- 750 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AVATAR; ARSIZ VE DUYARSIZ GÜÇ!
Uzun zamandır, böylesine bir doğa güzelliği ile karşı karşıya kalmamıştım. Ellerimi uzatsam uçuşan böceklere dokunacağım.
Kâh üzerinden, kâh dallarının altından, ağaçlara dalıp çıkıyorum. Görkemli doğa güzelliğini seyretmiyor, sanki içinde kayboluyorum.
Daha fazla solumak ve hissetmek istediğim havasını içime çekince, o güzelliğin aksine, burnuma vuran keskin kötü bir kokuyla irkildim. Rüya mı bitti!
Ama bu rüya değildi ki zaten. Her karesinin içinde kaybolduğum, rüya gibi bir film… Adı Avatar
Avatar, James Cameron’un senaryosunu yazıp, yönetmenliğini yaptığı, 3 boyutlu, animasyon, aksiyon - bilimkurgu türünde bir film.
Cameron, Titanik ve Terminatör filmleri ile sinema sektöründe büyük yankı uyandırmış, başarılı bir yönetmen.
“Film,22 yüzyılda Pandora adlı bir uyduda yaşayan Na’vi adlı bir uygarlığı anlatırken; barışçıl mavi yaratıklar ile insanoğlu’nun çıkar çatışmasıyla heyecanlanan, na’vi-insan karışımı Avatar‘lar ile fantastikleşen, iki farklı yaşam formu’nun aşkı ile destansallaşan, işleyişi ile ezber bozan, etkileyici bir konuya sahip.”
Teknoloji’yi sanata çevirmekte oldukça başarılı olunan “Avatar”da 3D’nin tüm nimetlerinden faydalanılmış.
Filmde, bazı insanların, “hâkim olma ve tüketme hırslarının” doğaya nasıl zarar verdiğini üzülerek izliyorsunuz. “Binliği dalı kesmek!” sözü, tamda bu insanlar, için söylenmiş.
Tutkuları için, doğayı ve insanları istedikleri gibi kullanmak isteyenler; “kendilerine yararlı olan her şeyi yok ederek” doğaya zarar verirken, insan geleceğini ve yaşamını tehlikeye soktuklarını göremeyecek kadar kör(!),arsız ve duyarsız.
Filmi izlerken, doğada ki güzelliği ve diğer canlıları yok etmeye çalışanlara karşı, orada olup savaşmayı istiyorsunuz.
Filmin büyüsüne öyle kapılıyorsunuz ki; “doğada ki her şeyin insan için yaratıldığı gerçeğine rağmen!” insanı çok değersiz buluyor, sizi bu düşünceye sevk edenlere isyan ediyorsunuz.
Aslında, filmden herkesin alacağı tat farklı...
Kimisi yaşar, bazısı bakar, bazıları da seyrederken düşüncelerden isyanlara akar. Avatar’da, konusu ve size hissettirdikleri ile günümüzde yaşanan birçok olayı ve isimleri tek tek aklınızdan geçiriyorsunuz.
İlk aklınıza gelen de , “Tüketen yanını beslemek için” bütün gücüyle yok etmeye devam eden, dünyanın büyük gücü!
Son yıllarda , “demokrasi getireceğiz diye yapılan, Irak işgalinde” tahribat, sadece insana mıydı?
Savaş sırasında, yok olan, ölen, “Doğa ve canlıları da” savaş denilen zulümden aynı derece de nasibini almadı mı?
Ne ilginç ki; daha sonra“var olmak, korunmak, üremek ve üretmek için” sığındığımız, medet umduğunuz yerde, yine doğa! Tıpkı film de ki gibi…
Aslında Doğa, kendine yapılan bu hainliğe ara ara isyan ediyor. Afetler, doğanın sert çıkışlarının fiziksel oluşumları değil mi?
Canlar alır, ekonomik zararlar verir, bir medeniyeti toprağa gömecek kadarda güçlüdür. Tarihte okuyoruz… Öyle ki, insan için sürekli üretim halinde olan doğa, göçlere sebep olmuş, ara ara insanlara en büyük cezayı kesmiştir.
“Sadece Film bile olsa!” Sonunda doğa, kendini yok etmeye çalışanlarla, onu var edip, birlikte yaşamak isteyenleri ayırt ederek, safını belirledi ve arsızlara karşı olan savaşını zaferle sonuçlandırdı…
“Ne fark eder, dünya aynı dünya” demeyin, yüreğinize bol bol pozitif enerji yükleniyor… Bu duygu da ruhunuzu epeyce besliyor…
YORUMLAR
filmi bende izledim hocanım.ama siz benden daha iyi gözlemlemişsiniz gördüğüm kadarıyla.))ben sadece seyrettim.üstelik düz sinema ekranında. besbelli ondandır , birçok ayrıntıyı kaçırmışım.ama ana tema dediğiniz gibi.önce doğayı tahrip edip , sonra yine ona sığınmaya kalkıyoruz. bu büyük haksızlık.)) selam ve sevgiyle kalın.