- 682 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
çatlağını bulan su hrant'ın hocası mıgırdiç margosyan
Yazı : Yunus Keleş
Diyarbakır’da gâvur mahallesinin dar ‘kuçe’lerinde başladı hayat ve onu tamamlayan edebiyatına giden yolculuğu Mıgırdiç Margosyan’ın… Hıristiyan olduğu için Diyarbakır’da ‘gâvur’ ‘Bileti İstanbul’a kesilip’ bu şehre geldiğinde ise, memleketinden üzerine sinen kültürden dolayı ‘Kürtler geldi’ diye karşılanarak her ne kadar hep ‘öteki’ olduğu vurgulanmak istense de Anadolu topraklarına kök salmış yüzlerce yıllık kültürün mirasını taşıyan fertlerinden birisi… ve biz bu kök salmış olan ağacın, ‘linç’ bıçağı tarafından kesilen dalı olan Hrant Dink’in anısını yaşatmak için ‘acı bir olayın’ üzüntüsünün sindiği ses tonu ve bir daha böyle acıların yaşanmamasını temenni ettiği gözlerinde ki umut ışığı ile karşılayan Margosyan ile Hrant hakkında bir söyleşi yapıyoruz…
“Bize Hrant’ı anlatır mısınız? Bildiğiniz bilinmeyen yönleri var mıydı, onca Ermeni yazar varken neden Hrant kurban olarak seçildi?”
“Hrant liseden bir müddet öğrencim olmuştu. Hrant’ı oradan tanıyorum. Zaten kişiliği apaçık ortada olan bir insandı. Bilinmeyen yönlerinin olduğunu zannetmiyorum. Hrant son zamanlarda birçok Ermeni yazarın birçok Ermeni düşünürün dile getiremediği konuları açık yüreklilikle dile getirmek için gayret etti ve bu gayreti başkaları tarafından özellikle yanlış yorumlandı ya da yanlış yorumlanmak istendi. Bence o nedenden dolayı kurban seçildi.”
“Hrant son zamanlarda ‘ürkek bir güvercin ruh hali içerisindeyim’ diyordu ve adeta bununla özdeşleşti. Neden kendini ürkek bir güvercin olarak tanımladı. Öldürülmeden önce aldığı tehditler mi yoksa tarihsel süreçten kaynaklanan sıkıntılardan dolayı mı?”
“Bende öyle zannediyorum ki gerek medya da gerekse bazı yerlerde bu ülkedeki insanların hoşuna gitmeyecek düşünceleri rahatlıkla ifade etmeye çalıştı fakat onun düşüncelerinden bazı insanlar rahatsız oldular, rahatsız olmak istediler, işlerine geldiği gibi anlamak istediler. Hrant’ın söylemek istediklerini değil de, kendi söylemek istediklerini Hrant’a atfetmek için uğraştılar ve bir yerde Hrant’ı yanlış anladılar yanlış anmaya çalıştırlar. Tabiî ki ölmeden önce aldığı tehditlerin bunda bir etkisi olması gerekir ve tehdit alan herkes kendini ürkek bir güvercin halinde hissedebilir. Belirttiğim nokta Hrant’ın düşünceleri insanlara zarar vermek amaçlı değildi fakat bazı insanlar özellikle kendi düşünmek istediklerini Hrant’a atfettiler. Yani Hrant’ın söylemediğini, söylemek istemediğini ve düşünmediğini sanki Hrant söylüyormuş gibi kendi düşüncelerini Hrant’a mal ederek onu bir yerde suçlu görmek istediler. İçi dışı bir olan bir kişilikti.
“Bu ülkenin ve bu toprakların sahip halkının bir ferdi olarak sizin yaşamınızın 6-7 Eylül ve 12 Eylül gibi tarihi yüz kızartıcı olaylar şüphesiz ki etkilemiştir. Yanı sıra Hrant Dink cinayeti sizin hayatınıza ve Ermeni halkına nasıl yansıdı?”
