- 713 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
AŞIRI MÜTEVAZİLİK SİYASİ İTİBARIMIZI SARSTI
"...Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir..."-Conficyüs-
İsrail’i bende affetmiyorum…
İnsanlığa verdiği zararların haddi hesabı yok…
Dünya ülkelerinin gözleri önünde GAZZE katliamları ile yüreklerimizi acıtmadılar mı?
Davos Krizi sonrası İsrail, kişisel tutumunu TÜRK KAHVESİ içmeme gibi bir eyleme geçirmişti. Kısa süren bu eylemle de dikkatleri üzerinde toplayan USA nın bu eli kanlı çocuğu, şimdi küçük bir senaryodan nasıl da etkilendi?
Kan kokusuna alışık kurt ve çakala “neden kandan rahatsız oluyorsunuz” sorusu sorulur mu?
Bu küçük etki aşırı tepkiyle sonuçlanınca bende yıllar önceye gittim.
Hani Yunanlılar, Ermeniler, kendi halklarının milli hislerini canlı tutmaları için yalan- yanlış tarihi bilgiler ışığı altında ülkemiz insanını defalarca küçük düşürücü filimler çekmişlerdi.
Peki neden siyasi arenada tepkimizi İsrail gibi göstermediğimizi düşünmekteyim?
Ve neden dış ilişkilerimizin siyaset strratejisi pasif?
Yeri gelmişken Ömer Syfettin’in İncili Kaftan Kitabından bir alıntıyı aktarmak istiyorum.
“…Osmanlı devletinin başında bu dönemde Şah İsmail adında bir bela vardır.Vezirler bu deli adama elçi göndermek için toplanmışlardı.gönderilecek elçi cesur,ölümden korkmayan,devletin şanına yakışacak bir kişi olmalıydı.Sarayda, Enderunda, divanda böyle bir kişi yoktur.Vezirlerden biri Muhsin Çelebi’nin adını ortaya atar.Bunun üzerine sadrazam Muhsin Çelebinin çağrılmasını ister.
Peki kimdi bu Muhsin Çelebi?
Muhsin Çelebi: Cesur, doğruluktan ayrılmayan, ölümden korkmayan, akıllı bilgili, Allah’tan başka kimseye boyun eğmeyen, hali vakti yerinde, garibi, zayıfı gözeten bir baba yiğittir.Muhsin Çelebi sadrazamın emri üzerine huzura gelir.
Sadrazam ondan el etek öpmesini beklerken o eğilmez.Sadrazam onun bu hareketine kızmasına karşın ona elçilik teklifinde bulunur.Muhsin Çelebi bu görevi devleti için kabul eder.Elbette ki bu büyük devletin elçisi;atları,hademeleri ve giysileriyle ihtişamlı olmalıydı.Muhsin Çelebi bu giderleri, sadrazamın ısrarına karşın, kendisinin karşılayacağını söyler.
Çünkü o fedakarlığın karşılıksız olacağına inanıyordu.Giderler için bütün varlığını rehin vererek tüccarlardan on bin altın alır.Bu parayla ihtiyaçları karşılar.
Bir de Sırmakeş Toroğlu’ndaki: Kumaşı Hint’ten incileri Venedik’ten gelme Şah İsmail’in hayatında göremeyeceği pembe incili kaftanı sekiz bin altına alır.Bu kaftanı padişaha hediye etmek için herkes sıraya girmektedir. Muhsin Çelebi hazırlıklarını tamamlar. Karısını iki çocuğunu akrabalarına bırakarak yola koyulur.
Muhsin Çelebi Tebriz’e vardığında halk ve şah onu şaşkınlıkla karşılar. O her zamanki gibi başı dik göğsü ilerde Şah İsmail’in huzuruna varır. Padişahın mektubunu öperek Şaha uzatır. Ayağı öpülmeyen Şah sapsarı kesilir. Muhsin Çelebi sağına soluna bakar ve oturacak bir şeyin olmadığını görür. Bunun ayakta beklemeye mecbur bırakmak için yapılmış bir davranış düşünerek o göz kamaştıran kaftanını tahtın önüne serer ve üzerine oturur.
