- 537 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ANARŞİST (14)
Bir taksi, son hızıyla geçti. Neredeyse, caddeden karşıya küçük çay ocağına doğru geçmekte olan orta yaşlı bir işçiye çarpacaktı. İşçi,kendisinden beklenilmeyen ani bir refleksle kenara sıçramış,son anda taksinin altına girmekten kendisini kurtarmış oldu.Dursun’un yanındaki işçi,ana avrat taksiye doğru küfürler savurdu.Diğer bir işçi ise bu görüntüyü daha farklı ve ılımlı bir şekilde değerlendiriyordu:
- Ya arkadaşlar, hemen köpürmeyin öyle birden bire, Karadeniz’in azgın suları gibi… Taksinin arka koltuklarında karnını elleriyle tutmaya çalışan bir kadın gördüm. Kadıncağız ya ağır hasta ya da doğum sancısı çekiyor olabilir, değil mi ya…Taksi şoförünün hız yapması belki de ondan olabilirdi.Can kurtarmak için ne yapsın adamcağız…
İşçinin bu olumlu konuşması karşısında biraz önce küfür sallayan, yaptığı yanlışı telafi etmek düşüncesiyle:
- Eğer senin söylediklerin gibiyse taksici haklı.Benim küfürler savurmam da birazcık şeylere yönelikti.Yeni yetme zengin çocuklarının dünyayı umursamaz şekilde araba kullanmalarını tenkit mahiyetindeydi doğrusu….
Dursun:
Sen de haklısın arkadaş. O tip insanlar da var. Ne oldum delisi gibi…
Dursun’un bu konuşması işçinin hoşuna gitmiş, yakmakta olduğu sigaradan bir tane de ona uzatmıştı. Dursun sigarasından derin bir nefes çekip dumanını, boşluğa doğru savururken:
- Nedense son zamanlarda işsizlik aldı başını gidiyor.Geçim zor.Ekmek aslanın ağzında.Öyle değil mi?.
- Öyle diye yanıtladı işçi. Yorgun görünüyordu. Dursun, konuşmasını devam ettirdi. Yanındaki işçiye biraz daha yaklaşarak, arkadaşlık kurmak istiyor gibiydi:
-Senin hangi ustalığın var arkadaş, duvar örme, fayans döşeme ?
İşçi, bıyık altından çaktırmadan gülümsedi. İşverenden yöneltilmesi gereken bu soruyu, kendisi gibi iş bekleyen birinden gelmesi doğrusu tuhafına gitmişti.Soruyu yanıtlamak yerine susmayı yeğledi.Nasırlı parmakları arasında beklettiği sigarasından son nefes çekimi de yaptıktan sonra izmaritini ayakkabısının altında büzerek ezdi…İşçinin biraz önceki dağınıklılığı yerine beyninde gizem dolu soru işaretleri şimşekler gibi çakmaya başladı.Yanındaki düzgün bir ağızla sorular yönelten bu genç de kimdi?İlk kez görüyordu işçi pazarında onu.Uzun zamandır böyle birisi gözüne ilişmemişti.Sonra da Dursun’u dikkatlice incelemeye başladı.İncelemesinin sonunda kendi deneyimlerine göre korku verici bir tehlike yoktu.Rahatladı.Sivil polis olabilir mi acaba diye düşünmüştü ilk an.Belli olmaz yine de.Belki de olabilirdi.Dursun’un vücut görünümü ve yüz ifadeleri,işçinin de algıladığı gibi karşısındaki insana ürperti ve korku vermiyordu ama.Orta boyu,minyon yüz tipi ve ince vücut yapısı ile sıradan bir insan profilini yansıtıyordu.Dursun,yanındaki işçinin şaşkınlığı karşısında kısa bir süre duraksadı.Bu kez şaşkınlığını anlamını çözmek için bakışlarını,işçinin üzerine doğru çevirdi.Adamın heybetli görünümü,derin bir sessizlik içerisindeydi adeta.Kalın bıyıkları,sert mizaçlı yüzüyle bir bütünlük arz ediyor, kalın kaşları ise bu bütünlüğü tamamlıyordu…
Dursun, işçinin kendisine yönelik kuşkularının nedenini çözmeye çalıştı. Son zamanlarda olayların ve gelişmelerin, emekçiler üzerindeki etkilerini, olumlu ve olumsuz yönleriyle belleğinde tahlil etmeye çalıştı.İşçi tarafından kendisinin polis sanılması kuşkusu ve kuşkunun doğurduğu korku.Bu kuşku ve korkuyu ilk dağıtan da kendisi olmalıydı.Gerekli çıkışı yaptı:
- Arkadaş,beni polis mi sandın yoksa?Ben de senin gibi emeği ile geçinmeye çalışan garibanın tekiyim.Babam, işçiydi.Bir gün inşaattan düşüp tahtalı köyü boyladı.Anam ise tarlalarda ırgatlık yapıyor.Bu sözler,kendimi tarif etmeye yetip de artmaz mı yoksa?..