“Benim için özellikle 6 – 7 Eylül olayları bu ülkenin utanç durumudur. Ben ona hatta utanç demem, kelimenin altını çizerek söylersek adeta bir Vandalizm’dir. O olayların bu ülkede yaşanması kabul edilebilir bir şey değildi. Bunun hiçbir savunulacak herhangi bir yanı olamaz. Ki öyle olduğunu da insanlar anladı, aklı başında düşünen insanlar, geçmişi irdeleyebilen insanlar 6–7 Eylülün bu ülkeye getirdiği maddi ve manevi büyük bir acıyı yaşadıklarını hissettiler. Ama bundan halkımız ve yöneticilerimiz nasıl ders çıkarırlar bilemiyorum. Bana soracak olursanız ilerde bir 6-7 Eylül olabilir mi? Hiç bilemem, böyle bir falcılığa da soyunmam ama her zaman böyle bir olay ‘olabilir mi, olamaz mı?’ diye de bir soru işareti her zaman kafamda belirmiştir.”
“Hrant Dink’in sizin ve Türkiye’de yaşayan Ermeniler için nasıl bir öneme sahipti. Cinayetten sonra siz ve ya başka Ermeni aydınlar nasıl devam ettirmeyi düşündünüz?”
“Türkiye Ermenileri, Hrant Dink’in düşüncelerine sahip insanlardı. Tabi onlar kendi düşüncelerini Hrant gibi direk ifade etme cesaretini gösteremediler veya böyle bir misyon yüklenmeyi düşünmediler. Birçok Ermeni’nin düşünüp de söyleyemedikleri şeyleri Hrant’ın ağzından duymak onları içten içe mutlu ediyordu. Fakat Hrant’ın bu davranışları bazı kesimleri rahatsız etmiyordu diyemem. Belki kendilerine de buradan maddi veya manevi zarar gelebilir endişesini yaşayan Ermeniler vardı. Ben bu düşünceye asla katılmıyorum, Hrant’ın bu şekilde davranması ve sadece düşünceleri değil gerçekten de inandığı şeyleri dile getirmesi bence çok anlamlıydı. Üzerinde düşünüldüğü zaman saygı duyulması gereken bir davranıştı.”
“Türkiye’de son zamanlarda yeniden yaygınlaşan linç kültürü sizi tedirgin ediyor mu?”
“Tabii ki tedirgin ediyor. İnsanlar hukuk devletinin kural ve kanunlarını kendi inisiyatiflerinde görüp, kendi düşünceleri doğrultusunda olmayan insanlara karşı bunu bir cezai işlem gibi görüp, linç halinde sürdürmeleri olacak şey değildir. Burada tabii bu linç kültürün gelişmesini sadece o insanlara değil, o atmosferi hazırlayan politik davranışlarda çok önemlidir. Eğer siz dolaylı ve direk yollarla kalkıp da linç kültürünün sizin düşünceniz doğrultusunda olmayan insanlar için mübah olduğunu hissettirirseniz, o zaman o insanlar sanki bir yerde birilerini linç etmeye kalktıkları zaman devletin eksik bıraktığı yerde sanki kendi görevlerini yerine getiriyorlar. Bu da tabi asla kabul edilebilir bir davranış değildir. Yani linç kültürü başlı başına bir dramdır. Hele bir hukuk devletinde olmaması gereken bir durumdur. Bazı insanları biliyorsunuz yönlendirmek kolaydır. Yönlendirdiğiniz zaman o kolektif şuursuzluk öyle bir galebe çalar ki iş işten geçtikten sonra ‘ah vah’ edersiniz ama bugün Türkiye de çeşitli şehirlerde şu veya bu şekilde provokasyonlarla insanların bir birlerine karşı davranışlarını ve düşüncelerinden kaynaklı husumetlerini kullanmak için imkânlar hazırlıyorlar. Tabii inşallah olmaz ama olmaz diye de bir şey yoktur.”
“Hrant Dink bir sözünde ‘Evet gözümüz var bu vatanın toprağında, gözümüz var ama koparıp götürmek için değil, en dibine gömülmek için…’ diyor. Böyle söyleyen bir insan hem hakim ulus tarafından kabul görmedi hem de Ermeni diasporasını da memnun edemedi. Diasporanın cinayetten sonra Hrant Dink’e bakışının nasıl değerlendiriyorsunuz?”
