- 769 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
FATOŞ BENDEN İYİ Mİ?
Savaş, bir fikir işçisi idi. Deli gibi davranışları olan tuhaf bir insandı. Özgündü. Toplum kurallarının sınırında yaşıyordu. Gayet sessiz ve insancıldı. Münakaşayı sevmez, çoğu zaman hakkını bile aramaz döner giderdi. Kendine yeter bekâr biriydi.
Birolların binasında on yıl oturmuş, sonra da ayrılıp bir otel odasına taşınmıştı. Yaşça Birol’dan büyüktü. Birol’un babasından da birkaç yaş küçüktü. Birol’un babasını da çok severdi. Savaş, aslında sevgisini belli eden biri değildi.
Tablo yapıp satarak karnını doyuruyordu. Fakir, ünsüz bir sokak ressamıydı. Kocaman, kalın bir defteri yanından hiç eksiz etmez, her yere taşırdı. El yazması değerli bir kur-an sanıyordu otel kâtibi.
Hayat Savaş’ı Panikatak yapmıştı. Taşıdığı defterin mahiyetini anlamaya karar veren otel kâtibi o yokken odasına girdi bir gün. Defteri inceledi. Kur-an değildi. Bazen bir öykü veya masal, bir şiir veya dörtlük yazılı olan sayfalarda, hayatından kesitler ve olaylar kayıtlıydı. Savaş, bakış açısı ve duygularını yazmıştı.
Kâtip, birkaç şiir ve özlü söz okudu, bir şey anlamadı. Bir sayfadaki süslü yazıya takıldı gözü ve okumaya başladı. Kendisini gizliden gizliye çeken bir şeyler bulmaya başlamıştı. Söyle diyordu Savaş ‘bu iddialı bir kitap olacaktır. Kırk yılda yazılmış ve hala yazımı sürmektedir. Bu kitapta büyük üstat savaş var. Bunu okuyan, onu ve düşüncelerini tanır, savaşın dişindekileri ve kendini bulur. Beni deli sanıyorlar sadece bu yüzyılın insanı değilim. Her yüzyılın insanı diğerine deli görünebilir. Gizli mesajımı ve sevda çığlıklarımı anlamadıysan yine oku. Yine bir şey anlamazsan daha okuma kazma. Kazmalara bir şeyler anlatmak zorunda değilim, gücümde yetmez.
Kâtip’in vakti dardı. Okumayı kesip işinin başına döndü. Savaş otele döndüğünde;
- Savaş bey; görüyorum ki sürekli not tutuyorsunuz. Dün size hakaret eden adama, vuracak yerde dönüp, not alıp gittiniz. Ne yazıyorsunuz mütemadiyen, yayınlayacak bir şeyler mi?.
- Hayata dair notlar alıyorum. O adamı yaratıcıya şikâyet edeceğim, unutmamak için not aldım.
- Yaratıcı zaten kayıtta değil mi?
- Ben kendi açımdan kaydettim. Sevgilime gösterebilirim.
- Bir de sevgilin mi var?
- Elbette var. Kafamda yarattım. Sıcacık, dosdoğru, tatlı ve cömert. Yar gibi bir kadın.
- Böyle biri olabilir mi?
- Belki
- Erken evlendik diye delimiyiz biz?
- Hayır, cesursunuz. Beynimiz ile iyileri kötü, kötüleri iyi yaparız. İbrahim ETEM Hazretleri, bir ağacı dikip dikip söküyor, tekrar dikiyormuş. Niçin böyle yaptığını sorduklarında, nefsimi meşgul ediyorum demiş. Bir an duraklasam, nefsim beni meşgul etmeye başlıyor. Bana ondan büyük düşman yok ki. Gerçek deli haddini fazlaca aşandır diye düşünüyorum.
Bu muhabbetten sonra Savaş odasına çıkar.
Savaşın çok az sayıda tanıdığın dan birisiydi Turan. Pazarlamak için Turan’dan tablo almaya gelmişti. Odasına çıkıp tabloları incelemeye başladı. Önceki tabloların satılanlarının parasını ödedi. Hatırı sayılır bir miktardı. Birlikte otelin lobisine indiler.
- Yazarlık nasıl gidiyor?
- Yukarda kaçamak kaçamak inceledin ya.
- Neden bulmaca gibi yazıyorsun, kim anlayacak?
- Liyakatli mihenk taşları anlayacak.
- Neler yazıyorsun?
- Öykü.
- Ne konuda?
- Her konuda.
