Yas Çiçeğine Gazel
hayrettin taylan
Yoksul sevinçlerimin hüzün ırmağında yıkanır özlemlerim.Ne zaman yüzük görsem sana aldığım yüzüğün yüzü yansır yüzüme. Alabora olmuş yüreğimin derinliklerinde senin büyük sevgin durular kalışlarımı. Sağlığım yerinde onun dışında hiçbir duygum yerinde değil bilesin.Yılgın hüzün ar damarımda mührünü vurur, akrep sensizliğin ve zamansızlığın zehrini akıtır. Güncelerimde sana demsiz kaldığım özlem tortularından gelmeler biriktirdim.Her hecesine senin adını yazdım.Sana büyüttüğüm şiirlerin söylenememiş dizelerinde anlam içre anlamlarda anlatıldım sana.
Bir bahar çağır yeniden saklı bahçenin en kuytularına.Seni bir çiçekten orda kopardım aşka.Bu yüzden içimde senden hep saklı kalan aşk bahçelerim var.
An’lar, anlatılmazlığı uslatır. Hep istediğimiz sosyal duruşun küresinde ,bahtın sahil olur.
Kanayan yüreğimin teline asılır gözlerinin şarkısı.Bir ömre bedellerin çalınır türkü türkü.
Bir gül yaprağın kızıllığında künyeleşir sevgin.
Aşkın hevesine nakarat tutkun kafiyelenir. Yaşamak ile yaşanmak büyüsü arasında büyülenmiş senden kalışlar var.Derin bir sızın akar ad kavmimde. Yecüc ile Mecüclerden medet uman alyansını kurumuş hazan göletininin milinde arayan seni seven bir aşk malayanisiyim .
Gelmeler çizdim göğsümün sol rüzgârlarıyla. Hani bir gün gelirsin diye.Umutlarımın mumyasından seni çıkardım.
-. Girdaplar ruhumun sahilinin fiyort kıyısı yaptı.Gayrı dantel danteldir vuslatım.Her girintisinde sana beslediğim özlemlerin dalgaları coşar. Mutluluğun muttasıl gizemlerinde ,sözlerin açar bad- sabamı.Seher yeli bile dokunsa sen sanar oldum.
Yaşamanın damda kurutulmuş özlem rengidir içimdeki oyun.Sensizliğin yılını aştım, yaşıyor olman bile bir günlerimi sulamayan bahçıvanın çabası kadar manidar.
İçimizdeki sözleri yar toprağına ektik;o yüzden her yer senli gül bahçesi.
Bana yaşattığın yaşanmışlığın aşk tadında adım bir kere çıkmış .
Bırak herkes seni sevdiğimi bilsin.
- BİRAZDAN, BİR KEKİK KOKUSU SAVURACAĞIM ,FERHADİ DAĞLARDAN ARMAĞANLAR BIRAKTIM,BENİ BIRAKTIĞIN AŞK ATLASINDA BİR DE TÜRKÜLERİN DİLİNDEYİM. SÖZLERİNİ SÖYLEMEYEMEDİĞİM.
-İçim içine içlendikçe sorgusuz meleklerin dil bilmesine gerek yok. Bu aşkın günahında ad kavmim adımla beraber battı.Bana verilen dersin hazinlerinde senli hazinemi kaybettim…Senden tek sözlerim kaldı. Yeniden senli aşk kenti kurmanın sözce uğraşındayım.
Yaşamın yapraklarını döktüğü gittiğin sonbaharda,evimin önündeki İstanbul’un en büyük meşe ağacının sararmış yaprakları yarama sargı yaptım.Meşe palamudu yedim, acılarım dinsin diye değil.Seninle çay içtiğimiz balkona iki tane meşe palamudu düşmüştü.Binlercesinden yalnızca iki tane.Alıp yemek istedim, içinde adının ilk harfi yazılıyordu
-Mucize….
Sustum, kaldım. Huylarım menzilde ağmalaşır aşk ve atılır imansızlığın sızılarına bana susmak kalır gülüm.
Gün ışığına çıkmayan yoksul masal kıyılarında, balıkçı ile bilge arasında geçer hesapsızlığım.
Yalnızlığın resmini çizen ömür kırkayaklarının kırık tablosunda gözlerinin nemli yansır vicdanımın perdesine.
-İşte bir aşık için yaşarken ölü yaşamanın son karesi bu olmalı.
Gönlümüzün bentlerinden aşan hazan tortularından sana tutkulu bir ev yaptım. Ruhunun renginde bir desen.
-Özlüyorum seni. Hiç tanımadığım duyguların ötelerinde bir gün yeniden seni yaşamanın tufanları sıralanır.
- KİMSEYİ DEĞİL.KENDİMİ BEKLİYORUM KENDİ KENDİSİZLİĞİMDE ...KENDİMİ DİNLEDİĞİM GİBİ KENDİMDE OLAMAYIŞI DA DİNLİYORUM .
Başkalaşmış ışığın uzaklarda beni kör etmesinin manasında başka güzellerin adı okunmuyor. Gayrı harfine kadar senin kitabındayım .
Acil kanaması bitmeyen sevgi gülüme benim kanımdan, şanımda acil can aranıyor.
-Küpeştelerine göz pınarlarının damla hızı vurur.Sana vuruluşumun
Eyfel Kulesindeki saat çalar zamansızlığımın son bekleyişinde.
Azgın bir yel eser ,suskun bir sel akar ,beklendik bir sis yayılır hislerimizle, gidişlerimizle açtığımız gönül limanlarımıza. Orda dönmeyi bekleyen her sevgili gibi seni severdim,sana rağmen.
İş dönüşü, annesini özlemiş şımarık bir çocuk gibi sesini duyunca şımarır arkasından sana şiirler yazar, hüzünlenirim.
-Yine severdim sana rağmen.Sen aşkı anlamazlığın kavisi.Ben sensizliği anlamayan utulmayışın kavı. Aramızda kibrit çöpleri vardı yeniden yakılmaya.
-Sen zaten yakılmış acılar şehrinden metropolüme gelmiştin. Sen zaten bozkırlarında nakışlarını kurak özlemlere desenleyip gelmiştin.
Sen zaten nice imkansızlıklar sızısından süzülerek ,üzülerek bütün sevincini, bütün ilklerini bana saklayarak, benle yaşamaya geldin.
-Evet, bütün ilkleri yaşadın bir bir, ilk gidişi de sen bana yaşattın.
İçsel dokunuşun arşivinden sana yazılmış eskiz kitabeler buldum.
- “ÖZLEDİĞİM KADAR SEN’SİN..SEVDİĞİM KADAR BEN’SİN.." diye yazıyordu Sanksiritçe yazıtında.
Miadı bitmiş katlanışların kavminden sana ders vermeye gelmedim.Sonu kullanma sonlarında bana dair bir tarihi atmaya ya da seni benden silmeye geldim.
-Vuslata emzirilmiş geleceğin eleğinde geçtim. Süt dolu aşkın dağcıl memelerinden kana kana yar ana sütü içtim. Gayrı ,
sarılışların gökkuşağında senli renklerin dizinde biraz huzura büyümek istiyorum.Bunu bil, bunu duy, nazlarının canı,canlarının nazı Nazlıcan…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.