“Hrant bu ülkenin bir vatandaşı olarak burada yaşamanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istedi. Mesela ben çok iyi biliyorum son zamanlarda diaspora hakkında bir sürü şeyler yazılıyor çiziliyor. Diaspora Ermenilerinin genelde Türkiye’de bir takım problemler yaratılması için özel bir gayretleri var gibi ama hiç kimse diğer taraftan ya bu diaspora denen Ermeniler nereden nasıl çıktı, bu coğrafyada bu kadar insan yaşarken nasıl oldu da bu insanların bir kısmı buharlaştı uçtu, bir kısmı da işte sağda solda diaspora diye kaldı. Hiç buna değinmiyorlar. Diasporaya giden Ermenilerin birçoğu zaten oraya gitmekten çok mutlu değiller, gitmek mecburiyetinde kaldıkları için belki bir yerde maddi manevi büyük sıkıntılar içinde oldular. Yani o insanların duygusal yanlarını da bir yanda çizip atmak doğru değildir. Diasporanın niçin oluştuğunu irdelemek lazım. O diaspora oluştu ise, o diaspora bugün eğer kendini şu veya bu şekilde geçmişi ile ilişkilendirip bir takım olayları gündeme getirmeye çalışıyorsa, bu ne kadar başarılı olur veya olmaz onun yöntemi hakkında bir şey diyemem ama en azından bu insanlarında duygularını anlamak ve empati kurmak lazım.”
“Diyarbakır’da ‘gâvur’ İstanbul’da ‘Kürt’ bir türlü kabul görülemediniz. Oysa siz herkesten fazla bu vatanın sahibisiniz. Hâlâ bile Ermeni kültürü Anadolu’da yoğun olarak yaşar. Siz ve genel olarak Ermeni vatandaşların sosyal hayatları ne şekilde?”
“Genel anlamda Türkiye’de ileriye doğru giden bir takım şeyler var, ama bundan rahatsızlık duyanlarda vardır. Türkiye’de yaşayan herkesin demokratik anlamda sorunları var. Burada ki bir Ermeni’nin bir Rum’un veyahut bir Musevi’nin kendi etnik kökeninden dolayı sorunları olduğu için değil genelde var, burada bir Kürt’ün de bir Türk’ün de sorunu var. Bugün her Türk istediğini rahat rahat dile getiremeyebiliyor. Orhan pamukta en azından kendi düşüncesini söylediği zaman Hrant’la birlikte başlarına gelmeyen şey kalmadı, hem de bir hukuk kapısında. Bir insanın yanlış mı doğru mu eğrisine büğrüsüne karar verecek olan adalet kapısıdır. Adalet kapısında siz müdahale ediliyorsa, o müdahalelerde bir takım insanlar tarafından göz ardı ediliyorsa demek ki orada aksayan bir şeyler var. Bu Hrant da olabilir Orhan Pamuk da olabilir. Mesele bu yani bu ülkede biz istesek de istemesek de doğru dürüst bir demokrasimiz yok. Yani 301. numaralı o maddeyi hesapta değiştirdiler, tıraşladılar kuşa çevirdiler ama köken itibariyle aslında o madde de uzun boylu bir değişiklik yapılmadı. Bugün düşünce bazı şartlar altında hala suç sayılabiliyor. Bazı insanlar bazı insanları öldürerek bazı insanların düşüncelerini yok sayarak onu imha ederek kendi görevlerini akılları sıra yerine getiriyorlar. Ama burada Hrant’ın yaklaşımı nedir. Niçin böyle söylüyor ne kadar doğru söylüyor bu konuda bir araştırıp soruşturup bir empati kurmuyor ki, sırf bunu Hrant söyledi, sırf bunu Orhan pamuk söyledi, sırf bunu Ahmet söyledi diye kişisel bazda ele alıp kendi düşünce süzgeçlerinden geçirip dillendirmeye çalışıyorlar. Bu doğru değil.”
“Hrant ve onun gibi düşünenlerin amacı sınırları ortadan kaldırıp intikam duygusunu yok edip iki halkı bütünleştirmekti ama bu iyimser düşünce bile onu öldürülmekten kurtaramadı. Hrant’ın o gün söylediklerini Türkiye ve Ermenistan bugün yavaş yavaş çözüyor. Belki yarın Hrant’ın dediğine geleceğiz. Sizin öngörüleriniz nelerdir?”
