- 507 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ANARŞİST (15)
Dursun’un konuşmasının ardından römorku yarıya dek demir yüklü elli beş kırk altılık bir traktör, homurtular çıkartarak kümelenmiş işçilerin yanlarına yanaştı. Şoförün yanında dinelen iş sahibi adam,kolunu uzatıp elinin parmaklarını şakırdatarak :
- Dört kişi gelsin diye işçilerden tarafa doğru bağırdı.
Dört kişi gelsin komutuyla işçi pazarı devinim kazanmıştı. Oturanlar, dinelenler yerlerinden fırlayarak komutun geldiği yöne koşmaya başladılar.Korkunç bir yarış başlamıştı işçilerin aralarında.Dursun’un sohbet ettiği işçi de oturduğu yerden fırlayıp adeta depara kalkmış yüz metre koşucu gibiydi.Römorkun üzerine ilk sıçrayıp da kendisini garanti altına almış,mutluluktan havalara uçuyordu adeta…Gülümsüyordu,bıyık altından…İş sahibi,dineldiği yerden römorkun içerisindeki işçileri tek tek süzdü.Bakışları,fiziki olarak güçlü olanları arıyordu.Eliyle işaret yaparak:
- Sen, sen, sen, sen diye dört kişiyi ayırdıktan sonra diğerleri römorkun üzerinden inebilirler dedi.
Traktör geldiği gibi aynı homurtuyla, egzozundan siyah dumanlar çıkararak işçi pazarından uzaklaştı.
Dursun oturduğu yerden şaşkınlıkla izliyordu. İşçi pazarındaki ilk izlenimleriydi. Biraz önceki yarışmayı yitiren işçi pazarının rütbesiz kahramanları,eski yerlerine gelmişler,olayın kritiğini yapıyorlar diğer taraftan da üzgün bir vaziyette yeni iş sahiplerini beklemeye başlamışlardı:
-Tüh be, ne şanssızlık. Böyle şansımın içine edeyim.
Nasıl da aptallık ettim. Erken davranıp da römorkun üzerine sıçrayamadım da.
- Gözünü açacaksın gardaş, ağzını değil…
On dakika sonra çay ocağının önünde yine aynı hareketlenme olmaya başladı. İşçiler,birbirleriyle yarış halindeydiler…Bazıları,iş sahiplerinin önlerinde kendilerini acındırmaya çalışıyorlardı.Pazardaki iş sahibi ise işçilerin yalvarışlarına aldırmadan,umursamadan;güçlü,kuvvetli,iri pazulu ve elleri nasırlı kişileri seçmek uğruna hiç kimsenin gözyaşlarına aldırmıyordu.Çok geçmeden yedi kişi daha seçilip götürüldü.Geride kalanlar ise aynı umutsuzluk belirtisiyle yerlerine döndüler…
Dursun, oturduğu yerden kalkıp,çay ocağının önündeki işçilerin arasına karıştı.Sonra da boş bir tabureyi ayaklarının arasına çekip üzerine oturdu.Yanındaki işçiye de eliyle selam verip,garsona seslenerek kendisine bir çay söyledi.
Römorkları kadın işçileriyle dolu üç traktör, kısa aralıklarla işçi pazarını ikiye bölen cadden geçerek Niksar ovasına doğru yöneldiler…
İşçi pazarındaki umutlu bekleyişler zaman zaman iş sahiplerinin gelmeleri ile gerçeğe dönüşüyor, geride kalanları umutları ise bir sonraki sefere kalıyordu.
Dursun’un beyni de yavaş yavaş şartlanmaya başlıyordu. Gözleri her hangi bir devinime kaydığı zaman içsel bir heyecanla irkiliyordu. Çayını yarıya kadar indirmişti ki kravatlı bir adam,çay ocağının önüne yanaşıp oturan işçilere selam verdi.Gelen fırsatı çok iyi değerlendiren iki kişi,adamın önünde kalkan oldular.Yalvarışlarındaki eziklikle adamı kendilerine bağlamaya çalışıyorlardı.
- Ben memurum. Tayinim Edirne’ye çıktı. Evimdeki eşyalar toplanıp kırılmadan kamyona yüklenecek.
- Tamam ağbeyciğim. Senin işini evvel Allah görürüz. Yalnız bu iş üzerine beş kişi çalışmaktayız.Yani beşimiz ekibiz.Ayrılamayız.
