktadırlar.
Hakların nerede,
Toz duman içinde kaldım, girdiğim hallere ağladım, yüreğimi aşkınla dağladım ancak ne kendimi ne de havasını soluduğum suyunu kana kana içtiğim ayağımı geleceği emin olup olmadığını bilmediğim halde toprağına bastığım, geleceğime çiçeklerine ağaçlarına kuşlarına sevdalandığım kışlarında leş kargalarıyla aç kurtlarıyla savaştığım, haklı iken haksız düştüğüm, bütün gücüme rağmen yobazlardan cilve naz açık gözlerden bir takım güçlerin karşısında duramayıp koruyamadığım memleketim.
3’un 4’ e nazariyatı,
Ağlıyorum gözleri kan çanağına dönmüş vatanın mutlak değerlerini geleceğini emmiş insanların daha hangi entrikalarla memleketin başına ne tür çorap ördüklerine, ben 1950’lerden sonra dünyaya gelmişim. Dünyaya gelişim elbette benim elimde değildi. Ama yaşayıp bu günlere gelmem, kendime aileme ve çocuklarıma dahası sınırları içinde huzurla yaşadığım vatanıma iyi bir gelecek hazırlamam elimde idi. Ne yazık ki bu gelecek geçmişten gelen törpülerle, zamanımızdaki torpillerle yok edildi. Memleketimin doğal kaynakları yer altı zenginlikleri, üç tarafı derler ama ben dört tarafı deniz demekteyim ki bu denizleri ile dünyanın gözdesi olan güzellikleri alavere dalaverelerle yok edilmiş yok edilmektedir. Yaş 40 – 50 ortalama ömrümüz 70 – 80 en fazlası 90 – 95 tir. Anlamıyorum halen ne diye alavere dalavere ile sırnaşık yaparak süprüntü olmaktasınız, devletin sırtında kambur oluşturarak çıban haline gelerek irin olmaktasınız. Kene gibi el attığınız yerleri emenler artık kabuk bağlayıp kopsanız belki memleketin geleceğine yol açmış olur ve böylece açılan bu yollarda nice yeni fikirler değerlendirilmiş olur. Gireceğimiz toprağın santimetreleriyle ürkmemiz gerekirken. Eh rahat bir nefes alalım. Ne Sultan Süleyman, ne Firavun ne de Karun kalmadı. Malları paraları ihtişamlı yaşantıları ile zalimlikleri bir işe yaramadı. O Cilveleriyle nazlarıyla güzelliklerinin endamlarıyla iç geçirten güzellerin sonu aynı akıbete uğradı. O güzeller ki bu baharlar bitmeyecek kış gelmeyecek sandı.
Hangi felaket kapımızı çalacak,
Bu satırları yazarken gök gürültüsü beni uyutmamakta, şimşekler ise karanlığı yırtarak bu muhteşem nizamla kurulu dünyayı aydınlatmaktadır. Uykum yok yağmur yağmaya başladı vakit gece yarısını çoktan geçti memleket meseleleri biter mi? Bu karanlık gecelerde, hüzün ve keder içinde düşünüyorum.. Dertlerimle baş başa yüce Allah’a dua ederek insanları ıslah etmesini yurdumuzu şer ellerden korumasını niyaz etmekten başka ne gelir ki elden. Acaba onca tedbirlere rağmen hangi felaket kapımızı çalacak ve bizi o sonsuz geriye dönüşü olmayan yolculuğa çıkaracaktır. Nedense bütün felaketler gece yarıları gelir dikkatli olmak gerekir.
TSE’ siz örümcek kafalılar,
İnsanın yaratılışındaki mayasının sırrı üzümün şaraba dönüşmesine benzemesine rağmen yoğurdun mayasının çalınmasına benzememektedir. Ömür çizgisi bitmekte memleketin geleceği de yaradılış uhdesinden sonra montofonlaşmış kalitesiz TSE’ si olmayan mayası bozulmuş örümcek beyinliler tarafından körletilmektedir. Etrafınıza bakının, hak Teala aşkına ne Arşimedi, ne İbni Sına-i, ne Mevlanayı ne de o yücelerin yücesi iki cihan güneşini görememektesiniz. Çünkü kimyası bozulanlar Nerona, Hitlere, Kazıklı Voyvodaya, Milodan Mişoleviçe dönüşmüş kan emici vampirleri görmektesiniz.
Ey şerefsiz bedbahtlar,
Ağlıyorum, ağlıyorum. Elimde olmayan nedenlerle birçok şeyinden istifade ettiğim memleketimi kan emici vampirlere karşı koruyamadığımdan kahroluyorum. Zalim, saman altından su yürütmek için her kispeye bürünür ve sürünür ancak süründüğü yerde görüldüğünde de vurulur.