“Hrant’ın söylediklerinde gerçekten bir hümanizm var, karşılıklı diyalog var, anlayış var. En azından sorunlar varsa oturulup konuşulması gerekir diye bir yaklaşım içerisinde, ama siz o sorunları daha baştan kabul etmeyip böyle bir diyalog kurmamak için gayret ederseniz işte o zaman o sorunlar maalesef çözülemiyor. Yani mümkün olduğu kadar sorunları karşılıklı kabul etmek lazım. Bir sorun var, nedir bu sorun oturalım konuşalım. Ama siz illa bunu söylüyor diye illa onun altında bir art niyet aradığını zaman karşılıklı oturup sohbet edemezsiniz. Biraz önce bir linç kültüründen bahsettik, Hrant’ın öldürülmesi de bana göre bir linç kültürüdür. Yani o linç illa bir güruhun üç kişinin beş kişinin o anda birden bire kendini kaybettiği için gidip böyle bir şey yaptığından değil. Aslında hazırlanmış tezgâhlanmış bilinen bir şey. İşte bu konuda yazılmadık şey kalmadı ki her şey ortada. Yeni devletin istihbarat teşkilatının bundan haberi var falan filan. Böyle bir şeyin Hrant’ın başına geleceği böö diye sırıtıyordu. Zaten böyle bir şey ortaya çıktığı zaman sanki sürpriz bile olmadı, beklenen bir olay gibiydi. Şu bir gerçek ki Hrant’ın öldürülmesiyle sanki her şey bitti tükendi ve problemler halledildi gibi böyle bir şey yok. Üstelik böyle bir davranıştan sonra bu davranışın ne kadar yanlış olduğu biraz daha ortaya çıktı onun için insanlar bu kadar yürüdüler ‘hepimiz Hrant’ız’ diye. İnsanlar hatalarını anlıyorlar ama iş işten geçmiş oluyor. Bu gün artık Hrant’ı geriye getiremezsiniz. Ama Hrant’ın düşüncelerini doğru olduğuna dair bir kanaat varsa sizde ki böyle olması gerekir. Artık yapılacak şey ileriye dönük böyle şeylerin olmaması için zemin hazırlamaktır. Biraz evvel ne dedik bir 6–7 Eylül olayı olur mu, olmaz diyoruz, olmamasını tabi temenni ediyoruz. Ama ona benzer bir olay olursa bu sizi alır on yıl yirmi yıl otuz yıl geriye götürür. Zamanı yersiniz. Ben bazen yazıyorum ne derece doğrudur bilmiyorum o kelimeyi kullanmak, ‘zamanı piç ediyorsunuz’ yani zaman durup dururken elinizin altından kayıp gidiyor.”
“Hrant’ın ölümüyle bu ülkede kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Öldürülmek için Kürt ve Ermeni olmanın yeterli olduğu bu düzende, bu topraklarda yaşama cesaretiniz nereden kaynaklanıyor, tedirginlik duyuyor musunuz?”
“Ben de bir tedirginlik olmadı, yani tedirginlik olmaması ben kahraman olduğumdan değil, ama böyle bir tedirginlik duymadım. Ama benim duymamam bir başka Ermeni’nin duymaması için bir sebep değil. Ben kelle koltukta da olabilirim, bir şekilde kendimi inandığım bir dava konusunda, inandığım bir takım şeyleri yazarım. Benim rahatlığım kendime, benim kimseyle problemim yok. Benim varsa problemim düzenle. Eğer bu ülkenin düzeni, bütün burada yaşayan vatandaşlar için iyi bir düzense o düzene çomak sokmak diye bir derdim yok. Ben kendim için istediğimi aynı şekilde karşımda ki insan için de isterim. Onun etnik kökeni, kimliği dini imanı var mı yok mu, beni hiç ilgilendirmiyor. Ne istiyorum bu ülkede yaşayan insanlar mutlu mesut olsun, bu belki bir ütopya gibi gelebilir ama elimden geldiği kadar o konuda kalem oynatıyorum yazı yazıyorum. Ben hiçbir zaman insanlar arasında bir kavga çıksın bir birlerine hükmetsinler birbirlerini ezsinler bir birlerini dışlasınlar diye bir yaklaşım içerisinde olmadığım için ben böyle yazıyorum. Başkaları benim bu yazdıklarım ne derece anlar, ne derece anlamaz o onların bileceği iştir. İnsan olarak yapmamız gereken kültürlere sahip çıkmak. Bütün kültürleri bilirsiniz, birinin eli diğerinin cebindedir, sizden bir şey alıp o üzerine ilave etmiştir, bir başka kültüre doğru yol açmıştır. Bunu yaşatmak gerekirken bunu yapmıyoruz.”