- Evlilik ya da ihanetle alakalı olan var mı?
- Sana, son yazdığım çekirdek aile’yi okuyayım.
Dedi ve cebinden çıkardığı kâğıttan, bilinmez harflerle yazdığı öyküyü Türkçe olarak okumaya başladı. Güzel bir son ile biten öyküyü Turan çok beğenmişti. Meraklı otel kâtibi de öykünün son kısmını dinlemiş ve baştan dinleyebilmek için ısrara başlamıştı. Turan, biraz kısaltılmış şekilde öyküyü kâtip’e de okumuştu. Katıp mutlu olarak yanlarından ayrılmıştı. Turan şaşkındı. Biri mutlu diğeri acı son ile bitişin nedenini sordu Savaş’a.
- Bak delikanlı, herkesin beklentisi farklıdır. Ona beklentisini verdim. Ressam Salvador Dali gibi ara yollar denediğim için bana, ya çağın delisi ya da çağın dahisi diyecekler. Mütevazı olmama gerek yok. Henüz bilinmiyor ama ben Dünya Edebiyatı dâhisiyim.
- Toplum seni tecrit eder.
- Bozuk düzenin dişlileri umurunda değil.
- İhanet hakkında da yazın var mı?
- Ne o, kuyruk acın mı var?
- Yok, yok ama komşum Yasemin’i tanımanı isterdim. Sana kapı komşum Ramiz! Den bahsedeyim biraz. Belki ilgi duyarsın.
Ramiz, giriş katımızda kiracı. Kendisi 35 güzel eşi 23 yaşında idi. Çocukları yoktu ama mutluydular. Otopark bekçiliği yapıyordu.
Altı ay geçmişti. Çabalarının semeresini alacağı gün doğum gününe denk geliyordu. Çifte kutlama düşünüyordu. Bir arkadaşı sağlam bir bilgi verip aracı olmuştu. Randevu günü işten biraz erken çıkarak, üst kata yeni taşınan muhabbet tellalının dairesine gitmişti.
On sekizindeki Yasemin’i ilk gördüğü andan beri arzuluyordu Ramiz. Yasemin, muhabbet tellalı Mücevher’in kızıydı. Sarışın, mavi gözlü bir ceylandı. Karısı da güzeldi ama o kafayı Yasemin’e takmıştı. Mücevher evde yoktu. Ücret karşılığında elde edilen bir saatlik yapay saadeti yaşadılar. Olayı herkesten gizlemek için kavilleşerek ayrıldılar.
Alt kattaki dairesine bir hırsız gibi dikkatle ve sessizce, anahtarı ile kapıyı açarak girdi. Hanımı bornozluydu. “ hayırdır fatoş?” dedi.
- Yaa, leş gibi kokuyorum. Banyoya gireceğim.
Ramiz’in karnı acıkmıştı. Mutfakta bir şeyler atıştırdı. Mutfak balkonunun kapısını örtüp kilitledi. Soyundu ve eşinden sonra banyo yaptı. O banyodan çıktığında eşi çoktan giyinmişti.
- Ramiz, evde bir şey yoktu. İnsan erken çıkıyorum, bir ihtiyacın var mı karıcığım diye telefon etmez mi? Tavuk kızartırdım sana.
- Haklısın hayatım, düşünemedim.
Dedi. Ama içinden de “ az önce piliç yedim, senin kart tavuğunu ne yapayım” diye söylendi. İnanılmaz keyifliydi.
Yasemin annesini beklerken bir adamla koyu sohbete dalmıştı. Adam bir ara Yasemin’e teşekkür etti ve 20 lira verdi. Sonra anlatmaya devam etti:
- adam pat diye anahtarı ile içeri girmesin mi? İşimi henüz bitirmiştim. Mutfak balkonundan sıvıştım. İki dakika önce gelse üzerinde yakalayacaktı. Korktum ama değdi. Helal olsun hatuna, iliklerimi kuruttu. Gene istiyorum. Bu evde senin yatağında iş tutacağım Fatoşla. İyi planla, kocası ile karşılaştırma dostluğumuz bozulmasın, aslında severim keretayı.
- Fatoş benden iyimiydi?
- Yok, be gülüm. Benimkisi değişiklik olsun. Acı, tatlı, ekşi gibi değişik lezzet meselesi. Ramiz ile evlendikleri günden beri gözüm vardı. Oda kayıtsız değildi. Göz hakkını alıyorum işte.
- Karın yok mu idi senin?
- Yine babasının evine kaçtı. Herhalde kırığı var. Boşanacağım şerefsizden.