Şah,vezirleri komutanları aşmıştır.Muhsin Çelebi gür sesiyle:Padişahının hiçbir ecnebi padişah karşısında eğilmeyeceğini ve dünyada Türk Padişahı kadar asil bir padişahın olmadığını söyleyerek huzurdan izin istemeden ayrılır.Kapıdan çıkarken Şah’ın askeri kaftanı arkasından getirir.Muhsin Çelebi sesini yükselterek ‘bir Türk asla yere serdiği şeyi sırtına koymaz.’diyerek oradan ayrılır.
Muhsin Çelebi sağ salim ülkesine döner.Herkes pembe incili kaftana ne olduğunu merak eder. Fakat o bu yaptığını anlatacak kadar küçük bir insan değildir. Muhsin Çelebi elçilikten kalan malzemelerini satarak küçük bir bahçe alır.Üsküdar pazarında sebze meyve satarak geçimini sağlamaya başlar.Düştüğü bu acı durum karşısında o hiçbir zaman yaptığı fedakarlıkla övünmemiştir…”
Siyasi ve onurlu bir duruş vardır. Eğer bir ülkeyi ve o ülkenin liderini temsil ediyorsa kişi, o makama layık olan itibarı göstermeli ve gösterilmesini de sağlamalıdır.
Bize örnek olan Cumhuriyetimizin kurucusu M.K.Atatürk bir TÜRKÜN karakterini en iyi şu temsili anekdotu ile göstermemiş miydi?
“…Atatürk siyasi bir görüşme için Arabistana gider.Arabistan kralı kendi yaverinden kahve yapmasını ister Atatürk de aynı şekilde kendi yaverinden.Kısa süre içerisinde Arap yaver kralına kahveyi taktim eder ve uzaklaşır.Hemen ardındanda Türk yaver gelir ama gelirken ayağı takılır ve kahveyi yere döker.Arap kralı alaycı bir şekilde Türk yaverin bir kahveyi bile getiremediğini kendisinin ne işe yarayacağını söyler ve kendi yaverini üstün gösteren sözler söylemeye başlar..Atatürk Arap Kralının sözünü bitirmesini bekler ve bu olaya müthiş bir cevapla karşılık verir.
”BEN HALKIMA HİÇBİR ZAMAN HİZMETÇİLİK YAPMAYI ÖĞRETMEDİM”
Ruhları şad olsun Atatürk ve Muhsin Çelebilerin…
Aksi halde Türkiye’de ve dış ülkelerin nezdinde; siyasi itibarımızı da aşırı mütevazilik ve tevazu göstermekle de taşırmış oluyoruz…
Ve son olarak;
ATATÜRK evladı olarak, üzerine önemle parmak basarak, İsrail’in, Türkiye Cumhuriyet’ine karşı göstermiş olduğu "siyasi kabalığını, saygısızlığını" kınıyorum. Türk halkının gösterdiği tepkiler sonrası, "Özür" dilemiş olması tutarlı bir siyasi nezaket davranışı değildir.
Bende İsrail’in bu zorunlu özrünü kabul etmeyenlerdenim…
Türkiye Cumhuriyetinin saygıdeğer siyasi yöneticilerine de naçizane önerim ise geçmiş tarihimizi dikkate almalarını ve,
"İncili Kaftanlarımızı giymemiz gerekiyor…"
Sevgi ve ışıkla…
Emine Pişiren/İstanbul
15.Ocak.2010
Not: Bu yazımı Kıbrıslı Gazeteci Yazar Sn. Ayla Berkin Hanımefendinin özgün bir eleştiri metninden esinlenerek kaleme aldım. Yazının Linki aşağıdadır.
edebiyatgalerisi.net/genel/isarailin-ozrunu-kabul-etmiyorum.html
YORUMLAR
İçim öfke ile dagalandı.
Demokrasi sansürü yasaklamaktır.
Düşüncelerin,ürünlerin,eserlerin karşısında özeleştiri yapmak yerine böyle bir tutumla yanaşmak baştan yanlıştır." Aklın çaresizliğidir.