Hevesleriniz boşa çıkacak,
Ey!, Ay – Yıldızlı şanlı bayrağımın altında şüheda kokan toprağında yaşayan kendini bilmez bedbahtlar. Bu zengin kaynaklar bizim Semavi dinlerle iç içe yaşayan yurdumun insanları bedbaht olmayın boş heveslere kapılmayın, kutsal topraklarımız üstünde ne kadar yüzsüzlüklerle, şerefsizliklerle oyun oynasanız da hiçbir zaman emellerinize eremeyecek hiçbir şey elde edemeyeceğiniz net olarak açıktır. Bu nedenle sütü içerken yanan ağzınızla boş yere yoğurdu üflemeyin düşlerinizi sivrisinek akıllarınızla süslemeyin.
Karanlık gecelerin emelleri,
Bütün bunların yanında vergilerinizi ödemeyerek bir yerlere yerleşeceğim sırmalı koltuklara oturacağım diye memleketin geleceğini engellemeyin. Nice felaketler, nice karanlık gecelerin emelleri olmuştur ki sabır ve metanetle analarından helal süt emenlerin, ermişlerin ve şahadete erenlerin sayesinde üstesinden gelinmiş ecdadımızın mübarek çizmeleri altında ezilmişlerdir.
Devletin ensesi milletin kesesi,
Diyorum ki ben NEDENSE DOYAMIYORUM SANA MEMLEKETİM. Derken yakışır mı? Hiç okşayıp sevdiği geleceği bildiği nesline ve kendisine devletin ensesinden milletin kesesinden çalarak çırparak zemin hazırlayarak hakkına değil de başkalarının haklarına zulümle tecavüz etmek kendini bilen insanlara
Memleketimin pür hali, huzurla ulaşılmayan beldeler,
Karadeniz kıyılarını dolaşma ve tanıma imkânını görev nedeniyle buldum. Her yılaşırı yağış nedeniyle taşkınlar olmasına rağmen yine de inadım inat dere yataklarına heyelan altlarına yerleşim yerlerini iskân ederek yaşamlarını idame ettirmeye çalışırlar. Sonuç felaketler üzüntüler gözyaşları.
Turizm Cenneti Akçakoca, Denizi, Fındığı, Balığı, Köy armudu Ceneviz kalesi takası teknesi meşhur Akçakoca ah ah Akçakoca ne belde ama ne yazık ki yıllar yılları kovalarken bile huzur içinde ulaşamadı sana kimse. Onca masraflara rağmen halen yolların adeta kıvrım kıvrım menderesler oluşturmuş eskiden de öyle değil mi? idi meşhur Deredibi Köyü kıvrımları hala hafızalarda. Ah ah Akçakoca onca çelik yüklü arabalar işler onca siyasiler zenginler geçer yollarında ama halini görmezden gelirler. Nice sarp yollar vardır. Zigana geçidi, Gülek boğazı ve daha niceleri bunlar arasında bir de Kabalak rampası var ki çekme cefa ile eziyetini.
Tüyü bitmemişler,
Bitmez tükenmez bu dertlerin sarp yollarının karları eksik olmayan dağlarının üç derken üç kâğıtçılar sayesinde dört tarafını çeviren denizlerinin yüce dağlarında izin vermez geçitlerinin şarıl şarıl şarıldayıp akan nehirlerinin kıvrım kıvrım mendereslerinin tüyü bitmemiş bebelerinin canlarını senin uğruna feda edenlerin inim inim inleyen kadirşinas milletinin bedduaları inşallah senin kutsallığından çalıp çırpan düzenbazlıklarla en iyi mevkilere kadar yükselmiş yalan yanlışlarıyla seni aldatan hortumcu dolandırıcılarına her söyledikleriyle insanlarını kandırarak aldatan siyasetçilerine şiddetli yağan yağmurlar sonrası deli deli akan sular gibi akar inşallah.
Demokratik ortam,
Ey kutsal memleketimi törpülemeye çalışanlar, unutmayın ki bu memleketin her yani şühedadır şüheda üstünüze ummadığınız belaların geleceğini.
Kutsal memleketin beşerisi olarak dileğimiz demokratik ortamda ayrım gayrim olmadan helal süt emen insanlarına taşından toprağına yüce Allah(cc)ın huzur vermesidir. Düzce 16.01.2010
Zekeriya ÇAVUŞ
Şair – Araştırmacı yazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.