- Boşan aslanım. Zırt vırt kaçan karıdan adam olmaz. Benim annem o ayyaş babamı bir güm bile terk etmedi. İşini de aksatmadı. Onlar bir kocayı razı edemiyorlar.
- Haftaya aynı saatte buradayım. Çikolatayı da ayarla. Biz kendi önümüze bakalım.
Öpüşerek vedalaştılar.
- Savaşçığım, Yasemini yakından tanımak istersen; sizi tanıştırayım.
- Konuşmamız bitmiştir. Acil işim var. Sen de gidiyordun sanırım.?
- Ha! Evet, Allahaısmarladık abiy.
- Güle güle Suat. Güle güle.
- Turan diyecektin her halde?
- Güle güle Suat. Güle güle.
Turan daha konuşmadan tebessüm ederek ayrılmıştı otelden.
Yokluk kızdırır,
Dert yazdırır,
Nefis azdırır,
İhanet ağlatırmış.
Hani ağlayan insanlar? Yoksa gözde yaş mı kalmamıştı?
YORUMLAR
Hani demişsiniz ya "ihanet ağlatımış" diye ve sonunda da sormuşsunuz "Hani ağlayan, gözyaşları mı kurudu" diiye.
Yok bence öyle değil, kendine ve çevresine ihanet etmeyen hiç kimse kalmadığı için, yapılan ihanetlerin ihanet olmadığını bilemelerinden kaynaklanıyor ağlamamaları Engin bey.
Dün okumuştum bu güzel yazınızı ama yorum yazamamıştım. Saygılar yüreğinize
Sevgili üzüm karası olayı çözmüşsünüz. Kutlarım.
Ben savaş'ın tırnağı olamam. Siz onu romanda görseniz.
Sevgili İsmat; kafan yaseminde kaldı tabii. Her türlü çapraz kombinasyonları hesapladın da Suat'ı mı bulamadın?
Şaka yaptın değil mi?
Bak şaka mı gerçek mi diyorsun o bile anlaşılmıyor. Şaka yapınca ...... :) işareti yap.
Dur günün yazısından dolayı kutlayım seni. Gerçi ben 10 Puan vermesem .... Zor birinci olurdun.
Bugün çok müsafirim vardı siteye bile giremedim sayılır.
Sana ne bundan yaaa..
KUTLARIM.
Tamam yazının altına da yazarım. By.
Suat şokunu bende yaşadım hatta Ağyar'dan etkilendim; Üzerine bir de tokat yedim. :)) Kafam karıştı anlayabilmek için iki defa okudum . Kim bu Suat diyeceğim ama sanırım Turan karakteri kitapta Suat olacak...
(Tatlıtürk yaa kendini aykırıyım diye tanımlayan bir yazarımız vardı ya o yanılıyor. Çatlasın. Bence birinci güçlü aday sizsiniz. :)
ÜZÜMKARASI tarafından 1/17/2010 11:47:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili Engin önerini dikkate alarak aman bir şeyler kaçırmayayım diye tam iki kere okudum, her şeyi anladım da "Suat" nerden çıktı, şaşırdım. Demek ki yeterince dikkatli okuyamamışım sanırım.
Hani derler ya "komşunun tavuğu komşuya kaz görünürmüş" diye. Burada "fabl"ın kahramanları "öküz, inek, koyun, kuzu, bukalemun" gibi daha vajeteryan karekterlerden seçilmiş ve kurguda çapraz kur tekniği göz önüne alınarak efektif kaygılara dikkat çekilmek istenmiş. Burada "bukelemun" aykırı fiziksel görünümü ile kareyi bozsa da iyi bir vajeteryan olması hasebiyle okeye dördüncü olarak alınmıştır. Her ne kadar yatakta, pardon masada beş oyuncu gözüksede antiparantez belirtmekte fayda var; "inek" yedek oyuncu kontenjanında gözükmektedir.
Yazar "Savaş, Birol, Turan, Yasemin, Fatoş" karakterlerini, isteyen istediği vajeteryan kahramanla eşleştirsin diyerek, beyin jimnastiği yapmaya zorlarken, finaldeki "Suat" şokuyla şırrak diye bir tokat vurur okuyucunun yüzüne.
Ah yüzüm! Kim ulen bu Suat
Selamlar, saygılar
Engin Bey ; iyi yazıyorsunuz. Kaleminiz de birikiminiz de iyi. tebrikler.
Ağyar
Saygılar, selamlar