- Peki öyle olsun bakalım. Bu iş için kaçar lira vereceğim sizlere…
İşçiler, aralarında sır gibi sakladıkları tılsımın başkaları tarafından duyulmaması için dikkat ediyorlardı:
- Tamam ağbey,parası kolay.Hele senin işini bitirelim de o zaman gönlünden ne koparsa verirsiniz,olmaz mı ?...
Memurun peşinde giden beş işçi sevinç içerisindeydiler… Nihayet bir saat sonra işçi pazarındaki canlılık uçup gitti. İş yönünden şansız olanlar,umutlarını bir sonraki güne bıraktılar.Zaman ilerlemiş bugünlük iş sahiplerinin gelme zamanı geçmişti artık.Çay ocağının önünde taburelere oturan bugünkü işlerden nasibini alamayan işçilerden bazıları,çay ocağının üzerindeki taş binanın ikinci katındaki kahveye doğru yöneldiler.Biraz önceki işçi:
- Hadi arkadaş, bugün kısmetimiz kesik.Şansımızı kahvehanede arayalım bakalım.
Dursun, hiçbir yanıtta bulunmadan şans arayışının nasıl olacağı merakıyla işçilerle birlikte kahveye yöneldi.İçeride boş bir masaya iliştiler.Çok geçmeden yanlarına gelen garson:
- Çay,kahve ne alırsınız.Kare tamamlanırsa,okey takımları mı,yoksa iskambil kağıtları mı getireyim,ne dersiniz ?..Dursun,sessiz kalmayı yeğledi.Her şeyi yanındaki işçinin inisiyatifine bıraktı.Çok geçmeden iki kişi daha selam verip masadaki boş sandalyelere iliştiler.O sırada garson henüz yanlarından uzaklaşmamıştı.Garsona okey takımlarını ve demli dört çay getirmesini söylediler…
Kahvehanenin üzerindeki atmosfer, şimdi işçilerin üzerine kabus gibi çöreklenmişti.İçerde yükselen sesler,sigara dumanlarıyla birlikte bir bütünlük halinde kahvehanenin içerisine yayılıyor,masaların üzerine siniyordu adeta…
Garson,Dursun’un bulunduğu masaya okey takımlarını, peşinden de çaylarını bıraktı.Pulları ıstakanın üzerine dizmeye başladılar.Dursun dört yıldır kahvehaneye ilk kez giriyordu.Alışkanlığı yoktu.Zaten kapalı ortamda bulunmayı hiç sevmezdi.Bu dört yılın üç yılı hapiste geçmiş.Öğrencilik yıllarında da doğru dürüst uğramamıştı böyle yerlere…Kendisine cazip gelmiyordu.İnsanların kahvehanelerde geçirdiği zamanı boşa harcadıklarını düşünüyor,altın değerinde heba olan zamanlar…Çok yazık diye de algılıyordu…Doğrusu kendisi de bu zaman kavramına çok dikkat ederdi..
İşçilerden biri:
- Oyunumuz sigara üzerine olsun mu?
Karşısındaki işçi, yapılan bu teklif üzerine yutkundu, gözlerinden kıvılcımlar çaktı.Günün uğursuzluğunu biraz sonra masada başlayacak olan şans oyununda kırabilir,hiç yoktan kendisine kazanç sağlayabilirdi.İstekle solgun dudaklarının arasından iki kelime,masanın üzerine döküldü:
- Sigarasına olsun !..
Masadaki üçüncü işçi de başıyla ileri sürülen teklifi onayladı. Sıra Dursun’a gelmişti.Ne yapmalıydı,nasıl karar vermeliydi.Kararsızlık içerisinde kısa bir süre bekledi.Bakışları,kahvehaneye birlikte girdikleri işçiye yöneldi.Elli yaşlarında saçları dökülmüş ve ağarmıştı.Yüzü çizgi çizgi ve solgundu.Bu haliyle sigarası dudaklarının arasındaydı.
Dursun kısa süren bu tasvir dünyasından sıyrılıp yaşamı bütün acımasızlıkları ile gözlemleyip somut deneyimler kazanmalı diye us’ladı.Kararını verdi:
- Peki sigarasına olsun!..Kaç sigarasına olacak söyler misiniz?
- Miktarı belli olmaz. Onu, oynayacağımız oyun belirler.
- Peki!..
-Zarı at, oyunu başlatalım.Yirmi sayısından sıfırlanacak.Hadi hepinize bol şanslar…
(DEVAM EDECEK )