YORUMLAR
Yazdıklarımın faşistlikle veya başka bir ...istlikle ilgisi yok. Terörden adam ölmesini elbette onaylamıyorum. 12 eylülden önce ölümler hemem hemen tamamen terörden oluyordu, günde yüz veya yüz elli kişinin hayatını kaybetmesi ne demek. Baksanıza siz bir Hırant Dink ölmüş terörden,ne kadar ayyuka çıkardınız, dilinizden düşürmüyorsunuz. Ölmüş işte toprağı bol olsun. Siz bir kişiden bahsediyorsunuz ben yüzlerce, binlerce kişiden bahsediyorum ve sonunda iyi ki bitmiş olmasından bahsediyorum. bunun faşistlikle ne ilgisi var?
Madem ki barış içinde kardeşlik içinde yaşanmasını istiyoruz, istiyorsunuz, kaç şehid cenazesinde bulunup "hepimiz mehmetçiğiz" diyebildiniz. Biz- Sizler rahat rahat çalışıp kazanıp karnınızı doyurabilesiniz diye canlarını feda ediyorlar o kahramanlar. Kaç polisin cenazesinde bulunup terörü lanetlediniz. Kardeşlik şarkıları bile göstermelik bu yabancıların. İşlerine geldiği gibi, oh ne âlâ.
“Hrant ve onun gibi düşünenlerin amacı sınırları ortadan kaldırıp intikam duygusunu yok edip iki halkı bütünleştirmekti "...
denilmiş.
iki komşu arasında sınır tartışmaları büyürse kavga, iki köy arasında tartışma sınır kavgaları olur. iki ülke arasında da sınırlar ortadan kaldırılırsa tartışmalar yaşanır ve büyürse savaş çıkar. Sınırlar laf olsun diye değil ihtiyaçtan belirlenmiştir, Kaldırılamaz. Komşuluk sınırları içerisinde , komşuluk kuralları çerçevesinde yaşanılbilir ancak. Diğer türlü, sınırlar kaldırılırsa kargaşa çıkar.
TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes aynı haklardan yararlanıyor ve kendini Türk saymayanlar da aynı haklardan yararlanıyorlar. Hatta Türkten daha fazla hak arayışında olduklarından fazlasıyla fazlasıyla yararlanıyorlar. Sürekli şehirde lüks içinde yaşamış böyle kişileri, güneydeki köylerde canları burnunda, alnının teriyle çalışan insanları arada sırada ziyeret etmelerini tavsiye ederim. Ondan sonra Birinci sınıf Türk köylüsünün yanında kendilerini kaçıncı sınıf insan yerine koyacaklarına kendileri karar versinler.
Bircangule tarafından 1/19/2010 4:03:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kadınlar merhametlidir çünkü onlar annedir temiz yürekliler, faşist olmak onlara yakışmıyor, onların eline gül yakışıyor çocuk yakışıyor, ölümleri meşru kılan anneler ruhsuzdur, insanlık adına bir şeyler taşımıyorlardır..
yaptığınız yorum insanlık dışı hırs tetikleyici bir yürekten çıkmış siz bu ülkeyi sevmiyosunuz, sizler bu ülkeyi anlamıyor, siz ne Hrandtı anlarsınız, Ne ahmed Arifi N e Yılmaz Güneyi, ne de barış için çırpınan elleri siz vatan millet sakarya naraları atmaktan başka hiçbir şeye yaramayan ırkçı şovenist, kimlik uğruna tabutlar yapan bir devletin en merhametsiz birer tebaasısınız....................