Bu konuşmalar, işçiyi rahatlatmıştı. Cebinden sigara paketinden çıkarıp bir tane kendisi yaktı, bir tane de Dursun’a uzattı. Sigarasının dumanını ince uzun bir şekilde ayaklarına doğru üflerken konuşmaya hazırlanıyordu, öksürdü:
- Bu konuşmaların biraz rahatlattı beni. Sorma kardeşim, geçen yıl başımdan bir olay geçmişti. Nedense bu olayın etkisini üzerimden atamadım doğrusu…Anarşistler midir nedir,böyle tehlikeli insanları;polis,yakalaya yakalaya bitirememiş.Sonra da söylenildiğine göre bu anarşistler, kendilerini gizlemek için bizim gibi işçilerin aralarına sızıyorlarmış.Aynı zamanda taraf toplamak için de biz işçileri kendi siyasi emellerine çekmeye çalışıyorlarmış.Bunları durup dururken sana niçin söylüyorum biliyor musun?
Dursun:
- Niçin söylüyorsun abi?Herhalde kötü bir şey için değildir değil mi?..
Yok canım, kötü bir şey için değil de… Yine de bilmende fayda var.Ha,ne anlatıyordum…Evet,geçen yıl aynen burada işçi pazarında ekmek parası için beklerken;
polis arabası geldi. Kimlik kontrollerinden sonra şüpheli gördüklerini alıp götürdüler. Götürülenlerin içlerinde ben de vardım.Neyse bir sürü sorgulamanın ardından serbest kaldım.Çıkarken de bıyıkların çok abes duruyor,onları kes dediler.O korkuyla altı ay bıyıksız dolaştık,çocuklar gibi…İşte durumlar,bunlardan ibaret.Korkumun nedeni belki de senin anarşist olacağın şüphesi...
Dursun hafifçe gülümsedi . İşçi arkadaşının bilinç altına yerleşmiş olan korkusunun üzerine gitme düşüncesinden vaz geçti. Konuyu değiştirip korku atmosferini dağıtmayı yeğledi:
- Niksar’a hangi köyden geldiniz, ağbey?
- Akkuş’un Çayıralan köyünden.Gelmeyip de ne yapacaksın.Bizim oralar ormanlık,fakir yerler.Tarlalar verimsiz.Çoğu gurbetçi.Zonguldakta maden ocakları mı dersin,diğer büyük şehirlerde hamallık, çöpçülük mi dersin ne iş bulabilirlerse onları yapıyorlar.Herkes ekmek derdinde…Ben de atımla odun kaçakçılığı yapıyordum.Ormancılar denetlemeyi sıkı tutunca bu işten de vaz geçmek zorunda kaldım.Ne var ne yok satıp Niksar’ın Kuru dere mahallesine yerleştim.O zamandan bu zamana kadar da işçi pazarında amele olarak bulunmaktayım.İş çıktıkça gidiyoruz işte…
Dursun:
-Ne yapacaksın, ekmek kavgasının içindeyiz hepimiz de… Çalışmaktan başka çare yok…
(DEVAM EDECEK)
YORUMLAR
Nermin'e katılıyorum. Dursun ve yanındakiler, el emeklerini yemeye çalışıyorlar. Kolay yoldan para kazanmaya kalkıp, kimsenin canını yakmıyorlar. Allah bütün çaresizlere çare olsun. Bazen insan, hayatın sonuna geldiğini, dayanma gücünün bittiğini hissediyor. İşte o zamanlarda, dostlarımız olmasa ne yaparız acaba?
Yine çok güzeldi dostum. kalemine kuvvet... sevgiler...