Filmler yapılır,diziler çekilir.Tepkinin yolu aynı yolla yanıt vermek,eylemlerini gözden geçirmektir.
Ayrıca kabul edelim ki film sektörünü/ insanlık ayıbı olarak nitelediğimiz Hitler soykırımını belleklerimize kazıyan/ Yahudiler en iyi kullananlardır.Uğradıkları bu kıyımı unutturmamak adına film üsütne film yapmışlar,insanlığın belleğine işlemişlerdir.Hitlere özenen tavırlarının bu şekilde dile getirlmesinden rahatsız olmaları beklenir. İlgili diziyi izlemedim.İZlemeye bile yüreğim dayanmıyor artık.!
Türkiye büyük bir milletin devletidir.
Türk milletinin büyüklüğünü binlerce yıllık geçmişinden,dilinden,kültüründen alır.
Bu büyük milletin evladı olmak büyük bir onurdur.
Acı olan yanı ise binlerce yıldır var olan büyük Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ibranice bilmeyen elçimizin ,resmi dilin ibranice olduğu bir ülkeye elçi olmasıdır.
Elçilerimiz atandıkları ülkenin dilini öğrenmelidir.diye düşünürüm.
turkan_t tarafından 1/16/2010 6:46:00 PM zamanında düzenlenmiştir.
emine pisiren
Yazım sayfama uğramanızla onurlandırdınız beni.
Sözcüklerinizin her biri doğruya parmak basıyor...
Deveye sormuşlar ki;
"Neden boynun eğri?"
Deve yanıt vermiş:
"Nerem doğru ki?"
Sizin de önemle vurguladığınız TÜRK sözcüğü çok anlam yüklüdür.
Dünyada bir bakın, hangi ülkenin" "milletinin" adının manası bizimki kadar derin ve bir kaç mana taşır?
Alman= Almanya'da yaşayan bir insan, diye düşünürüz.
İngiliz= İngilterede yaşayan bir insan.
Hintli= Hindistan
Ve bize gelince...
TÜRK=Türk Sözcüğü anlamı "Güçlü,Onurlu, kuvvetli, miğfer, türemiş, şekil kazanmış" demektir.
Ne Mutlu Türküm Diyene...
Teşekkür ederim değerli yorumlarınıza gönül dostu...
Sevgi ve ışıkla
ustaca kendinden emin bir anlatım ....
kesinlikle güne değecek bir çalışma...
kutladım...
emine pisiren
Vefalı kalem dostum...
Çok teşekkür ederim yorumlarınıza...
Yüreğine, kalemine sağlık gönül dostu...
Sevgi ve ışıkla
negüzel anlatmışsınız..çok sevdim bu yazıyı...
her harfine de katılyor,destekliyorum...
belli makam ve mevkilere gelen insanlar,
neyi temsil ettiğini bilmeli..ona göre eğitim almalı.
şahsen mütevazi olabilirsin...ama sen bir devleti temsil ediyorsan...
başın dik,koltukların kabarık olmalı...
devletimizin yanlışı düzeltmesine mahal vermeden,sen orada bizi şanla şerefle temsil etmeliydin.
tebrikler.
emine pisiren
Sayfamı onurlandırdınız.
Türklüğümüzle gurur duyduğumuz ölçüde biz güç kazanacağız.
Dış güçler bizim içteki zafiyetimizden güç kazandıkları için bu tür bir olumsuz diplomasi geliştiriyorlar.
Aslında güce saldırıdır bu...
Ermeni Lobisi...
Yahudi Lobisi...
Rum Lobisi...
Yunan Lobisi...
Amerikada bu nedenle çok güçlü...
Ya Türk Lobisi?
İşte asıl bu soruya yanıt vermeli...
Teşekkür ederim yorumlarınıza...
Sevgi ve ışıkla
GÜNÜN YAZISI
10 Numara verdim.
Kutluyorum. Bildiğimiz bir olayı hissiyatlı bir yazı ile aktarmışsınız. Lafa yer yok. 1 Numara.
Selam ve sevgiler.
emine pisiren
Yarınlarımız barış ve aydınlıklarla doğsun...
Teşekkür ederim yorumlarınıza...
Sevgi ve ışıkla