çocuklarınız varsa o zaman yanan duyarlı bir yüreğinizin olması gerekir..............
bu yazıyı yazmak kolay bir iş değildir, emek verilmiş oturduğu yerden yazmamış alkışlıyorum yazarı............
Merhaba
Röportaj ilginçti.
1. Bana göre Hırant yazdıklarıyla ve dedikleriyle diğer ermenilerin de tepkisini alan bir yazar olduğu basında çıktığına göre katili ermeniler arasında aranmalıdır. Türklerin üzerine atmak kolaydır çünkü. Türkler kendilerine dokunmayana dokunmazlar .
2. Ermenilerin tarihte Türklere yaptıkları zulümleri diğer hiç bir insan grubu belki de bir diğer insan grubuna yapmamıştır. Devlet arşivlerinden ermenilerin yaptıkları soykırımlar olarak arayınız, ne belgelere ulaşırsınız. Şimdi bir de akdamar adası ve akdamar kilisesi var müze olarak devlet eliyle restore edilmiş ve kilise olarak açtırılmak istenen. Burada ermeni zulmünden kaçmaya çalışıp göldeki vapura sığınan onlarca Türk vatandaşı çoluk-çocuk , kadın-kız, ermeni çetelerin eline geçmiş daha büyük zulümlere ve kilisede tecavüze ve işkencelere tabi tutulmuştur, bunlarI yaşayanlar anlatmaktadır. Bütün bunlara sebep onların TÜRK olmasıydı. Buna rağmen yukarda hırantın öldürülmesinin "bu ülkede adam öldürülmesi için ermeni olmak yetiyor" gibi bir cümle kullanılması beni şaşırttı, açıkçası kınıyorum.
3. 6-7 Eylüle ne için dediniz bilmiyorum lakin 12 eylül için tarihin yüzkızartıcı olayı ve utanç durumu olarak bakmanızı da kınıyorum. Çünkü o zamanın şartları içerisinde tüm kötü gidişata dur diyebilecek tek sistem demek ki 12 Eylüldü. Bu konudaki diğer görüşlerim için " insanoğlu közü eliyle tutmaz" isimli yazımı okuyabilirsiniz. Ne yani insanlar birbirini kırmaya, öldürmeye devam mı etseydi. Bu muydu isteğiniz. Böyle bir şeyden olayın birebir acı çekenleri değil ancak terörden beslenip karnını doyuranlar hoşnut kalır. Ben insan olarak en az on senelik bir yaraya neşter vurulması olarak görüyorum ve iyi ki 12 eylül yaşanmış diyorum. Aksini söyleyen kan dökülmesinin sürmesini isteyen kişilerdir.
4. Türkiyede hiç kimsenin demokratik bakımdan sorunu yok. Herkes aklına geleni düşünmekte serbest. İş bunu yazıya çiziye söyleme döktü mü iş değişir. O zaman iş fiiliyata girer. Fiilde bir suç varsa da Türk milleti sözle veya kanunla buna karşı çıkıp çıkmamakta özgür bir ülke. Herkes kendi ülkesinde bile aklına geleni yazıp söyleyemiyor. Bizim ülkemizde gelip demokrasimizi beğenmiyor. Zorla beğendiremeyiz bulduğunla yetineceksin. Ben demokrasimden memnunum arkadaş. işine gelirse... Doğma büyüme Türkiyede olanların yanında kendi topraklarından buraya vatandaşlık alıp geliyor çalışıp karnını doyurmak için kimse bir şey dediği yok. ekmeğini kazanana kimse bir şey demez. madem ki etrafındaki insanların mutlu olmasını istiyorsan her Türk gibi çalış, ekmeğini taştan çıkar, çevrene yardım etme imkanın varsa yardım et, o zaman hem saygı görürsün hem sen mutlu olursun.
5. Türk milleti kendi dininden ve milletinden olmayan herkese zaten gavur der. Bu yerleşmiş bir kelime, alınacak bir şey yok.
6. "Siz herkesten fazla bu vatanın sahibisiniz demişsiniz"
BU VATANININ ADI TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ.
TRAKYA VE ANADOLU'DAN OLUŞUR. GERÇEK SAHİBİ DE YÜCE TÜRK MİLLETİDİR.
SINIRLARINI KANIYLA ÇİZMİŞTİR.
Selâmlar...